Necdet TAŞ
Türkiye Gıda Sanayii İşçileri Sendikası, KESK Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği, Tarım ve Gıda Etiği Derneği, Tarımsal Gelişme Eğitim ve Sosyal Dayanışma Vakfı, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Meteoroloji Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Tüketici Hakları Derneği, Tüketici Dernekleri Federasyonu, Tüketiciyi Koruma Derneği, Tüm Üretici Köylü Sendikası, Türkiye Biyologlar Derneği, Türkiye, Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma Vakfı, Türkiye Ormancılar Derneği, Türkiye Sulama Kooperatifleri Merkez Birliği, Türkiye Ziraatçılar Derneği, Veteriner Hekimler Derneği, Akdeniz Ziraat Odası, Emek Demokrasi Platformu ve Mersin Çevre ve Doğa Derneği’nden oluşan Tarım Platformu Bileşenleri, Mersin Ziraat Mühendisleri Odası’nda (ZMO) bir araya gelerek, tarımda yaşanan sorunların kalıcı çözümlerini konuştu.
“TÜKETİCİ YETERLİ GIDAYA ULAŞAMIYOR”
Platform adına açıklama yapan ZMO Mersin Şube Başkanı Necmi Birim, Tarım Platformu olarak tarımda yaşanan sorunların kalıcı çözümleri için birlikte mücadele edeceklerinin altını çizerek, “1980’li yıllarda ülkemizde de uygulanmaya başlanan ve günümüzde de devam eden Neoliberal tarım politikaları sonucu; piyasayı düzenleyen tarımsal KİT’ler özelleştirildi, kamu kurumları işlevsizleştirildi, üretici kooperatifleri güçsüzleştirildi, tarımsal destekler azaltıldı, küçük üreticiler büyük şirketler karşısında korumasız bırakıldı, girdilerde ve ürünlerde dışarıya bağımlılık arttı, alan tümüyle kâr mantığıyla çalışan özel sektörün insafına terk edildi, üreticiler ve tüketiciler sürekli kaybeden taraf oldu. 2020 yılından beri içinde bulunduğumuz pandemi olumsuz koşullarına ek olarak, 2021 yılında yaşanan ciddi kuraklık, ülkemizde derinleşerek yaşanan ekonomik kriz ve 2022 yılındaki döviz kuru baskısı, Rusya-Ukrayna savaşının ülkemize etkileri, yapısal ve altyapısal sorunları çözülemeyen tarım sektörümüzü çok boyutlu yeni ve ciddi bir kriz ortamına sürükledi. Bu süreçte üretim ekonomisi yerine rant ve faiz ekonomisinde ısrar edilmesi, girdi ve ürünlerde dışa bağımlılığın kesintisiz sürdürülmesi sonucu üreticinin alandan çekilmesi hızlanırken sektör dışı piyasa aktörleri sektörü daha fazla etkiler hale geldi, kronikleşen gıda enflasyonu tüketicinin yeterli gıdaya ulaşmasını engelledi” ifadelerini kullandı.
