KESK, TİS taleplerini açıkladı


Kamu çalışanı ve emeklisinin mali ve sosyal haklarını içeren 2024-2025 yıllarını kapsayan ‘Toplu Sözleşme’ taleplerini duyuran KESK, konutu olmayan devlet memurlarının maaşlarının büyükşehirde görev yapıyorsa 47 bin 500 TL’ye, diğer şehirlerde görev yapıyorsa 45 bin TL’ye çıkarılmasını talep etti.

 

Tarih : 25 Temmuz 2023 Salı 12:03

Necdet TAŞ

Milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisinin mali ve sosyal haklarını içeren, 2024-2025 yıllarını kapsayan “Toplu Sözleşme” görüşmeleri 1 Ağustos 2023 tarihinde başlıyor. Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu (KESK) Mersin Şubesi üyeleri, 7. Dönem “Toplu Sözleşme” görüşmelerine ilişkin taleplerini Mersin’den haykırdı. Özgür Çocuk Parkı’nda gerçekleştirilen basın açıklamasında  KESK şubeler platformu adına konuşan Mersin Eğitim Sen Şube Başkanı Mahmut Sümbül,  “Son olarak seçimlerden önce “En düşük memur maaşını 22 bin TL’ye çıkaracağız, artışı emeklilere de yansıtacağız” dediler. Ama sözlerini yine tutmadılar. Mevcut emekliyi ve bugünün çalışanı yarının emekli adayı milyonları perişan eden yeni bir ücret-maaş rejimi getirdiler. Buna göre her üçünden ikisi hazine katkısı ile 7 bin 500 TL olan en düşük maaşı alan emekliye “size seyyanen bir ödeme falan yok, yüzde 25 artışla yetinin” denilerek dalga geçilmiştir. Açlık sınırının 11 Bin TL’yi aştığı koşullarda en düşük kamu emeklisi aylığı 9 bin 875 TL’de kalmıştır. Çalışmaya devam edenler olarak bizim ise taban maaşlarımız enflasyon farkı ve toplu sözleşme artışı ile toplamda  yüzde 17,55 oranında arttırılmıştır. Bunun üzerine ilave seyyanen ödenek adı ile 8 bin 77 TL eklenmiştir. Rakamları alt alta toplayınca en düşük memur maaşı dedikleri maaş 22 bin TL’ye ulaşmış gibi görüyor” dedi.

“22 BİN TL MAAŞ ALDATMACA”

“Ama aldatmaca da burada başlıyor. İlave seyyanen ödenek denen net 8 bin 77 TL taban aylığa yansıtılmadı. Bunun anlamı 8 bin 77 TL’nin emekli aylığımızdan, tazminatlarımıza, eş ve çocuk yardımından ek ders ücretlerimize, döner sermaye payımıza kadar hiçbir kaleme yansıtılmaması demektir. Bugün en düşük memur maaşı” olarak ifade edilen 22 bin TL’nin: 3 bin 390,14 TL’si hiçbir şekilde emekliliğe yansımayan sabit ek ödeme tutarıdır. 8 bin 138,89 TL’si `ilave seyyanen ödenek` adı ile verilen tıpkı sabit ek ödeme gibi emekliliğe yansıtılmayan tutardır. Bin 158,77 TL’si aile yardımıdır. 382,35 TL’si çocuk yardımıdır. Bu durumda söz konusu kamu emekçisinin emekliliğe yansıyan maaşı 8 bin 929,35 TL’dir. Eline geçen 22 bin TL’nin 13 bin 70,65 TL’si emekliliğe yansımamaktadır. Yani söz konusu kamu emekçisinin çalışırken aldığı maaşın sadece yüzde 40’ı emekliliğe yansırken yüzde 60’ı emekliliğe yansıtılmamaktadır” diye konuşan Sümbül, “Bunun adı kamu emekçilerine “mezarda emeklilik” dayatmaktır. Öte yandan ‘İlave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş sistemi sadece en düşük maaşı alan kamu emekçisi değil tüm kamu emekçileri için geçerlidir. Dolayısıyla yıllardır ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması talebi yerine getirilmeyen kamu emekçilerine yaşatılan adaletsizlik ‘ilave seyyanen ödenek’ adı ile getirilen bu yeni ücret-maaş rejiminde çok daha fazla derinleşmektedir. İlave seyyanen ödenek ile getirilen yeni ücret-maaş sisteminin devam etmesi durumunda mevcut durumdaki zaten sefalet aylığı düzeyinde olan emekli aylıklarında önümüzdeki yıllarda reel olarak çok ciddi bir düşüş yaşanacaktır. Bu adaletsiz tablo ortadayken hala iktidarın enflasyon hedeflerine, TÜİK’in sahte rakamlarına göre maaş artışı talep etmek kamu emekçilerine, emeklilere ihanet etmektir. Bu nedenle KESK olarak TİS teklifimizde yaşanan adaletsizliğin giderilmesi için; Öncelikle tüm kamu emekçilerine brüt 8.138,89 TL olarak verilen ilave seyyanen ödeneğin taban aylık katsayısına dâhil edilmesini talep ediyoruz. Emekli kamu görevlilerinin de bu artıştan yararlanmasının tek yolu budur. 2024 yılı artışının bu yeni katsayı üzerinden yapılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.  

