Haber Merkezi
Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı Sonuç Bildirgesi’ni kamuoyuna açıklayan Kamu-Sen Mersin İl Temsilcisici Metin Ercan, “Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu, Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımızın genel başkanları, Genel Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ve il temsilcilerimizin katılımıyla 21 Aralık 2020 Pazartesi günü video konferans yöntemiyle bir toplantı gerçekleştirmiştir. İstişare toplantısında ülkemiz kamuoyunu yakından ilgilendiren konular ile kamu görevlileri ve emeklilerinin mali ve özlük haklarına ilişkin gelişmeler değerlendirilmiş önümüzdeki döneme yönelik yeni stratejiler belirlenmiştir. Geçtiğimiz yılın sonunda Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyaya yayılan COVİD-19 küresel bir salgın haline gelerek insanlık tarihinin en büyük travmalarından birisi olmuştur. Virüsten etkilenenlerin ve virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı hızla artmaktadır. Bu çerçevede vatandaşlarımızın sağlığı uğruna mesai mefhumu gözetmeksizin hayatlarını ortaya koyan başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere kamu hizmetlerinin kesintisiz bir biçimde sağlanması için cansiperane mücadele veren tüm kamu görevlilerine teşekkür ediyor, salgınla mücadele esnasında hayatını kaybeden sağlık çalışanları ve kamu görevlilerine ve tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, hastalara acil şifalar diliyoruz. Bununla birlikte salgın nedeni ile çeşitli olumsuzluklara maruz kalan, gelirleri düşen kamu görevlilerinin desteklenmesinin gerekli olduğunun altını önemle çiziyoruz. Her türlü güçlüğe göğüs gererek görevlerini sürdüren sağlık çalışanlarımız ve diğer kamu görevlilerinden, görevleri nedeni ile virüse maruz kalarak hayatını kaybedenlerin şehit statüsünde değerlendirilmesi; COVID-19’un ise meslek hastalığı olarak tanımlanması yolundaki talebimizi ısrarla yineliyoruz. Bu uygulamanın salgın ile mücadele eden kahraman kamu görevlilerimize minnet borcumuzun bir ifadesi olacağını vurguluyoruz” dedi.
“MEMUR MAAŞLARINA İLAVE ZAM YAPILMASI ZORUNLUDUR”
Hali hazırda açıklanan resmi enflasyonun yüzde 14’leri aştığı 2020 yılında, memur maaşları yalnızca enflasyon farkı dahil yalnızca yüzde 9,8 arttırdığını kaydeden Ercan, “Yaşadığımız pandeminin de etkisi ile gıda fiyatlarındaki artış yüzde 21’i bulmuş, ailenin zorunlu harcamaları aynı oranda yükselmiştir. Buna bağlı olarak kamu çalışanlarının ve emeklilerin alım gücü son bir yılda yüzde 11 düşmüştür. TCMB’nin faizleri arttırması, önümüzdeki dönemde enflasyonun daha da yükseleceğinin işaretidir. Kaldı ki bu dönemde memur maaşları altın, gümüş, döviz, gayri menkul gibi tüm yatırım araçları karşısında da yüzde 50’ye varan oranlarda değer kaybı yaşamıştır. Hal böyle iken yetkili olduğu halde etkisini ortaya koyamayan sözde yetkili sendikalar ve konfederasyonun basiretsizliği nedeni ile 2021 yılında da memur maaşlarına yalnızca yüzde 3+3 zam yapılması kararlaştırılmıştır. Bütün gerçekler göz önünde bulundurulduğunda 2021 yılı için memur ve emeklilere reva görülen bu zammın hiçbir mesnet ve karşılığı bulunmamaktadır. Gerek ekonomik gerçekler gerekse resmi tahminler göz önünde bulundurulduğunda 2021 yılı için memur ve emeklilere yapılması kararlaştırılan yüzde 3+3 zammın güncellenmesi ve geçmiş dönem kayıplarını da karşılayacak şekilde tatminkar bir maaş artışı yapılması zorunludur. Dünya büyük bir dönüşüm sürecinden geçerken, bu dönüşümün emperyalistlerin coğrafyamız üzerinde kurduğu yeni bir paylaşım planı çerçevesinde gerçekleşeceğini ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, kahraman ecdadımızın mücadelesi, sayısız şehidimizin canı, gazilerimizin