Neşet TORUN
Mersin’de Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu’na (KESK) bağlı Kadın Meclisi, Pozcu İş Bankası önünde kurduğu stantla “Kadınlara, kamu emekçilerine, halka dayatılan yoksulluğa, zamlara ve ekonomik şiddete karşı imza kampanyası başlattı. Burada konuşan KESK Kadın Meclisi Dönem Başkanı Duygu Taner, “Kapitalizmin içinde bulunduğu krizle birlikte, AKP iktidarının talan ve yıkım politikalarını hız kesmeden sürdürüyor. Birbiri ardına yaşadığımız iki büyük depremin yakıcılığını katlayarak artıran AKP-MHP iktidar bloğu ekoloji düşmanı anlayışıyla yaşamdan değil, yok etmekten ve savaştan yana politikalarına ayırdığı bütçeyi büyütürken, sermayeden yana düzenlemelerine her gün bir yenisini ekliyor. Kamu kurumları kapatılıyor, henüz açıktan özelleştirilmemiş kurumlarda da güvencesiz ve parçalı istihdamla bir dönüşüme yol yapılıyor. Yarı zamanlı, esnek, sözleşmeli, ücretli ve taşeron çalışmanın yaygınlaştırıldığı, hali hazırda değersiz görülen emeği performansa indirgeyen bu dönüşüm güvencesizliği de beraberinde getiriyor. Eşit işe eşit ücret kazanımını yok sayan uygulamalar sürüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği koşullarda kadınlar, bu süreçlerden en çok zarar görenler oluyor” ifadelerini kullandı.
“KADINLAR ERKEKLERE BAĞIMLI BIRAKILIYOR”
Çocuk, yaşlı, engelli ve hasta bakımı için insana yakışır hizmet verebilecek kurumları açması gereken devletin kamu kreşlerini, bakımevlerini kapattığını, evde bakım ücreti adı altında çok düşük ücretlerle bakım sorumluluğunu kadına yüklediğini iddia eden Taner, “Bizi eve hapseden bu gibi uygulamalar yetmezmiş gibi yıllardır verdiğimiz kadın mücadelesiyle elde ettiklerimiz de tek adam ve yeni pazarlıklarının hedefine konuyor. Ataerki krizlerle, süregelen cinsiyetçi politikalarla, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylemlerle yaşam alanlarımızı daraltmaya çalışıyor. Tüm bunlarla birlikte kadın yoksulluğu giderek daha da derinleşiyor. Çünkü bir yanda artan kadın işsizliği, parçalı istihdamın örgütlülüğün önüne koyduğu engel, diğer yanda İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan, 6284’ü rafa kaldırmanın telaşına düşen tek adam rejimi var olan eşitsizlikleri daha da büyütüyor. AKP/MHP iktidarının kadın düşmanı politikaları ile birlikte erkek yargının cezasızlık politikaları katilleri, tacizcileri, tecavüzcüleri cesaretlendiriyor. Kadına, çocuklara yönelik şiddet artıyor, şiddet failleri cezasız bırakılıyor. Kadın ve emeği bir de bu yolla güvencesizleştiriliyor. Her fırsatta toplumda kutuplaşmayı ve eşitsizliği kışkırtan tek adam rejimi eşitsizliklere çözüm üretmek yerine kız çocukların okullaşma oranının düşüklüğünü karma eğitime bağlayarak yoksulluğu, çocuk yaşta evlendirmeyi ve çocuk işçiliğini görmezden geliyor, sorunun kız okulları açılarak çözüleceğini düşünüyor. Her geçen gün laik, bilimsel eğitimden uzaklaşarak, eğitim politikalarını değiştiren iktidarın asıl amacının kız çocuklarının okullaşma oranını arttırmak değil, siyasetine uygun toplum tasarısını hayata geçirmek, kadını aileye bağımlı erkeğe tabi kılmak olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