“KİRA YARDIMI İSTİYORUZ”

Bu noktada da yoksulluk sınırındaki artış oranının tüm kamu emekçilerinin maaş artışında temel alınmasını talep ettiklerini kaydeden Sümbül, “Her seferinde toplu sözleşme masasında kendi öngörülerini, enflasyon tahminlerini dayatanlara bizim de öngörümüz var, tahminlerimiz var diyoruz.  KESK olarak yaşadığımız enflasyonist ortamı, hayat pahalılığındaki artışı temel aldığımızda TÜRK-İŞ’in 4 Kişilik bir aile için Aralık 2022 itibari ile 26.485 TL olarak açıkladığı yoksulluk sınırının Aralık 2023 itibari ile en az yüzde 70 artarak 45 bin TL’ye ulaşacağını öngörüyoruz. Buradan hareketle Toplu Sözleşme teklifimizde kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan, 15. Derecenin 1. Kademesindeki hizmetlinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenekle 22 bin TL olan maaşının 2024 yılı Ocak ayından itibaren eş, çocuk yardımı ve kira yardımı ile birlikte en az 45 bin TL’ye çıkarılmasını talep ediyoruz. Bunun için mevcutta trajikomik seviyede olan eş ve çocuk yardımlarının asgari gıda harcaması tutarında artırılmasını ve konut sahibi olmayan tüm kamu emekçilerine konut hakkı kapsamında kira yardımı verilmesini istiyoruz. Eş yardımının 310 TL’ye, çocuk yardımının her çocuk için 2.220 TL’ye çıkarılmasını, konutu olmayan kamu emekçilerine büyükşehirlerde 7 bin 500 TL, diğer şehirlerde 5 bin TL kira yardımı verilmesini istiyoruz. Böylece kamuda en az maaşı alan, eşi çalışmayan, 2 çocuklu, konutu olmayan kamu emekçisinin maaşının büyükşehirde görev yapıyorsa 2024 Ocak itibari ile 47 bin 500TL’ye, diğer şehirlerde görev yapıyorsa 45 bin TL’ye çıkarılmasını, kamuda en az maaş alan bekâr, konutu olamayan bir kamu emekçisine büyükşehirde görev yapıyorsa 2024 Ocak itibari ile 39 bin 750 TL, diğer şehirlerde yaşıyorsa 37 bin 250 TL maaş verilmesini istiyoruz. Kamuda en az maaş alan bekâr ve konutu olan kamu emekçisinin mevcutta 8.077 TL’lik ilave seyyanen ödenek dâhil 20.430 TL olan maaşının, Ocak 2024 için 32.250 TL olmasını ve bu ücretin en az ücret olan Temel Ücret olarak adlandırılmasını teklif ediyoruz. 2024 Ocak için teklif ettiğimiz bu tutarların her üç ayda bir yoksulluk sınırındaki artış oranında güncellemesini, güncellenen bu rakamlara refah payı olarak her üç ayda bir resmi olarak açıklanan Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla artışı (ekonomik büyüme) eklenmesini talep ediyoruz. Ayrıca TİS teklifimizde ücretlilerden kesilen Gelir Vergisi matrahına esas tutarın yıllık yüzde 15’i geçmeyecek şekilde düzenlenmesini, alınacak Gelir Vergisi diliminin yüzde 15’te sabitlenmesini istiyoruz. Maaş artışlarına ilişkin bu rakamları fazla, abartılı diye eleştiren de yetersiz bulan da olacaktır. Yetersiz, az diyenlere bir sözümüz yok. Ama zam kasırgasının son iki hafta da giderek şiddetlendiği bir dönemde altı ay sonrası için bu rakamları abartılı bulanların kendilerine şu soruları sormasını öneriyoruz. Altı ay sonrasında enflasyon, döviz kuru nereye ulaşacak, biliyor muyuz? Bu hayat pahalılığında ben çalmayan çırpmayan, başkasının emeğini sömürmeyen, alın teri ile geçim mücadelesi veren bir kamu emekçisi olarak insanca yaşamaya yetecek bir ücreti hak etmiyor muyum? Yaşadığımız hayat pahalılığının, hız kesmeyen zam yağmurunun altı ay sonra nereye ulaşacağını bilmiyoruz. İki yıl önce yine burada TİS taleplerimizi açıklamış, 2022 yılı Ocak ayı için en düşük kamu emekçisi maaşının eş, çocuk ve kira yardımı ile o günkü yoksulluk sınırı olan 9.332 TL’nin üzerine çıkarılmasını istemiştik. O günde KESK abartmış diyenler oldu. Ama öylesine bir hayat pahalılığı yaşadık ki TÜİK rakamları ile bile yapılan artışlar soncunda, altı ay sonra 2022 Temmuz’unda en düşük kamu emekçisi maaşı eş ve çocuk yardımı ile 9 bin 100 TL’ye ulaştı” diye konuştu.

“EYT MAĞDURİYETİNE SON VERİN”

Sümbül, TİS teklifinde maaş artışı taleplerine ek olarak işyerinde yemek çıkmayan kamu emekçilerine Ocak 2024 itibari ile aylık 3 bin 325 TL yemek yardımı, tüm kamu emekçilerine aylık 50 metre küp doğalgaz üzerinden yakacak desteği, Tüm kamu emekçilerine işe geliş gidişlerinde ücretsiz servis, servis imkânından yararlanamayan kamu emekçilerine Türkiye genelinde kamu ulaşım araçlarından ücretsiz faydalanacakları aylık abonman kartı, Tüm kamu emekçilerine yılda iki kez brüt asgari ücret tutarında ikramiye, göreve ilk başlayan kamu emekçilerine iki maaş tutarında “Hoş Geldin İkramiyesi” Ücretsiz kamu kreşleri açılıncaya kadar 0-6 yaş arasındaki her çocuk için 000 TL tutarında kreş yardımı, Çok düşük seviyelerde kalan harcırah ve seyyar görev tazminatının derece ayrımı yapılmadan günlük 377 TL’ye çıkarılmasını, Eve dönüş minibüs parasını bile karşılamaya yetmeyen fazla mesai ücretimizin (her fazla saat için 5,40 TL) aylık çalışma saatimize bölünmesi sureti ile bulunan tutara çıkarılmasını, Seçim öncesi verilen 3600 ek gösterge sözünün tutulmasını, 1. Dereceye yükselen tüm kamu emekçilerine 3600 ek gösterge verilmesini, Tüm ek ödemelerin emekliliğe yansıtılmasını, Zorunlu BES kesintisinin kaldırılmasını, Mevcut emekli maaşlarının yoksulluk sınırı temel alınarak artırılmasını, EYT’de hala süren mağduriyetlerinin bir an önce giderilmesini, Kadın çalışanların 20 hizmet yılı, erkek çalışanların 25 hizmet yılı dolduğunda yazılı talepleri halinde emekli olma hakkı kazanmasını, Kademeli geçişle ilgili yaş hadleri uygulanmamasını, 5510 sayılı kanunda kademeli geçiş süresinin sonundan itibaren öngörülen yaş hadleri yerine kadınlarda 50, erkeklerde 55 yaşın dikkate alınmasını, Ek ödeme adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasını, farklı kamu kurumlarında aynı unvanda çalışan tüm kamu emekçileri arasında ücret eşitliğinin sağlanmasını, adil ücret politikasının esas alınmasını, 4/C den 4/B ye geçen personelin mevcutta yüzde 20 olan ek ödeme tutarının kademeleri temel alınarak %70 ile yüzde 105 bandına çekilmesini talep ettiklerini söyledi.

