Psikolog Dilara Dalyan, öfke kontrolü hakkında açıklamalarda bulundu. Öfke kontrolünün tanımını yapan Psk. Dalyan, “Öfke kontrolü, bireylerin öfke duygularını tanıma, anlama ve bu duyguları uygun bir şekilde ifade etme yeteneğidir. Psikolojide öfke, duygusal bir tepkidir ve genellikle tehdit, hayal kırıklığı veya kayıplara karşı ortaya çıkar. Ancak bu duygunun sağlıklı bir şekilde yönetilememesi, bireyin hem kendisine hem de çevresindekilere zarar vermesine yol açabilir. Dolayısıyla, öfke kontrolü, kişisel sağlığı ve sosyal ilişkileri olumlu yönde etkileyen önemli bir beceridir. Öfke kontrolü, yalnızca öfke anında sergilenen davranışlarla sınırlı değildir; aynı zamanda bireyin bu duygunun kaynağını anlama, tetikleyicilerini tanıma ve bu duygularla başa çıkma stratejileri geliştirme sürecini de içerir. Bu noktada, öfke yönetimi, bireyin duygusal ve sosyal becerilerini geliştirmesine yardımcı olabilir” diye konuştu.
“KALP ATIŞLARI HIZLANIR, TERLEME VE TİTREME GÖRÜLEBİLİR”
Öfke kontrolünün toplumda oldukça yaygın bir mesele olarak karşımıza çıktığını belirten Psk. Dalyan, “Günlük yaşamda karşılaşılan stres faktörleri, iş hayatındaki baskılar ve sosyal etkileşimler, bireylerin öfke seviyelerini artırabilir. Ayrıca, özellikle şehir yaşamının getirdiği hızlı tempolar ve belirsizlikler, öfke patlamalarını tetikleyen önemli unsurlardır. Sonuç olarak, toplumun genelinde öfke kontrol sorunları daha sık görülmeye başlanmıştır” şeklinde konuştu. Öfke sorununun, fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtilerle kendini gösterdiğini söyleyen Psk. Dalyan, “Fiziksel belirtiler arasında kalp atışlarının hızlanması, terleme ve titreme gibi tepkiler yer alır. Duygusal olarak ise, birey huzursuzluk, çaresizlik veya sinirlilik hissedebilir. Davranışsal olarak ise, bağırma, agresif tutumlar sergileme ve çatışmalara girme gibi durumlar gözlemlenir. Bu belirtiler, öfkenin kontrol altına alınmadığı durumlarda daha da yoğunlaşabilir” dedi. Son yıllarda, öfke sorunlarının toplumda artış gösterdiğine dikkat çeken Psk. Dalyan “Bu artışın nedenleri arasında sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, toplumsal belirsizlikler ve ekonomik sıkıntılar öne çıkıyor. Sosyal medya, bireylerin anlık duygularını ifade etmesine olanak tanırken, aynı zamanda olumsuz etkileşimlere de zemin hazırlayabiliyor. Ayrıca, pandemi süreci gibi büyük krizler, insanların stres seviyelerini artırarak öfke duygusunu daha yoğun hale getirebiliyor. Tüm bu etkenler bireylerin öfke yönetiminde zorlandıkları durumları artırmaktadır” dedi.
“ÖFKE KONTROLÜNÜ YÖNETMEK İÇİN ÖNERİLER”
Öfke kontrolünü yönetmek için birkaç temel stratejinin uygulanabileceğine değinen Psk. Dalyan, şu bilgileri paylaştı: “İlk olarak, bireylerin kendi öfke tetikleyicilerini tanımaları gerekir. Kişinin hangi durumlarda daha fazla öfke hissettiğini bilmesi, bu duyguyla başa çıkma konusunda önemli bir adımdır. Düzenli egzersiz yapmak, nefes teknikleri ve meditasyon gibi rahatlama yöntemleri, öfke kontrolü üzerinde olumlu etkilere sahip olabilir. Bu tür yöntemler, stresin azaltılmasına yardımcı olarak, öfkenin daha sağlıklı bir şekilde yönetilmesine olanak tanır. Öfke kontrolü sağlamak için, bireylerin etkili başa çıkma stratejileri geliştirmeleri gerekmektedir. Problem çözme becerilerini artırmak, empati kurma yeteneğini geliştirmek ve olumlu iletişim yöntemleri kullanmak, öfkenin yönetilmesinde kritik öneme sahiptir. Öfke duygusu ortaya çıktığında, bireylerin kendilerine bir süre ayırarak düşünmeleri ve duygularını gözlemlemeleri faydalı olabilir. Bu, anlık tepkilerden kaçınmalarına yardımcı olur.” Öfke kontrolsüzlüğünün, birçok psikolojik rahatsızlığın belirtisi olabileceğini dile getiren Psk. Dalyan, “Örneğin, depresyon, anksiyete bozuklukları ve sınırda kişilik bozukluğu gibi durumlar, bireylerin öfke duygularını yönetmelerini zorlaştırabilir. Bu tür rahatsızlıklar, kişinin ruh sağlığını olumsuz etkileyerek öfke patlamalarını artırabilir. Bu nedenle, öfke sorunları ciddiye alınmalı ve gerekli profesyonel yardım alınmalıdır” dedi. Öfke kontrolü tedavisinin bireyin ihtiyaçlarına göre şekilleneceğini kaydeden Psk. Dalyan, “Bireysel terapiler, grup terapileri ve davranışsal terapiler, öfke kontrolü konusunda etkili yöntemler arasında yer alır. Terapistler, bireylerin öfke ile başa çıkma stratejilerini geliştirmelerine yardımcı olurken, aynı zamanda duygusal zekâlarını artırmalarına da katkı sağlarlar. Profesyonel destek almak, bireylerin daha sağlıklı başa çıkma mekanizmaları geliştirmesine ve öfke sorunlarını yönetmelerine yardımcı olur” açıklamasında bulundu.
“STRES BOZUKLUKLARININ HABERCİSİ OLABİLİR”
Sık öfke patlamalarının sadece tek bir sorunla sınırlı olmayıp, birçok psikolojik hastalığın habercisi olabileceğini hatırlatan Psk. Dalyan, “Depresyon, stres bozuklukları, bipolar bozukluk ve anti-sosyal kişilik bozukluğu gibi çeşitli rahatsızlıklar, öfke patlamalarını tetikleyebilir. Bu yüzden bu tür belirtiler gözlemlendiğinde, bireylerin profesyonel bir uzmandan yardım almaları son derece önemlidir. Sonuç olarak, öfke kontrolü hem bireysel ruh sağlığı hem de sosyal ilişkiler açısından kritik bir konudur. Toplumda bu konuda farkındalığın artırılması ve profesyonel destek alınmasının teşvik edilmesi, hem bireylerin hem de toplumun genel sağlığı için hayati öneme sahiptir. Öfke, doğru yönetildiğinde güçlendirici bir duygu haline gelebilir; aksi takdirde ise yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden öfke yönetimi üzerine eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, modern yaşamın bir parçası olarak ele alınmalıdır” ifadelerini kullandı. (iha)