“LAİK EĞİTİMDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Laik, bilimsel, demokratik ve ana dilinde eğitim mücadelelerinden asla vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Taner, “Bu saldırılar bizleri ne zor bir sürecin beklediğine işaret ediyor. Emeğin özgürleşmesi mücadelesi ile kadın mücadelesini buluşturmanın, kadın emekçilerin kendi talepleri ile ayrı bir kadın gündemi oluşturmanın ne derece elzem olduğu bir kez daha açığa çıkıyor. Toplumsal yaşamın her alanında karşı karşıya kaldığımız bu ayrımcılık ve saldırıların önüne ancak örgütlülükle ve kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesini yükselterek geçebiliriz. Kurulduğu ilk günden bu yana çalışma yaşamında eşitlik ve adalet mücadelesinin ancak ülkenin demokratikleşmesiyle mümkün olduğunu savunan KESK’li kadınlar olarak, tüm kamu emekçisi kadınları bu yıl yedincisi gerçekleşecek toplu iş sözleşmesi sürecinde taleplerimizi birlikte yükseltmeye ve haklarımıza sahip çıkmaya çağırıyoruz. 1 Ağustos 2023’te başlayacak 2024-2025 yıllarını kapsayan 7. Dönem TİS görüşmelerinde bizi bekleyen masanın geçen altı dönem olduğu gibi her yönüyle antidemokratik, kadını yok sayan, sadece yüzdelik maaş artışının tartışıldığı bir masa olacağı açıktır. Erkeklik dışında oluşları yok sayan bu manzarada gerçekleşecek TİS’te söz yandaş konfederasyonda olduğundan kadın taleplerinin masaya gelmeyeceği geçmiş TİS görüşmelerinden de anlaşılacağı üzere nettir. Buna karşılık biz KESK’li kadınlar altı dönemdir yaptığımız gibi yaşamlarımıza, emeğimize, kimliğimize sahip çıkmayı sürdürerek, kadın temsilinin olduğu, kadın taleplerinin ayrı başlıkta görüşüldüğü bir masanın kurulması konusundaki ısrarımızı sürdürüyoruz. Sizleri de taleplerimize sahip çıkmaya KESK’te örgütlenmeye, yıllardır yılmadan sürdüğümüz eşitlik, özgürlük, emek, barış, laiklik, demokrasi mücadelemizi birlikte yükseltmeye çağırıyoruz. Bu kapsamda; KESK’li kadınlar olarak; kamu çalışanlarının neredeyse yarısı kadınken, kadınların işyerinde karşı karşıya kaldığı sorunların erkeklerden oluşan bir masada değil, kadınların da temsil edildiği bir masada konuşulmasının, görüşmelerin kadınların temsiline olanak sağlayacak bir biçimde gerçekleştirilmesinin mücadelesini veriyoruz. Kadın taleplerinin ayrı bir başlık ve gündemle görüşüldüğü; mutabakat metninde de ayrı bir başlık altında toplandığı, grevli, gerçek bir TİS istiyoruz. Çalışma koşullarımızı iyileştirecek olanın İstanbul Sözleşmesi’ni feshederek, 6284 Sayılı Kanun’u mevzuattan çıkarmaya çalışarak hayatlarımıza kastedenlerin ve onların sözcülerinin hakkımızda vereceği hükümden değil, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulamada kalmasından, kadını, çocukları ve LGBTİ+’ları erkek şiddetinden koruyacak kanunlar yapılmasından ve 6284 Sayılı Kanun’un korunmasından geçtiğini biliyoruz. Bu nedenle ne İstanbul Sözleşmesi’nden ne de 6284 sayılı kanundan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha yineliyoruz. İşyerinde, evlerimizde, işe gelip giderken, iş başvurularında erkek şiddeti ve tacize maruz kalmayı, şiddete maruz kaldığımızda başvuracağımız organların bulunmamasını kabul etmiyoruz; Çalışma yaşamında her türlü şiddet ve taciz yasaklansın, şiddete karşı etkin mekanizmalar geliştirilsin istiyoruz. Mobbinge, şiddete, tacize ve istismara uğrayan kadın emekçilerin tayin ve yer değişikliği taleplerinin herhangi bir belge ibrazı istenmeksizin kabul edilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.
