Adem GÜNEŞ
Ziraat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Necmi Birim, Dünya Su Günü nedeniyle bir açıklama yaptı. Dünya Su Günü’nün, artan su krizini, sosyal ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini tehdit eden bir olgu olarak vurgulandığını ifade eden Birim, “Su, bildiğimiz gibi canlı yaşamını sürdürmek için mutlak gerekli olan bir varlıktır. Korunması ve her damlasının boşa harcanmaması başta devlet olmak üzere tüm kesimlerin en önemli görevidir. Küresel iklim değişikliği felaketi göz önüne alınarak, su ile ilgili ciddi tedbirlerin yetkililerce acilen hayata geçirilmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Zira biz, su fakiri bir ülkeyiz. Birleşmiş Milletler 2030 yılında dünya nüfusunun artacağını, suların yüzde 80’inin çoğunlukla sulama alanlarına gideceğini belirtti. Suyun korunmasını önemseyen gelişmiş batı ülkeleri, su kaynaklarının korunmasına ilişkin hukuki düzenlemeler yapmaktadırlar. Başta canlı yaşamının sürdürülebilirliği olmak üzere, tarımsal üretim açısından da yaşamsal bir önemi olan su kaynaklarının korunması ile ilgili olarak batı toplumlarının bütün kesimleri bilinçlenmiş durumdadır. Batılı ülkeler su kaynaklarına zarar verecek her türlü yapılaşmayı önlemekte, planlı ve bilimsel bir bakış açısıyla suyun korunması için tüm kesimlerin ortak fedakârlık yapmasını sağlamaktadırlar” ifadelerini kullandı.
“SU FAKİRİ BİR ÜLKEYİZ”
Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemizin su azlığı yaşayan ülkeler sınıfında olduğunun altını çizen Birim, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kuraklığa karşı tedbir almak, su tasarrufu yapmak zorundayız. Tarımda sürdürülebilirlik açısından tarımsal üretim sulaması, ürünün kalite ve veriminin artırılmasında önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda yer altı sularının aşırı tüketilmesi nedeniyle ülkemizin birçok bölgesinde su sorunu görülmeye başlanmıştır. İşlenebilen 19 milyon hektar tarım arazisinin 3 milyon hektarı yağışların azlığı nedeniyle her yıl nadasa bırakılmaktadır. Ülkemizde sulamaya açılan alanların büyük bir kısmında da hala geleneksel yüzey sulama yöntemleri uygulanmaktadır. Salma, tava ve karık sulama yöntemleriyle sulanan alanlarda su kaynakları etkin kullanılmamaktadır. Yüzde 70’e varan su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerini kurmak, su kayıplarını azaltmak, aşırı ve yanlış sulamanın topraklarımıza ve çevreye verdiği zararlı etkileri en aza indirmek zorundayız. Vahşi sulama dediğimiz yüzey sulama metodlarına son vermemiz şarttır. Tarım alanlarında su kullanımını azaltmak için bitki ve toprak su istekleri göz önüne alınarak uygun sulama teknolojisi kullanımı zorunlu hale getirilmelidir. Kısaca söylemek gerekirse, çiftçimiz, başta girdi maliyetlerinin yüksekliği olmak üzere, tarımsal riskler ve uygulanan yanlış politikalar karşısında, mucizevi bir şekilde üretim yapmaya devam etmektedir. Su sorunu da buna eklenince tarım faaliyetine ara verecektir. Bunun böyle sürmemesi için ekonomik tarımsal kalkınma modeli olan kooperatifçiliğin acilen her bölgede hayata geçirilmesi gerekmektedir.”
