Anma programına, Hacı Bektaş-ı Anadolu Kültür Vakfı Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Üyeleri, Mersin Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Gülcan Kış, Yenişehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Cafer Karabulut, Cumhuriyet Halk Partisi Mersin İl Başkanı Adil Aktay, HDP Mersin İl eş Başkanı Mehmet Alış ,HDP Mersin İl Eş Başkanı Gülbahar Şöför ve CHP Yenişehir Meclis Üyeleri, CHP Kadın kolları katıldı. Anma programında konuşan AKD Mersin Cemevi Başkan Yardımcısı Baki Erdoğan,’’ABF İnanç Kurulu ve AKD Mersin Cemevi Başkanı Pir Hasan Kılavuz, AKD Genel Sekreteri Ali Özveren ile birlikte Sivas’ta yapılan anma programına katıldık. Kent,hem trafiğe hem de yayalara kapalıydı.Katılımcılardan fazla polis vardı.Bizler onlara şunu söyledik: Daha önce bu tedbirleri alsaydınız, bu insanlarımız katledilmezdi. Kamu vicdanı rahatlayıncaya kadar Sivas’a gideceğiz. Alevi Kurumlarında şehitlerimizi anacağız.’’diye konuştu.
"BIR FARKLILIK, AYRICALIK ISTEMEDILER"
AKD Mersin Cemevi İnanç Kurulu Başkanı Erdoğan Sevin,’’Buraya toplanmamızın ana nedeni 2 Temmuz 1993 Sivas- Madımak katliamında yaşamlarını yitiren 35 aydın canımızı anmak, bu katliamların yeniden yaşanmaması için topluma doğru mesajlar vermektir. O Vahşetin üzerinden 28 koca yıl geçti. Madımak'ta dumanlar hiç eksilmedi, alevler hiç sönmedi,feryatlar hiç durmadı, annelerin gözyaşları hiç dinmedi. O gün Madımak ’ta toplananlar Pir Sultan’ı anmak için oradaydılar. İçlerinde şair, yazar, bilim insanı, müzisyen, karikatürist ve değişik sanat dallarına mensup sanatçılar vardı. Ellerinde sazları, kalemleri, kitapları ve karikatürleri, dillerinde de sevgi, saygı, adalet, barış çağrıştıran deyişleri ve nefesleri vardı. Pir Sultan’ın ismine, Aşık Veysel’in heykeline ateşten semaha durup deyiş söyleyeceklerdi. Bağnaz, gerici, yobaz ve şeriat özentisi içinde olanlar tarihsel süreç içinde de en yüce kutsalımız olan Hak ismini kullanarak ‘’Allahü Ekber’’ nidalarıyla Alevi katliamlarını, insan boğazlamayı kendilerince kutsal bir anlayış ve meşru bir fiil haline getirdiler. Oysa ki binlerce yıldır Anadolu topraklarında yaşayan Aleviler, hep adil düzenin savunuculuğunu yaptılar, bir o kadar da bu ülkenin mağduru oldular. Anadolu topraklarında yaşayan herkesin inancına, kimliğine, kültürüne saygı gösterdiler. Demokrasi, özgürlük ve insan hakları dediler. Tek talepleri: eşit yurttaşlık haklarımızı verin dediler. Hoşgörü beklediler. Bu talepler de en masumane taleplerdir. Bir farklılık, ayrıcalık istemediler’’ diye konuştu.