emekleriyle hür ve bağımsız olarak yaşama hakkı elde ettiğimiz bu topraklarda, bugün yeni bir saldırı dalgası ile daha karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz. Gerek Akdeniz’de gerek Libya’da gerekse ülkemizin güneydoğusunda yaşanan gelişmeler, yurdumuzun dört koldan kuşatma altına alınmaya çalışıldığını ortaya koymaktadır. Bu kuşatmayı kırmak ve emperyalist güçlerin planlarını yerle bir etmek adına Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yurt içinde ve yurt dışında gerçekleştirdiği her türlü operasyonu sonuna kadar desteklediğimizi ifade ediyoruz. Türk milletinin güvenliğinin dünyanın neresinde olursa olsun Türklerin ve mazlumların güvenliğinin sağlanmasından geçtiğinin bilincindeyiz. Bu çerçevede emperyalist saldırıların bir uzantısı olarak işgal edilen Azerbaycan’ın öz toprağı Karabağ’ın azatlığa kavuşmasını büyük bir gurur ve mutlulukla karşıladığımızı belirtiyor, bu zaferin başta Doğu Türkistan olmak üzere zulüm altında inleyen tüm mazlumlar için kurtuluş işareti olmasını diliyoruz. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu olarak, Türk milletinin bu topraklardaki hâkimiyetini ilelebet sürdüreceğine olan sarsılmaz inancımızı yineliyor, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da kahraman ordumuzun ve devletimizin yanında olacağımızı bir kere daha ve kararlılıkla vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.
“KAMUDAKİ HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞA SON VERİLMESİNİ İSTİYORUZ”
Dünyada ve bölgemizde yaşanan gelişmelerin, 15 Temmuz hain darbe girişimi ile birlikte değerlendirildiğinde; ülkemizde birlik ve beraberliğin korunması, toplumsal huzur ve refahın tesis edilmesinin önemini bir kat daha arttırdığını kaydeden Ercan, “Birlik ve beraberliğimizin muhafazası ise ancak toplumun her alanında adalet, liyakat ve eşitlik ilkesinin tavizsiz bir biçimde hayat bulmasıyla mümkündür. Covıd-19 salgını esnasında, ayrım yapmaksızın bütün kamu görevlilerimizin yaptığı fedakârlıklar bir kere daha görülmüşken, çalışanlarımızı sendikal aidiyetler üzerinden ayrışma, bölünme ve baskı ortamına sürükleyen anlayışı kabul etmiyoruz. Kamudaki her türlü ayrımcılığın bir an önce sonlandırılmasını bir kere daha yüksek sesle talep ediyoruz. Geçtiğimiz yıl yaşanan toplu sözleşme süreci, 4688 sayılı Kanunun revize edilerek toplu sözleşme görüşmelerinin katılımcı bir yapıya kavuşturulmasının, toplu sözleşme imzalama ya da uzlaştırma mekanizmalarına başvuru haklarının masada bulunan konfederasyonların temsilcilerinin çoğunluk kararına bağlanmasının, genel toplu sözleşme görüşmeleri ile hizmet kollarına ilişkin toplu sözleşme görüşmelerinin ayrılmasının, Hakem Kurulu’nun yapısının tarafların eşit temsiline dayalı olarak yeniden düzenlenmesinin, kamu görevlilerinin grev ve siyasete katılma haklarının tanınmasının zorunlu hale geldiğini bir kere daha ortaya koymuştur. Ülkemiz tarafından onaylanmış bulunan BM Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşmenin 8. maddesi, ILO’nun 87 Sayılı Sözleşmesinin kamu çalışanlarına uygulanmasını düzenleyen 151 Sayılı Sözleşmesi, 98 sayılı ILO Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddeleri Anayasamızın 90. maddesi hükmü çerçevesinde ele alındığında kamu çalışanlarının adil bir temsil ile gerçek anlamda toplu sözleşme ve grev haklarını kullanmalarını ve siyasete katılmalarını sağlayacak düzenlemeler bir an önce hayata geçirilmelidir. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu, bu konuda derhal çalışmalara başlanarak evrensel sendikacılığa uygun, uluslararası sözleşmelerde tanınan hakları içeren, adil, demokratik ve çağdaş bir kanun teklifi hazırlanması gerektiğine inanmaktadır” dedi.