“MÜLAKAT KALDIRILSIN”

Kamu hizmetleri alanında torpilin, kayırmanın, kadrolaşmanın, sendikal ayrımcılığın hiç olmadığı kadar arttığı bir dönemden geçildiğini öne süren Sümbül, açıklamasına şöyle devam etti; “Medyaya hemen her gün torpil haberleri yansımaktadır. Torpilin, kayırmanın, siyasal kadrolaşmanın kapsı sonuna kadar açılmıştır. Kariyer ve liyakat ilkeleri, çalışma barışı tamamen ortadan kaldırılmıştır. Tüm bu gerçeklikler öylesine açığa çıkmış olmalı ki cumhurbaşkanı tarafından 14 Mayıs seçimleri öncesinde, kamuya atamalarda ve görevde yükselmelerde mülakatın kaldırılacağı vaat edilmiş aradan geçen zaman rağmen konuyla ilgili herhangi bir adım atılmamıştır. Öte yandan toplumsal cinsiyet eşitliğini yok sayan, ayrımcı ve cinsiyetçi uygulamalarla kadın kamu emekçilerine dönük baskı, taciz ve mobbing her geçen gün artmaktadır. ILO 190 sayılı sözleşme ve ilgili 206 nolu tavsiye kararı çalışma yaşamında şiddet, taciz ve mobbingin önlenmesi konusunda özellikle de kadınların oluşturduğu milyonlarca emekçiyi korumaya yönelik önemli bir boşluğu doldurmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca feshedilmesi sonrasında 190 sayılı ILO Sözleşmesi’ne Türkiye’nin imzacı olması çok daha hayati bir önem kazanmıştır. Kamuyu saran tüm bu haksızlıkların, hukuksuzlukların ortadan kaldırılması ancak Demokratik, Adil Bir Çalışma Yaşamının tesis edilmesi ile mümkündür. Bu nedenle KESK olarak TİS teklifimizde demokratik, adil bir çalışma yaşamı için, İşe almada ve görevde yükselmede-unvan değişikliğinde mülakatın kaldırılarak kariyer ve liyakatin esas alınmasını, Torpilin ve kayırmanın kapısını ardına kadar açan mülakatın, güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırmasının kaldırılmasını, Örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmasını, sendikal hak ve özgürlüklerin önünün açılmasını, sendikal ayrımcılığa son verilmesini, Kadın kamu emekçilerine; çalışma yaşamında uygulanan, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulmasını, İstanbul Sözleşmesi’nin tek taraflı fesih edilmesini tanımıyoruz, dolaysıyla İstanbul Sözleşmesi’nin hukuksuzca fesh edilmesinin iptal edilmesini, 25 Haziran 2021 tarihinde yürürlüğe giren 190 sayılı ILO Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasını, İstihdam, terfi ve unvan değişikliklerinde cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını istiyoruz.”

 HALKTAN YANA BİR KAMU HİZMETİ İSTİYORUZ!

Bildiğiniz üzere KESK hiçbir zaman salt ücret sendikacılığıyla sınırlı bir mücadele yürütmemiştir, bundan sonra da aynı anlayışla hareket etmeye devam edecektir. Yıllardır hayata geçirilen ve ülkeyi uçurumun kıyısına sürükleyen neoliberal politikalar görev yaptığımız kamu hizmetleri alanını sadece bizim değil, toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçi sınıfların, dar gelirli yurttaşların da aleyhine olacak şekilde dönüştürmüştür. 6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli yaşanan ve 11 ilimizde binlerce can kaybı ve ağır yıkımlara neden olan depremlerde de görüldüğü gibi kamuya ve kamusal yatırımlara yeterince bütçe ayrılmaması depremin yıkıcı etkilerini arttırmış, doğal afet, yüzyılın felaketi haline dönüşmüştür. Neo-liberal dönüşüm politikaları sonucunda kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasının, özelleştirmelerin, devletin bir şirket gibi yönetilmesinin, iktidarın devleti adeta inşaat şirketlerine teslim etmesinin, denetimsizliğin, çıkarılan imar aflarının, KÖİ projeleriyle yapılan yol, köprü, hastane, havaalanı vb. hizmetlerin kamu yararı değil daha fazla kar hedefi gütmesi sonucunda felaketin boyutu ve can kayıpları artmıştır.