“KADINLAR SIĞINMAEVLERİNE ULAŞABİLMELİ”
Kamuda çalışan erkek emekçilerin kadınlara ve çocuklara dönük şiddet uyguladığının tespiti durumunda, olayın işyerinde geçip geçmemesine bakılmaksızın, adli soruşturmanın yanında etkin idari soruşturmanın da yürütülmesini istediklerinin altını çizen Taner, “Çalışma yaşamında şiddet ve tacize doğrudan odaklanan ilk uluslararası belge olma niteliği taşıyan, çalışma yaşamındaki şiddet ve tacizi önlemeye katkı sunacak 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’nin onaylanmasını, sözleşmenin gereğinin yerine getirilmesini istiyoruz. Uluslararası standartlarda, nitelikli sığınma evleri açılmasını, trans kadınlar da dahil olmak tüm kadınların sığınma evlerine erişebilmesinin sağlanmasını istiyoruz. Kadınların kendilerini güvende hissettiği, eşitlik ve adaletin hâkim olduğu bir çalışma ortamının mümkün olduğunu biliyoruz. İşyerlerimizin istediğimiz gibi olması için hem toplumun genelinde hem de iş yerlerimizde kadınların, LGBTİ+’ların yaşadığı sorunlara farkındalık oluşturulmasına yönelik çalışmalar olsun, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda meslek içi eğitimler düzenlensin diyoruz. Kamu kurumlarının tümünde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldıracak ve kadınların yönetim düzeylerinde yer almalarını sağlayacak cinsiyet eşitliği politikaları benimsensin ve hayata geçirilsin diyoruz. Bizler kadın mücadelesinin en önemli günlerinden olan, taleplerimizi tüm kadınlar bir araya gelerek dile getirdiğimiz 8 Mart’ın Kadınların Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü’nün iş günü değil; ücretli izin günü sayılmasını istiyoruz. Esnek, sözleşmeli ve taşeron gibi güvencesiz çalışma biçimlerinin çalışma yaşamında adaletin sağlanmasını, örgütlenme özgürlüğünü ve eşit işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesini engellediğini görüyoruz, Güvenceli, tam zamanlı hak kayıpları yaratmayan çalışma esas alınsın, eşdeğer işe eşdeğer ücret politikası uygulanarak parçalı istihdam politikalarından vazgeçilsin diyoruz. İktidarın kendi siyasi planlarına göre gece yarısı kararnameleriyle bir anda uygulamaya koyduğu OHAL/KHK’lerini kabul etmiyoruz. KHK’lerin iptal edildiği, KHK’lerden kaynaklanan tüm hak kayıplarının giderildiği demokratik, eşitlikçi bir ülke için mücadele ediyoruz. Kadın emekçilerin, hamilelik dönemi, doğum izni ve emzirme gibi durumlar gözetilerek uygun düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz. Doğum öncesi ve sonrasında izinler ebeveyn ve çocuklar lehine düzenlensin; Kadınlara doğum öncesi 8 hafta ve sonrası 24 hafta olmak üzere en az 32 hafta doğum izni verilsin. Doğum sonrası ücretli-ücretsiz izin, süt izni kullananların sosyal ve özlük haklarında kayba uğraması engellensin, işyerlerinde süt sağma odası bulunsun ve sütün saklanması için buzdolapları temin edilsin, Hamileliğin tespit edildiği andan itibaren, süt izinlerinin bitimine dek kadınlara nöbet, saha, arazi, vb. görevler verilmesin, hiçbir fazla çalışma dayatılmasın, Uygulamada keyfiliğe yer vermeyecek şekilde 2 gün regl izni hakkı bulunmasına yönelik düzenlemeler yapılsın. Bunun adımlarından biri olarak da engelli kız çocuklarının eğitime erişimindeki engeller başta olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten tüm sorunlar çözülsün istiyoruz. Eğitim alanında müfredat toplumsal cinsiyet eşitliği esas alınarak yeniden düzenlensin, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığının ortadan kalkması için okul öncesinden itibaren tüm kademelerde ve üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği zorunlu ders olarak okutulsun, eğitim emekçilerine toplumsal cinsiyet eşitliği konulu hizmet içi eğitim verilsin diyoruz. Toplumsal cinsiyet perspektifinin yer bulduğu, mutabakat metninde kadın taleplerinin konfederasyon kadın temsilcileri ile birlikte ayrı bir başlık altında, kadına yönelik politikaların da görüşüleceği bir masanın kurulması için, demokratik, cinsiyet eşitliğini esas alan bir çalışma yaşamı ve toplum için mücadele etmeyi sürdürüyoruz. Tüm kamu emekçisi kadınları taleplerimizi yükseltmeye ve bu sistemi değiştirmeye çağırıyoruz. Tüm kamu emekçisi kadınları da bizimle bu yolda yürümeye davet ediyoruz. Haklar yasalardan öne gelir! Grevli TİS hakkı, demokratik bir çalışma yaşamı mücadelemiz sürüyor, sürecek” dedi.