Neşet TORUN
İstanbul Taksim'de bulunan Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmemesi için başlayan eylemlerin üzerinden 10 yıl geçti. 2013 yılında, Taksim'de başlayan ve kısa sürede tüm ülkeye yayılan eylemlere milyonlarca kişi katıldı. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu Gezi eylemlerinin 10. yıl dönümünde “Karanlık Gider Gezi Kalır” basın açıklaması yapıldı. Platform üyeleri, Özgecan Aslan Barış Meydan’ında yaptığı basın açıklamasıyla Gezi Direnişinin 10. yıl dönümünü andı. Kentten birçok muhalif kişinin katıldığı açıklamada, “Gezi umuttur, umut bitmez. Karanlık gider, Gezi kalır” yazılı pankart açıldı. Açıklamayı platform adına Mersin Tabip Odası Başkanı Nasır Nesanır okudu.
“ÜLKENİN GELECEĞİNİ DE ETKİLEYECEK”
Toplumsal muhalefetin en temel hak ve taleplerinin açığa çıkarıldığı, barışçıl direnişin tarihsel ve meşru gerçekliğinin ortaya konduğu Gezi Direnişinin üzerinden 10 yıl geçtiğini ifade eden Mersin Tabip Odası Başkanı Nasır Nesanır, “Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan seçimlerde Gezi’nin yarattığı değerler ayaklar altına alınmaya çalışıldı. Gezi üzerine yalanlar söylendi ve Gezi mahkûm edilmeye çalışıldı. Tıpkı 14 ay önce Osman Kavala, Can Atalay, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman, Hakan Altınay, Çiğdem Mater ve Mine Özerden’in haksız ve hukuksuz bir şekilde mahkûm edildikleri gibi. Geziye neden düşman olduğunuzu, onu neden mahkûm etmeye çalıştığınız çok açık; Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz! Çünkü Gezi’yi yaşadık, biliyoruz! Gezi, bu ülke tarihinin en demokratik, en barışçıl, en yaratıcı, en katılımcı, en kapsayıcı, en kitlesel hareketidir. Hep birlikte konuşup karar vermenin, hayatı paylaşmanın, yaşama her boyutu ile sahip çıkmanın duvar yazısı olmuş halidir. Her türlü şiddete karşı her şehirde yankılanan barışçıl ve haklı tepkinin adıdır. Gezi Direnişi 2013 Mayıs’ının son günlerinden başlayıp Haziran boyunca devam etti ve ülkenin bugününü etkilediği gibi geleceğini de etkileyecektir” dedi.
“UNUTMAYACAĞIZ”
Nesanır, açıklamasında; “Gezi’nin tüm renkleri; Parklarına ve meydanlarına sahip çıkmak için barışçıl bir biçimde slogan atarak, şarkı söyleyerek sokağa çıkanlar; Polisin biber gazından ve gözleri kör eden gaz fişeğinden, etkilenenleri tedavi etmek için gönüllü nöbet tutan doktorlar, hemşireler, sağlık memurları; En demokratik haklarını kullanırken hukuksuz uygulamalara maruz kalan insanları korumak için seferber olan avukatlar; Gezinin haklılığını ve bu haklılığa karşı gösterilen şiddeti protesto amacıyla ülke genelinde 2 gün boyunca grev yaparak iş bırakan kamu emekçileri; Şiirleri ve öyküleri ile şehirlerin meydanlarını edebiyat matinelerine çeviren öykücüler, şairler; Enstrümanları ile meydanları ve parkları renklendiren müzisyenler, ya da hiçbir enstrüman kullanmadan müzik ziyafeti veren korolar; Ülke tarihinin en kitlesel, barışçıl ve demokratik halk tepkisini haberleştiren gazeteciler, radyocular, televizyoncular; Ülkenin çok sesli, demokratik ve çağdaşlaşma sürecinde bir adım olan Gezi’de ‘ben de vardım!’ diyen oyuncular, sanatçılar, yönetmenler; Sendikalı ya da sendikasız, güvenceli ya da güvencesiz, ücretli ya da işsiz, ülke, yaşam ve emek üzerinden hak talep eden inşaat işçisinden plaza çalışanına binlerce emekçi; Hukuksuz ve kent katili imar planlarına karşı teknik ve yasal çerçevede mücadele eden mühendisler, mimarlar, şehir plancıları; Şiddete uğrayan kırmızılı kadınlar, Taksim Meydanı’nda sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, toma karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan insanlar, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almak için değil yanlarında olmak için gelip zincir olan anneler; duvar yazılarıyla, yaratıcı zekalarıyla dostu düşmanı hayran bırakan ve geleceğe umut aşılayan gençler, kadınlar, LGBTİ+lar, taraftar grupları; meydanlarda kandil kutlayan ve yeryüzü sofraları kuranlar; kütüphaneleri, emzirme çadırlarını, dilek ağaçlarını yapanlar ve gecenin üçünde bunları korumak için elele verenler; Gezi’nin Haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe, dayatmaya, baskıya karşı direnmenin adı olduğu, bir parktan tüm ülkeye ve dünyaya yankılanan kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızdan, bir arada söyledikleri şarkı olduğunu asla unutmayacağız. Ancak bu şarkıyı susturmak için iktidar sahiplerinden güç alan, hukuk ve kural tanımaz polis şiddetinin yaşamlarımızı nasıl kararttığını da unutmayacağız” ifadelerini kullandı.
“BİZİ YOK SAYAMAZSINIZ”
Onlarca arkadaşlarının gözlerini kaybetmesine, binlercesinin yaralanmasa, bunun ardından faillerin ve azmettiricilerin cezasız bırakılmasının şahit olduklarını söyleyen Nesanır, “Ethem Sarısülük ile Medeni Yıldırım’ı öldüren polis ve jandarma kurşunlarının, Ali İsmail’e yönelen ölümcül tekmelerin sahiplerinin, Abdullah Cömert’i, Ahmet Atakan’ı, Berkin Elvan’ı yaşamdan koparan biber gazı fişeklerinin, Hasan Ferit’i vuran mafyanın ve Mehmet Ayvalıtaş’ı bizden alan pervasızlığın bu hukuksuzluktan güç aldığını biliyoruz. Gezi sürecine dair dava edilmesi, yargılanması gereken birileri varsa, amansızca ve kural tanımadan işte bu ölümlere ve yaralanmalara neden olanlardır. Bu ülkeye bir gün demokrasi gelecekse, onca baskı ve şiddete rağmen kısamadığınız seslerin Gezi’deki yankısından gücünü alacaktır. 2013’ün Haziran’ında Gezi Parkı’ndaki o rengarenk dayanışmacı anlayışı sahiplenen tüm yurttaşları, özgürlük ve demokrasi talebiyle ülkemizin geleceğine umut olan tüm kurumları, terör, darbe, dış güçlerin oyuncağı gibi asılsız ithamlarla lekelenmek istenen Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Çünkü doktorların, gazetecilerin, avukatların, öğrencilerin, akademisyenlerin, ekoloji ve kadın hareketinin, LGBTİ+ların yanında hep birlikte kol kola girip baskılara karşı direnmeye devam etmenin yolu, kısacası demokrasinin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktan geçiyor. Biliyor ve inanıyoruz ki: GEZİ eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur.Bu vesileyle henüz dört gün önce sonuçlanan seçimlerde Gezi’nin yarattığı değerlere saldırmasına rağmen yüzde 52 ile seçimleri kazananlara da sesleniyoruz; Biz milyonlarca insanız. Bizi yok sayarak, bizi görmezden gelerek ülkeyi yönetebileceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz milyonlarca insan Gezi’den gücünü alan ve onun yarattığı değerleri sahiplenen toplumsal bir güç olarak ülkemizin emek, demokrasi, barış, özgürlük ve adalet mücadelesini bundan sonra da tüm gücümüzle sürdürme kararlılığında olduğumuzu kamuoyuyla paylaşıyoruz” şeklinde konuştu.
GEZİ OLAYLARINDA NE OLMUŞTU?
İstanbul'daki Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nı yeniden yapmak için başlayan inşaat çalışmalarını protesto etmek amacıyla düzenlenen ve daha sonra Türkiye'nin birçok noktasına yayılan eylemlerin başlamasının üzerinden 10 yıl geçti. 28 Mayıs 2013'te ilk eylemler, iş makinelerinin Gezi Parkı'na girdiği ve çalışmalara başladığı bilgisinin sosyal medya üzerinden yayılmasıyla başladı. Ancak daha sonra parkta nöbet tutan çevre aktivistlerinin çadırlarının yakılması büyük tepki topladı ve olayların Türkiye çapına yayılmasına ve hükümet karşıtı bir kimlik kazanmasına neden oldu. Eylemciler, Gezi Parkı ve Taksim Meydanı'nı yaklaşık 2 hafta işgal etti. İşgal, güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle son buldu. Üç haftaya yakın süren eylemlerde biri polis sekiz yaşamını yitirirken, 10 bine yakın insan da yaralandı. Onlarca kişi tutuklandı. Açılan soruşturma kapsamında 16 kişi hakkında iddianame hazırlandı. 657 sayfalık iddianamede Gezi Parkı protestoları "bir darbe kalkışması" olarak tanımlandı. Sanıklara, "protestoları örgütlemek ve finanse etmenin" yanı sıra "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlamaları da yöneltildi.
Gezi Parkı davasında Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ve Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ile Yiğit Ali Ekmekçi'ye verilen 18'er yıl hapis cezaları Aralık 2022'de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından onandı. Silivri Cezaevi'nde bulunan Can Atalay, Türkiye İşçi Partisi'nden (TİP) milletvekili adayı oldu ve 14 Mayıs 2023'te yapılan genel seçimde Hatay'dan Meclis'e girdi.
İŞTE GEZİ KRONOLOJİSİ
27 Mayıs 2013 - Topçu Kışlası projesinin ardından Gezi Parkı'nın Divan Oteli'ne bakan tarafında ağaçlar söküldü. Durumun fark edilmesi ve sosyal medyada eylem çağrıları üzerine parkta çadırlar kurularak nöbet tutuldu.