SİVAS’TA YANANLAR SADECE ALEVİLER DEĞİLDİ. SİVAS’TA YANAN İNSANLIKTI
Sevin,’’Madımak davasının yargılama sürecinde, mağdur yakınlarına karşı gösterilen tutum ve davranışlar, olayın varabileceği sonucu belirtir gibiydi. Mağdur ailelere suçlu gözüyle bakıldı. Sivas Madımak Olayı insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu halde, ne yazık ki 20 yıl oyalanarak 2012 yılında zaman aşımına uğratıldı. Olay adeta örtbas edildi. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı gözetilmemeliydi. Davanın zaman aşımına uğramaması için sivil toplum örgütleri büyük çaba sarf ettiler. Konuyla ilgili muhalefet partileri’nin T.B.M.M’ ye verdikleri önerge ve yasa teklifleri, iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Mahkeme sürecinde katiller ellerini ve kollarını sallayarak, şehit ailelerine ve avukatlarına küfürlü hakaretlerde ve çakmaklı saldırılarda bulundular. Masaların üzerine çıkıp namaz kıldılar. Bazı tutukluların maaşları, daha önce çalıştıkları kurumlar tarafından evlerine gönderilirken, bazı tutukluların eşleri hamile kalabildi ve doğan çocuğa ‘’HİZBULLAH’’ adını vermek istediler. Sözde arananlar askerlik yapabildiler, ehliyet alabildiler, nikâh kıyabildiler, emeklilik maaşlarını bankadan alabildiler. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde bile çalıştırılanlar oldu. Yargılamalar sonucunda katillere daha sonra müebbete dönüştürülen idam cezaları verildiğinde, evlatlarını kaybeden anneler ‘’Biz idamlara karşıyız, benim çektiğim evlat acısını başka analar çekmesin’’ diyecek kadar da asildiler, vicdan ve izan sahibiydiler.Madımak Olayı istenseydi önlenebilirdi. Ne yazık ki Kıbrıs'ın % 30'undan fazlasını 6 saatte ele geçiren devletimiz Sivas'ta 35 kişiyi yanmaktan kurtaramadı. Sivas’ta yananlar sadece Aleviler değildi. Sivas’ta yanan insanlıktı, demokrasiydi, Türkiye’nin aydınlık yüzüydü.’’ Diye belirtti.
SİVAS'TA KARANLIK AYDINLIĞI TESLİM ALDI
Sevin,’’Aradan 28 yıl geçti, Diyanet İşleri Başkanlığı kendisine bağlı 100 bine yakın cami ve mescitte hiçbir Cuma Hutbesinde bu olayın katillerine, yani insan yakanlara lanet okumadı ve onları kınamadı.Devlet Alevilerin talebini göz ardı ederek Madımak Otelini sembolik bir kültür merkezi haline getirdi. Oysa ki, orayı bir ibret müzesi haline getirerek, katledilenlerin anılarını yaşatabilir, kırılmış gönülleri onarabilirdi. Bu talebimiz bugün de devam etmektedir. Devletin büyüklüğü ve görevi, geçmişte yaşanmış, acı olaylarla yüzleşerek, olası yeni olayların zeminini ortadan kaldırmaktır. Madımak Otelinin ibret müzesi haline getirilmesi, devletin açılış ve anmalara katılması birlik ve beraberliği pekiştirecektir.Zaman aşımı ile ilgili alınan karar üzerine dönemin Cumhurbaşkanı ‘’Milletimiz için ülkemiz için hayırlı olsun.’’ dedi oysaki Sivas katliamı demokrasiye, laikliğe, özgür düşünceye ve en önemlisi insanın yaşama hakkına bir saldırıdır. Sivas'ta karanlık aydınlığı teslim aldı. Tüm diğer katliamlar gibi üzeri örtüldü. Şiddete başvurmadan, demokrasiden ve demokratik yollardan ayrılmadan, bütün inançların, kültürlerin, kimliklerin bir arada yaşayabileceği bir Türkiye özlemimizi, eşit yurttaşlık hakları çerçevesinde Cemevlerimizin yasal statüye kavuşturulması talebimizi sevgi, saygı, barış, demokrasi ve dostluk şiarımızı haykırmaya ve laik Cumhuriyet değerlerini savunmaya devam edeceğiz. Hizmet için ayağa kalkanlar asla unutulmazlar. Türkiye Sivas, Sivas Türkiye içinde, bir vücut olsun.’’ Diye konuşmasını sonlandırdı.