“VERGİ ADALETSİZLİĞİ SON BULMALIDIR”
Vergi adaletsizliğinin ortadan kaldırılması gerektiğinin altını çizen Ercan, açıklamasına şöyle devam etti: “Vergi adaletsizliğinin çözülmesi, 3600 Ek Gösterge uygulamasının tüm memurları kapsayacak şekilde genişletilerek hayata geçirilmesi, bütün ek ödemelerin emekli maaşı hesabına esas alınması, kamuda liyakatin geçerli olması, mülakat uygulamasına son verilmesi, bütün güvencesiz sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, Yardımcı Hizmetler Sınıfı personelinin Genel İdare Hizmetleri sınıfına geçirilmesi, memurlara ek zam yapılması konularındaki taleplerimizde ısrarcıyız. Toplu sözleşme sürecinin kamu görevlileri lehine bir sonuç doğurmadığı ve yetkili konfederasyonun sorunlara çözüm üretme noktasındaki yetersizliği memur ve emeklilerin acil çözüm bekleyen sorunlarının bir an önce sonuca kavuşturulmasını zorunlu hale getirmiştir. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu, aşağıda sıralanmış olan taleplerinde ısrarcı ve sorunların çözümü noktasında inisiyatif almakta kararlıdır: Bugün kamu görevlilerinin en büyük sorunlarının başında, ülkedeki vergi sisteminin adaletsizliği gelmektedir. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin kaynağı da vergi sistemindeki bu adaletsizliktir. Ücretli kesimden alınan gelir vergisi oranlarının kısa sürede %20 ve %27’lik dilimlere yükselmesi nedeniyle kamu görevlilerinin maaşları yıl içinde düşmekte, alınan maaş zamları artan vergi yüküne gitmektedir. Her ne kadar çıkarılan kanunla yüksek gelirli kesimin gelir vergisi oranları artırılmış olsa da gerek vergi istisnaları gerekse sonradan getirilen vergi afları nedeniyle yüksek gelirli kesimin ödeyeceği vergi miktarının artmayacağı, vergi yükünü yine çalışan kesimin taşıyacağı aşikardır. Bu nedenle Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu, gelir vergisine ilişkin mevzuatta çalışanlar lehine bir düzenleme yapılmasını ve kamu görevlilerinin ödediği gelir vergisi oranının %15’e sabitlenmesini talep etmektedir. 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen seçimler öncesinde Sayın Cumhurbaşkanı öğretmen, polis, hemşire ve imamların ek gösterge rakamlarının 3600’e yükseltileceğini ifade etmiştir. Ancak aradan geçen süreye rağmen verilen sözlerin tutulmadığını üzülerek görmekteyiz. Bu çerçevede en doğru yol; Sayın Cumhurbaşkanı tarafından verilen söze paralel olarak öğretmen, din görevlisi, hemşire ve polisler yanında müdürler, müdür yardımcıları, şefler, merkez taşra ayrımına tabi tutulanlarla, kurum içi yükselme sınavıyla gelen uzmanlar, idareci konumundaki kamu görevlileri, denetmenler, avukatlar, ek gösterge uygulamasından hiç faydalanamayan mübaşir, teknisyen yardımcısı, şoför gibi Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil olan personel gibi bütün kamu görevlilerinin ek gösterge rakamlarının yeniden ve adaletli bir şekilde düzenlenmesi olacaktır. Bu konuda hazırlanmasına katkıda bulunduğumuz ve uzun süreden beri TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda beklemekte olan kanun teklifinin bir an önce gündeme alınmasını talep etmekteyiz.”
“BÜTÜN EK ÖDEMELER EMEKLİLİĞE SAYILMALIDIR”
“Kamu görevlilerinin çalışırken elde ettiği ücret ile emekli olduğu zaman alacağı maaş arasındaki uçurumu kapatmak, özellikle emekli kamu görevlilerini yoksulluk sınırında yaşamaktan kurtarmak amacıyla, memur maaşını oluşturan bütün kalemler ile ek ödeme, döner sermaye, ek ders, sosyal denge sözleşmesi gibi tüm ödemelerin emekli keseneğine dâhil edilerek, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, bu yolla her çalışanın eline geçen ücret ile orantılı emekli maaşı almasının sağlanması gerekmektedir” diyen Ercan, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kamu görevlilerinin atanmalarında, görevde yükselmelerinde, tayin ve terfilerinde tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmemesi; idareci kadrolarına hak eden, liyakatli kamu görevlilerinin getirilmesi; kamu kurum ve kuruluşlarında, çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gerekliliktir. Kamu görevlileri arasında kadrolaşmanın, adam kayırmanın, haksızlığın, hukuksuzluğun son bulmasının, kamu kurum ve kuruluşlarının idarelerinin tarafsızlığının sağlanmasının adil bir sınav ve atama sistemi ile çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmelidir. Bu kapsamda özellikle yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalı, kamuya personel alımlarında mutlak surette yazılı sınava itibar edilmeli, taraflı değerlendirmelere açık sözlü sınav uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir. Kamuda iş güvencesini zayıflatan, her türlü baskı ve istismara açık bir yapı arz eden 4/B’li, 4/C’den 4/B’ye geçen sözleşmeli, geçici, vekil, idari hizmet sözleşmeli gibi adlar altında güvencesiz istihdam modelinin kaldırılarak personelin memur kadrolarına geçirilmesi sağlanmalı, kamu kuruluşlarında memur işi yapan işçiler de aynı çerçevede kadroya geçirilerek kamu istihdam yapısı güvenceli bir şekilde düzenlenmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nda 2016 yılında getirilen süreli sözleşmeli personel uygulaması ile kamuda süresiz sözleşmeli istihdamı ve 3+1 yıl süreli sözleşmeli istihdamı gibi bir ayrımcılık daha ortaya çıkmıştır. Bu durum Anayasanın kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı bir yapı oluşturmaktadır. Son dönemde bazı belediyelerde çalışan sözleşmeli personelin işten çıkarılmalarının, Türk Yerel Hizmet-Sen’in hukuk mücadelesi sonucunda yargı kararıyla hukuksuzluğu ortaya konmuştur. Bununla birlikte pek çok süresiz sözleşmeli personel adalet ve hakkaniyet ilkesine uymayan sözleşmeli personel istihdamının kaldırılması yolunda yargıya başvurmuş ve mahkemeler olumlu yönde karar vermiştir. Bu çerçevede artık yargı kararlarıyla da adaletsiz olduğu tescillenen sözleşmeli personel istihdamının kaldırılması elzemdir. Yaşanan gelişmeler, kamuda sözleşmeli personel istihdamının kamu hizmetlerinin devamlılığı ve tarafsızlığı ilkesine uygun olmadığını bir kere daha gözler önüne sermiştir. Yetkililer mahkeme kararlarını da göz önünde bulundurarak bir an önce sözleşmeli personel istihdamına son verecek düzenlemeyi hayata geçirmelidir. Türkiye Kamu-Sen Yüksek İstişare Kurulu, hak ve sorumluluklarda eşitlik, aile birliğinin sağlanması ve adaletin bir gereği olarak istisnasız tüm güvencesiz sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi hususunda kararlı ve ısrarcıdır. Kamuda liyakat ilkesinin bir gereği olarak Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil personel bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçirilmeli, bu yolla kamu görevlilerimiz arasında oluşan adaletsizlikler giderilmeli, herkesin eğitim seviyesinin gerektirdiği kadro derecesine yükselmesi sağlanmalıdır.”