28 Mayıs 2013 - Sabah parkta kalabalık arttı. Meşhur "kırmızılı kadının" da aralarında bulunduğu göstericilere polis biber gazıyla müdahale etti.
29 Mayıs 2013 - Çalışmalar durdu ama yeniden başlama ihtimaline karşı, göstericiler parktan ayrılmadı.
30 Mayıs 2013 - Polis parkta çadır kuran göstericilere müdahale etti. Bazı çadırlarda yangın çıktı. Bu arada dönemin BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder de göstericiler arasında yer aldı. Daha sonra çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri de katıldı.
31 Mayıs 2013 - Polisin sabaha karşı 05.00 sularındaki müdahalesi daha sert olurken çadırlarda çıkan yangın sosyal medyada tepki çekti. Eylem çağrılarının ardından Taksim'de kalabalık arttı. İstanbul Altıncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası'nın yapımına onay veren kararı iptal etti.
1 Haziran 2013 - Anadolu yakasında toplanan kalabalık Boğaziçi Köprüsü'nden geçerek Taksim Meydanı'na ulaştı. Polis bugünden sonra meydandan çekildi. Taksim Meydanı 10 gün boyunca göstericilerin kontrolü altında kalırken meydana çıkan noktalara barikatlar kuruldu. Gösteriler hemen her ile yayıldı.
16 Haziran 2013 - Taksim'deki polis müdahalesiyle birlikte eylemler 20 gün sonra bitti. Ülke genelinde 4 milyon kişinin eylemlere katıldığı ifade edildi. Biri polis 8 kişinin yaşamını yitirdiği olaylarda yaralı sayısı binlerle ifade edildi.
Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından tutuklandılar, daha sonra serbest bırakıldılar.
18 Ekim 2017 - Osman Kavala Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındı.
1 Kasım 2017 - Osman Kavala tutuklandı.
18 Kasım 2018 - Yiğit Aksakoğlu tutuklandı.
Gezi Parkı olayları sırasında başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, o dönemki açıklamalarında çevre duyarlılığı olan gençleri ayırdığını ancak olayların "Gezi Parkı ve ağaçla ilgili olmadığına, sandıktan netice alamayanların girişimi olduğuna" yönelik açıklamalarda bulunmuş, demokrasinin sandıktan geçtiğine işaret etmişti.
21 Kasım 2018 - Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın zamanda yaptığı açıklamalarda FETÖ'nün izine dikkat çekti. Muhtarlar Toplantısı'nda konuşan Erdoğan, "Gezi'yi övenler, gizli veya açık, PKK'yı da över FETÖ'ye de destek verir. Gezi, Türkiye'yi kalkındıracak, ileriye taşıyacak ne kadar iş ne kadar proje ne kadar gayret varsa hepsinin karşısına dikilmenin adıdır" ifadelerini kullandı.
NEYLE SUÇLANDILAR?
4 Mart 2019 - Çok sayıda gözaltının ve tutuklamanın kaydedildiği olayların ardından açılan ve bugün beraatle sonuçlanan dava İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame ile başladı. İddianamede "darbe teşebbüsü" olarak tanımalanan Gezi Parkı olayları için 16 sanığa Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs", "mala zarar verme", "nitelik yağma", "tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi", "kasten yaralama", "ağırlaştırılmış yaralama" ve "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet" suçlamaları yöneltildi.
16 SANIK
Osman Kavala (Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı), Yiğit Aksakoğlu (Bernard van Leer Vakfı Türkiye Temsilcisi), Ayşe Mücella Yapıcı (Mimar), Ayşe Pınar Alabora (Oyuncu)ü, Can Dündar (Gazeteci-yazar), Çiğdem Mater Utku (Sinemacı ve gazeteci), Gökçe Yılmaz (Açık Toplum Vakfı Türkiye Temsilcisi), Handan Meltem Arıkan (Yazar), Hanzade Hikmet Germiyanoğlu (Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü), İnanç Ekmekçi, Ali Hakan Altınay (Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi), Memet Ali Alabora (Oyuncu), Mine Özerden (Sinemacı, yönetmen yardımcısı ve reklamcı), Şerafettin Can Atalay (Avukat), Tayfun Kahraman (Eski TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyesi akademisyen), Yiğit Ali Ekmekçi (Anadolu Kültür A.Ş Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Terakki Vakfı Okulları Yönetim Kurulu Üyesi)
26 Haziran 2019 - Yiğit Aksakoğlu serbest bırakıldı.
18 Şubat 2020 - Mahkeme, "yüklenen suçların işlendiğine dair mahkumiyete yeter derecede hukuka uygun somut ve kesin delil bulunmadığı"ndan sanıkların beraatine karar verdi. Tutuklu sanık Osman Kavala'nın da tahliyesine hükmedildi. Firari sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dosyalarının ayrılmasını kararlaştıran mahkeme, bu sanıklar haklarındaki yakalama kararlarını kaldırdı. Mahkeme, bu sanıklar hakkında ifadelerinin alınmasına yönelik yakalama kararı çıkardı.