Haber Merkezi
Başkan Kızıltan, aylık açıklamasında 2019 yılının artık yavaş yavaş tamamlandığını belirterek, Türkiye'nin en eski ticaret ve sanayi odalarından biri olan MTSO'nun 134. kuruluş yıldönümünü kutlayacak olmalarının mutluluğunu yaşadıklarını söyledi. Bu sene kuruluş yıldönümü coşkusunu sadece bir güne değil haftaya yayacaklarını kaydeden Kızıltan, "MTSO öncülüğünde başlayan ve artık Mersin’in olan, bir kentin adıyla anılan ilk ve tek edebiyat ödülü olan Mersin kenti edebiyat ödül töreni odamızın kuruluş haftasına değer katacak olan önemli bir etkinlik olacak. Sanatın her dalını tarihi boyunca desteklemiş olan MTSO var olduğu sürece, sanatın her dalının destekçisi olmaya devam edecektir. Odamız, zenginliği salt para açısından görmemektedir. Bizce gerçek zenginlik maddi refah düzeyi ile paralel artan yaşam kalitesi, sosyal yaşam seviyesi, kültür ve eğitim konularını da içeren bütüncül kalkınmadır. Kuruluş haftası etkinliklerimize bazı sosyal etkinliklerin yanı sıra sektörel buluşmalarla devam edeceğiz. Kuruluş amacımız olan kentimizin ekonomik refahını ve kalkınmasını ilgilendiren bir çok konuda etkinliklerimiz olacak. Medikal sektörü başta olmak üzere yapacağımız sektör buluşmaları, özel bir TV kanalında yayınlanacak canlı yayın, yine devamında tanınmış ekonomistlerle yapılacak küresel piyasalar riskler paneli, Türkiye’nin sayılı mesleki yeterlik kurumu belgelendirme merkezi olan odamızın dış ticaret ile ilgili vereceği belgelerin töreni gibi buluşmalar, kuruluş yıldönümümüze değer katacak olan etkinlikler olacaktır. Bu vesileyle hem 2019’u değerlendirmiş, hem de 2020 projeksiyonlarımızı konuşmuş olacağız" diye konuştu.
"2019 YILI EKONOMİK ANLAMDA İŞ DÜNYASI İÇİN SIKINTILI BİR YIL OLDU"
2019 yılının ekonomik anlamda iş dünyası için sıkıntılı bir yıl olduğunu vurgulayan Kızıltan, "MTSO olarak üst çatı kuruluşumuz olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin ve Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da destekleriyle sorunların çözümünde aktif rol oynadık. Üyelerimizden gelen her şikayetin, her talebin takipçisi olduk. Bir çoğunda somut çözümlere ulaştık. Bu konuda Ticaret Bakanımız Ruhsar Pekcan’ın ve özellikle her zaman yanımızda olan Mersin vekilimiz, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Lütfi Elvan’ın destekleriyle Mersin’in ekonomik sorunlarını masaya yatırabilme fırsatı yakaladık. Eksiklerimiz var ama yapabildiklerimizi de küçümsemeden, yapılanlar adına emek veren herkese Mersinliler olarak teşekkür ediyoruz. Biz sadece şunu söylüyoruz. Mersin ülkemizin lojistiğinin, tarımının, ihracatının merkezidir. Sanayisi buna paralel gelişmekte olan bir dış ticaret merkezidir. Bu anlamda Mersin iş dünyasının talepleri bir kentin özel talebi gibi algılanmamalıdır. Çünkü bugüne kadar Mersin’e yapılan her yatırım ülkenin zenginliği olmuştur" şeklinde konuştu.
“YATIRIMA DÖNMEK İSTİYORUZ”
Eksiklerin tamamlandıkça Mersin iş dünyasının yatırıma dönmek istediğini belirten Kızıltan, "Aslında Türkiye genelinde de durum bu. İş dünyası uzun süredir beklemedeydi. Güvensizliğin oluşturduğu bu zorunlu bekleyiş ülkeye işsizlik olarak döndü, girişimcinin bu bekleyişi üretimde azalma olarak döndü, yatırımlarda azalma olarak döndü. Türk iş dünyası, Türk girişimcisi beklemekten bıktı. Artık bekleme zamanı değil. Dövizdeki durulma, faizlerin düşmesi ve enflasyondaki düşüş girişimcileri motive etmekte ve bekleyen girişimcinin yatırım iştahını artık az da olsa arttırmaktadır. Girişimci artık piyasalara güven duymak istiyor. Bekleyen paranın bir şey kazandırmadığını herkes görüyor. Girişimci paradan para kazanan kişi değildir. Girişimci yatırımdan, üretimden para kazanan kişidir. Her soruna rağmen piyasaların kendi kuralları içinde işlemesine izin verildiğinde çözümler de kendiliğinden geliyor. Güven ekonominin benzinidir. İstikrar ve güveni sağlamak makro tedbirlerin temel amacı olmalıdır. İş dünyası 2020 yılında makro anlamda istikrarın ve güvenin tesis edilmesini beklemektedir. Ekonomide, siyasette, demokraside, hukukta, eğitimde, bizi gelişmiş dünyanın bir parçası yapacak olan tüm evrensel değerlerde yakalanacak istikrar ve topluma bu anlamda verilecek güven doğrudan ekonomiye yansıyacaktır. Eğer amacımız bütüncül bir kalkınma ise tüm bu parametreler birlikte düşünülmelidir. Alınan mesafeler, atılan adımlar, tüm kazanımlarımız küçümsenemez ama yakın zamanda nüfusu 100 milyona dayanacak bir Türkiye için bugün yeterli gördüğümüz şeyler gelecekte yetersiz kalacaktır. Atılan her adımda birkaç yıl değil, birkaç on yıl düşünülmelidir" ifadelerini kullandı.