Necdet TAŞ
Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle basın açıklaması yaptı. Mersin Barosu yönetim kurulu üyeleri ve avukatların katılımıyla Mersin Adliyesi Baro odasında düzenlenen basın açıklamasında konuşan Mersin Barosu Başkanı Gazi Özdemir, “Ülkemizde ve dünyada kadınlar; istihdam, eğitim ve siyasi temsil gibi birçok sosyal ve ekonomik alanda eşitsizliğe ve ayrımcılığa uğruyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Bir toplum, bir millet; erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara, zincirlere bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere çıkabilsin” İfadelerini kullanmıştır. Bu nedenle 8 Mart’lar kutlama değil, her türlü ayrımcılığa ve şiddete dur deme günüdür, kadınların sorunlarını ve taleplerini dile getirme günüdür. Mersin Barosu olarak; Kadının başta yaşam hakkı olmak üzere, sosyal ve ekonomik haklarını yok sayacak nitelikte yasal düzenleme ve değişikliklerin yapılmamasını, Atatürk ilke ve devrimleriyle kazanılan kadın haklarından geriye gidişe yol açılmamasını talep ediyoruz. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, ‘Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur. Yaşanılabilir bir dünya, demokratik ve kalkınmış bir ülke, ancak kadın erkek eşitliğinin sağlanmasıyla, hukuk kurallarının eksiksiz uygulanmasıyla mümkün olacaktır. 8 Mart aslında kutlama günü değil, anma günüdür. Bu sebeple öncelikle 1857 yılında ölen 129 kadın işçiyi saygıyla anıyoruz, kadın hakları mücadelesinde emek veren tüm kadın meslektaşlarımıza emekleri için teşekkür ediyorum. Dünyada ve ülkemizde gerçek anlamda kutlanabileceği bir gün olmasını diliyorum” dedi.
“YASALARIMIZA VE KAZANIMLARIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ”
Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Arzu Günay ise, yasalara ve kazanımlara sahip çıktıklarını belirterek, “Tarih boyunca kadınlar, kadının insan haklarını ihlal eden düzenin değişmesi için mücadele etmiş ve bu mücadeleler sonucunda gerek yasalar gerek uluslararası sözleşmeler bağlamında birçok kazanımlar elde etmişlerdir. Ancak günümüzde dünyanın farklı yerlerinde yaşanan savaşlar nedeniyle, kadınlar diğer haklarının yanında en temel hak olan yaşam haklarından dahi mahrum kalmaktadırlar. Bu sene 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, Ukrayna’da yaşanan savaş süreciyle karşılıyoruz. Her savaşta olduğu gibi bu savaşta da en çok kadınlar ve çocuklar mağdur olmakta ve yaşanan süreç, dünya barışını açıkça tehdit etmektedir. Bu durumu kabul etmiyor, tüm taraf devletleri evrensel barışa hizmet etmeye davet ediyoruz. Ülkemizde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü, utanç verici bir şekilde giderek artan kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin, kadınların şüpheli ölümlerinin dehşetinde yaşıyoruz. Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet; münferit olaylar olarak değerlendirilemeyeceği gibi, çözümü de sadece yaptırımların artırılmasında değildir. Kadınların yaşam hakkına yönelik sistematik hale gelen kadın cinayetlerinin önlenmesi için yasaların eksiksiz uygulanması, önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınması, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik bütüncül politikaların oluşturularak samimi takibinin yapılması gerekmektedir” diye konuştu.
“KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ARTMASINA ZEMİN HAZIRLAMIŞTIR”
Türkiye’de kadınların; şiddeti her sene artan sistematik bir cinnetin kurbanı olurken, bu şiddet ve toplumsal cinnet haliyle hukuksal ve sosyolojik düzlemde topyekûn mücadele yerine, kadınların yaşam ve özgürlüklerinin güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çekilme yoluna gitmenin, maalesef kadınları daha da korumasız bıraktığına dikkat çeken Günay, “Bu hukuka aykırı işlemin iptali için vatandaşlar, sivil toplum örgütleri, barolar ve Türkiye Barolar Birliği tarafından açılan davaların yaşam hakkından yana tutum alınarak iptal edileceğine inanıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye ilişkin irade, bugün kadınların nafaka hakkı dahil olmak üzere Medeni Yasa’da yer alan birçok hakka da yönelmiştir. 6. yargı paketi ile kamuoyunun gündemine gelen nafaka hakkının süreye bağlanması ve boşanmalarda aile arabuluculuğunun getirilmesine ilişkin kabul edilemez söylemler ve yasal girişimler, kadın kazanımlarının kaybına yol açacağı gibi kadınların yaşam haklarına da saldırı oluşturacaktır. Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi yanında 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmaması, nafakanın tartışmaya açılması; toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olan, kadının özgür birey olduğunu kabul etmeyen zihniyete cesaret vererek kadına yönelik şiddetin artmasına zemin hazırlamıştır. Devletin her kademesindeki yetkilileri, kadın erkek eşitliğinden geri adım atarak toplumu dönüştürmeye yönelik girişimleri durdurmaya; medeni hakların kullanılmasında kadının karşısına çıkan engelleri ortadan kaldırmaya; Anayasa’da yazılı olan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine ve uluslararası sözleşmelere uyumlu politikalar üretmeye davet ediyoruz” şeklinde konuştu.
“KAZANIMLARIMIZDAN HİÇBİR KOŞULDA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
“Bizler; nafaka hakkımızdan, Medeni Yasa ile tanımlanmış haklarımızdan ve kazanımlarımızdan hiçbir koşulda vazgeçmeyeceğimizin altını çizerek, bu hususları tartışmaya açmanın; şiddet olaylarının ve kadın cinayetlerinin artmasına yol açmaktan başka bir sonuç yaratmayacağını belirtiyoruz” şeklinde konuşan Günay, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kadınların hak mücadeleleri sonucunda elde ettiği kazanımlarının kaybına yol açacak her türlü girişimin karşısında olacağımız gibi bu kazanımların silinmesine izin vermeyeceğimizi, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) olarak açıkça beyan ediyoruz. “Kadın cinayetleri politiktir” diyor, bir kez daha Medeni Kanun’a ve 6284 sayılı Yasa’ya dokunulmamasını, yasaların etkin bir şekilde uygulanmasını ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldıracak politikaların oluşturulmasını talep ediyoruz. Baroların kadın hakları komisyonları/merkezleri ve TÜBAKKOM olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve özgür bireyleri olan kadınların insan haklarının ihlaline yol açacak her türlü yasal değişikliğin, uygulama ve anlayışın karşısında tüm kararlılığımız ve dayanışma duygularımızla mücadele edeceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”