KUMBUR: “SU KAYNAKLARI SANILANIN AKSİNE AZ”
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü eski Başkanı Prof. Dr. Halil Kumbur, ise, Çin'de ortaya çıkan ve tüm dünyaya yayılan korona virüs salgınında acil çözüm için su ve sabunun önerildiğine dikkat çekerek, “su, sanılanın aksine sınırlı bir kaynak. Dünyadaki insanların kullanımına hazır olan tatlı su varlığı, toplam su varlığının yaklaşık yüzde 0.5’inden azdır. Su ve toprak, kalkınma çabalarında ilk başvurulan doğal kaynaklar olma özelliklerini günümüzde de korumaktadır. Hızla artan nüfus ve sanayileşme ile çevre ve su kaynaklarının kirlenmesi, dünya üzerinde özellikle belirli bölgeler ve ülkeler için, su kaynaklarını daha da yetersiz bir düzeye indirmiştir. Bu ülkelerin çoğu, yüksek nüfus artışına sahiptir ve büyük bir kısmı Afrika ve Ortadoğu ülkeleridir. Ortadoğu ülkeleri arasında son yıllarda ortaya çıkabilecek anlaşmazlık konularından birisi de sudur. Su sıkıntısı en üst düzeyde olan ve burada belirtilen ülkelerin çoğu hem petrol hem de su yoksulu ülkelerdir. Dicle ve Fırat nehirlerimizin bazı Ortadoğu ülkelerinden geçiyor olması nedeniyle bu sorunlar ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir” diye konuştu.
“MERSİN’DE SU KAYNAKLARI DÜZENSİZ”
Türkiye’nin su kaynaklarınca zengin görünmesine rağmen yer ve zaman içinde ihtiyaçlarla uyuşmadığını dile getiren Kumbur, "Su kaynakları potansiyelimiz doğu bölgelerimizde ağırlıkta iken, ihtiyaçlar batı bölgelerimizde yoğunlaşmıştır. Günümüz teknolojisi ile değerlendirilebilecek yıllık potansiyelimiz yaklaşık 110 milyar metreküptür. Suyumuzun yüzde 76'sı sulama, yüzde 14'ü belediyeler, yüzde 10 kadarı da endüstriyel amaçlar için kullanılmaktadır. Mersin'de ise akarsuların su rejimlerinin, dağlar ve platoların bazı bölümlerinin orman örtüsünden yoksun olması nedeniyle, genellikle düzensizdir. Yerüstü su kaynaklarımız yıllık 7.2 milyar metreküp, yeraltı su kaynaklarımız ise 0.2 milyar metreküp olmak üzere toplam 7.4 milyar metreküptür. Su kaynaklarımızı, havzalarımızı koruyamadığımız, sürdürülebilir içeme-kullanma ve sulama suyu planlaması ve su yönetimi yapmadığımız takdirde yakın bir gelecekte su sorunları yaşayabiliriz” ifadelerini kullandı.
KORONAVİRÜSTE ACİL ÇÖZÜM SU VE SABUNDA
Korona virüsün, ekolojik dengenin bozulması ile oluşan, mikroskopla bile zor görünen bir canlı, biyolojik bir varlık olduğunu ifade eden Kumbur, "Kendisi çok küçük ama tahribatları çok büyük oldu. İnsanlık için büyük bir tehlike, dünyaya meydan okumakta. 2-3 aylık bir sürede neler yaptı. Kendi canları söz konusu olunca, dünyaya meydan okuyan ideolojileri, siyasi partileri, siyasal iktidarları, ülkeleri, birbirleri ile yan yana oturamayan liderleri, kralları, mazlum milletlere hayat tanımayanları bir araya getirdi. Camileri, Kabe ziyaretini, önemli günlerde bir araya gelmeyi, kiliseleri, günlük hayatımızdaki bütün etkinlikleri iptal ettirdi. Ekonomiye, teknolojiye, her türlü gelişmiş silahlara geçici de olsa meydan okudu. Her türlü teknik ve teknolojiye sahip olmamıza rağmen hala bir aşı geliştirilemedi. Virüsle mücadelede hala acil çözüm olarak su ve sabundur. Elimizin altındaki su gibi doğal kaynaklarımızın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Suyun petrolden daha önemli olduğu anlaşıldı. Doğaya yapılan plansız, yanlış müdahaleler sonucu bozulan ekolojik dengenin, insanlığı tehdit edecek virüsleri üretmemesi için başta su kaynaklarımız olmak üzere doğal kaynaklarımızın korunmasının önemi anlaşıldı. Suyumuza sahip çıkalım, israf etmeyelim, israf edersek sonunda hasret kalabiliriz. Su kaynaklarımızla ilgili kısa, orta, uzun vadeli sürdürülebilir, kalıcı, ekonomik planlar-programlar yapmalıyız. Korona virüsün bile alternatifi olabilir fakat suyun alternatifi yoktur” dedi.