 FATURA YOKSUL KESİMLERE ÇIKARILIYOR

Bütçe gelirlerinin büyük oranda emekçilerden alınan vergilerden oluşurken krizin faturası ise her dönemde emekçilere ve yoksul kesimlere çıkarıldığını iddia eden Sümbül, “Bu nedenle; halktan yana bir kamu hizmetinin önündeki engellerin kaldırılması artık tüm toplumun ortak talebine dönüşmüştür. Bu kapsamda; halktan yana kamusal hizmetler için özelleştirmelere son verilmesini, kamu yatırımlarının artırılmasını, kamuda istihdamın yeterli hale getirilmesini, kamu kaynaklarının, faiz ve Kamu Özel İşbirliği, Yap İşlet Devret adı altında sermayeye aktarılmasına son verilmesini, vergide adaletin sağlanması için; dolaylı vergiler düşürülmesini, servet, faiz ve kar gelirlerine tanınan ayrıcalıkların kaldırılmasını, belli bir düzeyin üzerinde servet sahiplerine Servet Vergisi getirilmesini ve dar gelirli milyonlarca vatandaşımızın kamu hizmetlerine parasız ulaşmasının sağlanmasını istiyoruz. “İnsanlık Hakkı” kapsamında; artan yoksulluğa, gelir bölüşümü adaletsizliğine ve açlığa karşı emekçi halkları korumak, insan onuruna yaraşır bir yaşam sürebilme koşullarını sağlamak, kendilerine nitelikli zaman bırakmak, onları güçlendirmek ve geleceğe daha umutla bakabilmelerini sağlayabilmek için, hem üretimdeki emekçileri, hem işsizleri, hem de kadınları güçlendirici, aynı zamanda doğadaki müşterek varlıklarımızın daha az tüketilmesine yardımcı olabilecek ekoloji dostu bir programa ihtiyaç olduğu açıktır. Nitekim özellikle pandemi ve sonrasında gerek dünyada gerekse ülkemizde derinleşerek artan işsizlik ve derinleşen ekonomik kriz, Temel Gelir Güvencesi talebini tartışılır kılmıştır. Hükümetler daralan ekonomi ve yaşam standartlarındaki gerilemeyi önlemenin bir yolu olarak birçok ülkede benzer programlara yönelmişlerdir. Böyle bir programın finansmanı, sermayeden yana değil, emekten halktan yana bütçe tercihi ile rahatlıkla sağlanabilir. Bu nedenle; Konfederasyonumuzun önerdiği Asgari Geçim Standardı Tespit Komisyonu tarafından yalnızca toplumun bir ferdi olmaları sebebi ile ülkemizde bulunan insanlara temel ihtiyaçlarını karşılayacak düzenli ve koşulsuz bir gelir kapsamında belirlenecek bir tutarın, Temel Gelir Güvencesi olarak belirlenmesini talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“ULUFE DEĞİL, GREVLİ GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME DÜZENİ İSTİYORUZ”

Kamu çalışanları ve emeklilere seslenen Sümbül, “Sözlerimizi tüm kamu emekçilerine ve emeklilerine bir çağrıda bulunarak tamamlamak istiyoruz. İktidar ve “sendikamız” dediği yapı arasında bugüne kadar ‘toplu sözleşme’ adı altında varılan mutabakatların kaybedeni hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçileri ve emeklileri olmuştur. Bir taraftan biriken sorunlarınızın çözümü için görüşmelerin başlamasını dört gözle bekliyorsunuz. Diğer taraftan bugüne kadar yaşadığınız hayal kırıklıklarına bir yenisinin daha eklenmesinden endişe ediyorsunuz.  Bu endişelerden kurtulmak, yıllardır süren bu kâbustan uyanmak sizin, bizim, hepimizin elinde. Bizlere her geçen gün daha fazla yoksulluk, sefalet, güvencesizlik dayatılan bu pespaye sistemi değiştirmek ve dönüştürmek elimizde! Yeter ki gerçek yetki sahibinin; sahte sendika yasasıyla imza yetkisini elinde bulunduran konfederasyon değil, milyonlarca kamu emekçisi ve emeklisi olduğunu unutmayalım. Daha fazla bedel ödemek istemiyorsanız; gelin hangi sendikanın üyesi olursak olalım hep birlikte haklarımız için omuz omuza verelim. Biz KESK olarak yıllardır yürüttüğümüz fiili meşru mücadele sonucunda kurulan masanın kamu emekçilerinin ve emeklilerin yok sayıldığı, iktidarın ve yetkili olarak oturttuğu yapının bir oyun sahnesine dönüştürülmesine seyirci kalmadık, kalmayacağız. Bizler yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz. Bizler ulufe değil, grevli gerçek bir toplu sözleşme düzeni istiyoruz. İktidarın tek taraflı olarak çıkardığı yasalar değil, konfederasyonların, sendikaların kamu emekçilerinin söz ve karar sahibi olacağı demokratik bir çalışma yaşamı istiyoruz. Gelin “Grevli TİS, İnsanca Yaşam Ücreti, Güvenceli İş Güvenli Gelecek” teklifimize hep beraber sahip çıkalım. Gelin işyerlerinden, yani sizlerden topladığımız taleplerle hazırladığımız “İnsanca Yaşam, Güvenceli İş Ve Güvenli Gelecek” teklifimize hep beraber sahip çıkalım” dedi.

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi




 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA