İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz!


Mersin Kadın Platformu öncülüğünde Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda bir araya gelen kadınlar bir kez daha İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini haykırdı. Kadın Platformu adına açıklama yapan Derya Narlı, “İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılacağı AK Parti MYK’sını nasıl ertelettiyse, sözleşmenin uygulanacağı taahhüt edilene kadar sokaklarda olacağız. Nefesimizi kesmek isteyen tüm saldırılara karşı yan yana gelerek kadın düşmanlarından hesap soracağız. Bir kez daha söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesinden çıkma tartışmalarına derhal son verilsin, İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansın” dedi.

 

Tarih : 13 Ağustos 2020 Perşembe 12:23

Hüseyin KIRKGÖZ

İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açıldığı dönemde Mersinli kadınlar bir kez daha alanlara indi. Özgecan Aslan Barış Meydanı’nda yapılan eylemde Kadın Platformu adına açıklama yapan Derya Narlı, İstanbul Sözleşmesinin birlikte yaşayıp yaşamadığına bakmadan ev içi şiddete uğrayan kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları, yaşlıları, göçmen ve mültecileri koruduğunu dikkat çekerek, “Hayatlarımıza yönelik her gün artan saldırılara duyduğumuz öfkeyle ve birbirimizden aldığımız güçle yine sokaktayız. İstanbul Sözleşmesi’ni tartışanlara, sözleşmeye saldıranlara bir kez daha söylüyoruz, hayatlarımız pazarlık konusu değil, tartışmayı bırakın, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayın, her gün artan cinayetlere suç ortaklığı yapmaktan vazgeçin. İstanbul Sözleşmesi nedir?” sorusuna şu cevabı verdi; “İstanbul Sözleşmesi, Kadına Yönelik Şiddet ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin kısa adıdır. Türkiye tarafından 2011’de imzalanmış, 2014’te yürürlüğe girmiştir ve kanun niteliğindedir” dedi.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINLARI KORUYOR”

“Sözleşme kadına yönelik şiddeti bir insan hakları ihlali olarak görür ve taraf devletlere şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve politika üretme konusunda yükümlülükler getirir. Kadına yönelik şiddeti ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaya çalışırken, şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yattığını tespit eder, devletlere toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak üzere politikalar geliştirmesi gerektiğini belirtir. Yani İstanbul Sözleşmesi iktidarlara ‘Kadın erkek eşit değildir’ ‘Kadın evinin süsüdür’ gibi ifadelerle erkekleri şiddete cesaretlendirme, şiddetin önünü açma derdinde” ifadelerini kullanan Narlı, “İstanbul Sözleşmesi birlikte yaşayıp yaşamadığına bakmadan ev içi şiddete uğrayan kadınları, çocukları, LGBTİ+’ları, yaşlıları, göçmen ve mültecileri korur. İstanbul Sözleşmesi bizleri evli olduğumuz ya da boşandığımız erkeğin, sevgilinin, babanın, iş yerinde patronun, üniversitede akademisyenin, okulda öğretmenin, sokakta, çarşıda, toplu taşımada tanımadığımız erkeğin, karakolda, eylemde polisin şiddetinden korur. Yani İstanbul Sözleşmesi, kolluğa karakola sığınan kadına ‘her evde olur öyle şeyler’ deyip şiddet gördüğü erkeğin yanına geri gönderme der. İstanbul Sözleşmesine göre devlet, tüm organları, kurumları ve temsilcileri ile kadına yönelik şiddet eyleminden uzak durmalıdır der. Yani şiddete karşı haklarını savunan kadınlara kelepçe vurarak, işkence ederek gözaltına alamazsın der. İzmir’de İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için sokağa çıkan kadınlara şiddet uygulayarak AK Parti iktidarı ve kolluk güçleri İstanbul Sözleşmesi’ni bir kez daha ihlal etmiştir” şeklinde konuştu.

“SİYASAL İKTİDAR SÖZLEŞMEDEN NEDEN ÇEKİLMEK İSTER?”