“TARIM, UZUN VADELİ PLANLANMASI GEREKEN BİR SEKTÖR”
Tarımın, doğa koşullarına bağlı, mutlaka korunması gereken ve uzun vadeli planlanması gereken bir sektör olduğunun altını çizen Birim, “Tüm dünyada özellikle küresel salgının ilk çıktığı günlerden bugüne kadar geçen sürede tarımın ve gıdanın yaşamsal önemi herkes tarafından kabul edilirken, tarım ve gıda sektörü “milli güvenlik sorunu” olarak görülmüş, gelişmiş ülkeler dahil ek ekonomik tarımsal destek paketleri ile korumacı politikalar uygulamaya konularak sektörün tümüyle serbest piyasaya bırakılamayacak kadar önemli ve stratejik bir sektör olduğu anlaşılmıştır. Ülkemizde ise; olağanüstü koşullarda bile somut korumacı politikaların yaşama geçirilmemesi, yerli üretimi ve üreticiyi koruyucu somut desteklerin gündeme gelmemesi, üreticilerimiz ve tüketicilerimiz boyutunda yaşanan sorunların giderek artması sonucunu doğurmuştur. Tarım politikasında emek aleyhine sermaye lehine yapılan her düzenleme; yetersiz ve dengesiz beslenmeden yüksek gıda enflasyonuna, çarpık kentleşmeden çevre felaketlerine, toplumsal tahribattan kültürel yozlaşmaya kadar çok çeşitli alanlarda sorunlara neden olmaktadır. Küresel iklim değişikliği somut bir gerçekliktir. Ancak ranta dayalı ve sermaye çıkarı öncelikli uygulamalar yüzünden yaşanan iklime dayalı doğal afet ve felaketlerin sorumluluğunu “iklim değişikliği” kavramına yüklemek haksızlıktır. Yapılması gereken doğal dengemizi bozan, başta su ve toprak olmak üzere doğal kaynaklarımızı yok eden ve kirletenlere karşı somut yaptırımların ayrımsız derhal uygulanmasıdır” şeklinde konuştu.
“POLİTİKAM BELİRLENİRKEN STK’LARIN DA GÖRÜŞÜ ALINMALI”
Çok sayıda değişkeni ve bileşeni bünyesinde barındıran, sadece ekonomik değil toplumsal ve ekolojik bir üretim alanı olan tarıma yönelik politika belirlemede sadece ilgili Bakanlıkların değil, neredeyse toplumun her kesiminin görüş ve önerileri dikkate alınması gerektiğini ifade eden Birim, “Bu nedenle politika belirlemede; meslek odaları, sendikalar, kooperatifler, üretici dernekleri, yerel kuruluşlar, ekoloji kuruluşları ve tüketici kuruluşları daha etkin rol alabilmeli ve tepeden değil doğrudan aktörlerin belirleyici olduğu aşağıdan yukarıya bir politika belirleme yöntemi ve süreci izlenmelidir. Bizler; tarım, gıda, hayvancılık, orman ve çevre alanında faaliyet yürüten meslek ve emek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici örgütleri olarak ülkemizin tarım politikalarının hayati önem arz ettiğini, tarım ve gıda sektörlerinin kamu yararını ve toplum çıkarını esas alarak ekolojiye duyarlı ve halkın refahına dayalı olması gerektiği düşüncesiyle “Tarım Platformu” oluşturmuş bulunmaktayız. Ortak mücadele yürütmek amacıyla kurduğumuz Tarım Platformu bileşenleri olarak, ülke düzeyinde eşzamanlı etkinliklerle sesimizi daha gür duyurmayı ve doğru tarım politikalarının yaşama geçirilmesini amaçlıyoruz” dedi.
“YERLİ ÜRETİM ARTTIRILMALI”
Tarımda yaşanan köklü ve ciddi sorunların çözülmesi için kısa, orta ve uzun vadeli öncelikli somut talepleri sıralayan Birim, “Tarımda ve gıdada yaşadığımız ciddi sorunların çözümü için,alanı serbest piyasanın insafına bırakan mevcut Neoliberal Tarım Politikaları terk edilerek, ivedilikle Kamucu Tarım Politikaları gündeme gelmelidir. Anayasanın 166. maddesi gereği tarım sektöründe planlı kalkınma gündeme gelmeli; arazi kullanım planlaması, tarımsal üretim planlaması, sulama planlaması, eğitim-istihdam-yatırım planlaması ivedilikle yaşama geçirilmelidir. Sağlıklı planlamalar için güncel ve doğru tarımsal veriler hazırlanarak kamuoyu ile sürekli paylaşılmalıdır. Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, Tarım Bakanlığı yeniden yapılandırılmalı, liyakatlı kadrolar yönetime gelmelidir. Tarım alanları, çayır ve meralar, zeytinlikler ve diğer dikili alanlar koşulsuz korunmalı, rant amaçlı mevzuat düzenlemelerine izin verilmemeli, üretim alanlarımız amacı dışında kullanılmamalıdır. Ormanlarımız, zeytinliklerimiz enerji ve madencilik yatırımları ile yok edilmemelidir. Girdi ve ürünlerde dışa bağımlı politikalardan vazgeçilmeli, AR-GE çalışmalarına daha fazla pay ayrılarak girdilerde, tarımsal üretim planlaması ile temel ürünlerde kendimize yeterli duruma gelinmelidir. Tarımsal destekler yeterli olmalı ve yılı içinde ödenmeli, tarımsal girdi maliyetleri somut olarak düşürülmeli, tarımsal kredi ihtiyaçları çiftçi lehine düzenlenmeli, bitkisel ve hayvansal üretimde öngörülebilirlik sağlanarak üretimde devamlılık ortamı oluşturulmalıdır. Yem-süt-et bütününde hayvancılığımız geliştirilmeli ve yerli üretim artırılmalıdır. Denizlerimiz ve iç sularımız kirletilmemeli, balık çiftlikleri yeniden değerlendirilmeli, su ürünleri üretimi ve balıkçılık geliştirilmelidir” diye konuştu.
“GEN KAYNAKLARIMIZI KORUYAN POLİTİKALAR YAŞAMA GEÇİRİLMELİDİR”
Tarımsal KİT’lerin yeniden açılarak kamunun piyasayı etkin düzenlemesi sağlaması gerektiğini vurgulayan Birim, “Eğitim-istihdam planlaması yapılarak, tarım meslek liseleri yeniden açılmalı, yüksek öğrenimde nicelik ve nitelik sorunu çözülmeli, kamuda yeterli atama yapılmalı, özel sektörde çalışan üyelerimizin çalışma koşulları ve ücretleri iyileştirilmelidir. Üretim, işleme, pazarlama aşamalarında demokratik kooperatifçilik desteklenmelidir. Küçük aile işletmeleri desteklenmeli, yerelde üretim özendirilmelidir. Geçimlik tarım üretimi yapan çiftçi ailelerinin ödenemez hale gelen borçları silinmelidir. Tarımda emek sömürüsü önlenmeli, mevsimlik işçilerin sorunları çözülmeli, kadın ve çocuk emeği istismarı önlenmeli, üreten emek hakkını almalıdır. Gıda güvenliği ve gıda güvencesini de kapsayan gıda egemenliğine dayalı bir tarım modeline geçilmelidir. Gıda tedarik zinciri demokratik kooperatifler temelinde kısaltılarak tüketiciler yeterli, sağlıklı ve ucuz gıdaya sürekli erişebilmelidir. İklim değişikliğinin kısa ve uzun vadeli senaryoları dikkate alınarak su kaynaklarına yönelik uzun vadeli planlamalar ile gerekli önlemler somut olarak zamanında uygulanmalıdır. Temiz havanın en önemli kaynağı ve su havzalarını besleyen doğal ve en temiz ortamlar olan biyolojik varlığımız ormanlarımız koşulsuz korunmalı ve ekoloji bütününde orman alanları artırılmalı, biyoçeşitliliğimizi ve gen kaynaklarımızı koruyan politikalar yaşama geçirilmelidir. Üretemezsek tüketemeyiz bilinci doğrusunda, üreticinin ve tüketicinin mutlu olduğu bir ülkede yaşamamız mümkün. Bizler, Tarım Platformu bileşenleri olarak; yaşanan yakıcı ve yıkıcı sorunların çözümü için bilimsel veriler doğrultusunda mücadele, toplumsal mücadele, hukuk mücadelesi ile birlikte, hep birlikte ortak mücadele kararlığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz” ifadelerini kullandı.