İstanbul Sözleşmesi’nin şiddete maruz kalanlar için psikolojik ve hukuksal desteğin sunulması, barınma ve ekonomik olarak desteklenmesi için taraf devletlere ve yerel yönetimlere bağlayıcı hükümler getirdiğine dikkat çeken Narlı, açıklamasına şöyle devam etti: “7-24 çalışan çok dilli danışma hatları oluştur, şiddet gören kadınlara kendini ifade edebilmesi için anadilinde tercüman sağla der. Yani İstanbul Sözleşmesi sadece Kürtçe bilen Fatma Altınmakas’ı ifadesini almadan cinsel saldırıya uğradığı haneye geri gönderip, katillerinin eline teslim etme der.” Siyasal iktidar sözleşmeden neden çekilmek ister?” diye soran Narlı, bu soruyu ise şöyle yanıtladı; “Pandemi koşullarını fırsat bilen siyasal iktidar baskı rejimini de yeni normal denilen süreçte yeniden inşa etmektedir. Kadınları eve kapatarak ev içi emeğini sömüren, her fırsatta kadın erkek eşitliğini reddeden bir siyasal iktidarın tabii ki kadınların haklarını koruyan, şiddetin kaynağını toplumsal cinsiyet eşitsizliği olarak gören bir hukuk metnine tahammülü yoktur. Kadına biçtiği tek rol annelik olan ve kadını sadece aile içinde tanımlayan iktidar kendi Makbul sınırları dışında kalan kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı nefret söylemleri ile tüm kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı her geçen gün tırmanan şiddetin sorumlusudur, failidir. İstanbul Sözleşmesi’nin fesh edilmesini savunanlar sözleşmenin aileyi yok ettiğini iddia ediyor. Oysa İstanbul Sözleşmesi şiddetin önlenmesi için gerekli yükümlülüklerin yerine getirilmesinde aile, evlilik bağı, partnerlik veya aynı evi paylaşma gibi bir şart olmadığını, devletin failin kim olduğuna bakmaksızın şiddeti önlemekle yükümlü olduğunu söylüyor. Yani sözleşme aileye değil şiddete dairdir. Sözleşmenin yuva yıktığını iddia edenler aslında ailenin kadınlara yönelik şiddet ve sömürüyü ürettiğini kabul edip, bunun değişmesine engel olmak istiyor. Şiddeti önlemeyi önceleyen bu sözleşmeyi yok saymak, şiddet karşısında kadınları değil ne olursa olsun aileyi korumak ve kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmaktır. Bu gerekçelerle sözleşmeyi reddedenler hanelerde işlenen her cinayetin sorumlusu, failidir.”

“VAZGEÇEMEYECEĞİZ”

Sözleşmenin 4.maddesinin hiç bir ayrımcılık yapılmadan sözleşme hükümlerinin uygulanması şartını getirdiğini ifade eden Narlı, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Yani şiddete uğrayan kişinin cinsel kimliği ve cinsel yöneliminin bir insan hakkı olan şiddetsiz yaşama hakkına engel olamayacağını söylüyor. Ancak sözleşmeye karşı çıkanlar büyük bir nefret ve öfke ile LGBTİ+’lara yönelik söylemleri ile LGBTİ+ düşmanlığını körükleyip, hedef gösteriyor. Sözleşmeyi reddedenler, çıkmayı düşünenler nefret cinayetlerinin sorumlusudur, failidir. Aslında AK Parti MYK’sında tartışılan kadınların yaşayıp yaşanmayacağı dır. İstanbul Sözleşmesi kadınların, çocukların, LGBTİ+’ların yaşam güvencesidir. İstanbul Sözleşmesinden çıkmak İstanbul Sözleşmesi’nin bir gereği olarak çıkarılan ve kadınları şiddete karşı koruyan 6284’ü tartışmaya açmaktadır, uluslararası diğer sözleşmeleri tartışmaya açmaktır, hayatlarımıza kast etmektir. Yaşam güvencelerimizden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmayı konuşan AK Parti öldürülen her kadından sorumludur. Kadınlara çocuklara, LGBTİ+’lara nefes alma alanı bırakmayan tüm saldırılar karşısında öfkemizi, dayanışmamızı ve inadımızı yanımıza alarak yeniden ve yeniden bir araya geleceğiz. Mücadelemizle kazandık, mücadelemizle savunacağız. Şiddet, baskı ve gözaltılarla kadın mücadelesini susturamayacaklar. Kolumuza vurdukları kelepçe milyonlarca kadının iradesini teslim alamayacak, dayanışmamız ve mücadelemizle özgürlüğe açılacak. 5 Ağustos’ta tüm ülkede eş zamanlı sokağa çıkacağız. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılacağı AK Parti MYK’sını nasıl ertelettiyse, sözleşmenin uygulanacağı taahhüt edilene kadar sokaklarda olacağız. Nefesimizi kesmek isteyen tüm saldırılara karşı yan yana gelerek kadın düşmanlarından hesap soracağız. Bir kez daha söylüyoruz. İstanbul Sözleşmesinden çıkma tartışmalarına derhal son verilsin, İstanbul Sözleşmesi etkin uygulansın!”

 

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi




 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA