Siyasi partiler barışa odaklanmalı!


Mersin’de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Emek ve Demokrasi Platformu, “Barışa ses ver” sloganıyla Kushimoto Sokağından Özgecan Aslan Barış Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirildi. Burada Emek ve Demokrasi Platformu adına basın açıklamasını okuyan İHD Mersin Şube Yöneticisi Zeynep Benli, "Türkiye’nin siyasi partileri ve toplumsal muhalefeti barışa odaklandığı taktirde kesinlikle yeni bir barış sürecinin önünün açılacağı düşüncesindeyiz. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye’de barışa giden yolun barış hakkı mücadelesi ile olacağını biliyoruz" dedi.

 

Tarih : 2 Eylül 2021 Perşembe 13:05

Hüseyin KIRKGÖZ


Mersin’de 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Emek ve Demokrasi Platformu, “Barışa ses ver” sloganıyla Kushimoto Sokağından Özgecan Aslan Barış Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirildi. Meydanda şiir dinletisi ve basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasına HDP Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan da katıldı. 


"BARIŞ HAKKINI SAVUNARAK BARIŞI GETİREBİLİRİZ"


Emek ve Demokrasi Platformu adına basın açıklamasını okuyan İHD Mersin Şube Yöneticisi Zeynep Benli, "Barış hakkını savunarak barışı getirebiliriz!” diyerek, Türkiye’de, Dünya Barış Günü olarak kutlanan 1 Eylül vesilesiyle barışın egemen olduğu bir dünyada yaşamak istediklerini bir kez daha belirterek, “Barış hakkı, bir insan hakkıdır.  Birleşmiş Milletler, 1945 yılında kabul ve ilan edilen BM Şartı ile kuruldu. Şartın Giriş bölümü ile 1 ve 2. maddelerinde Birleşmiş Milletler’ in barış ile insan hak ve özgürlüklerine saygıyı güçlendirme amacı vurgulanır. BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin başlangıç maddesi ile 28. maddesinde barış ve barışın temellendirileceği uluslararası ve ulusal sosyal düzenlerin, bu bildiride yer alan haklara ve özgürlüklere dayanması gerekliliği vurgulanır. BM Genel Kurulu, Halkların Barış Hakkına Dair Bildiriyi Genel Kurul’un 12 Kasım 1984 tarihli oturumunda kabul ve ilan etmiştir. Bildiride barış hakkının kutsallığı, bu hakkı korumanın ve uygulanmasını sağlamanın da devletler için bir yükümlülük olduğu vurgulanır. BM Genel Kurulunun 19 Aralık 2016 tarihli kararı ile Barış Hakkı Bildirisi kabul ve ilan edilmiştir. BM İnsan Hakları Konseyinin 22 Haziran 2017 tarihli kararı ile de barış hakkının desteklenmesi gerektiği üye ülkelere hatırlatılmıştır" diye konuştu. 


"TÜRKİYE SORUNLARINI ÇÖZEMİYOR"


Barış talebinin, medeni ve siyasi haklarla, yaşam hakkı, işkence yasağı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, adil yargılanma hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü hakkı olduğu kadar; ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, çalışma hakkı, konut hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dil hakları ile de ilişkisi bulunduğunu kaydeden Benli, "Bu metinlerde İHD’nin de benimseyip paylaştığı temel yaklaşım, barışın insan hakları ve özgürlüklere dayalı oluşudur. İnsanlar arasındaki her türden eşitsizlikler, hakların ve özgürlüklerin tanınmayışı, savaşların ve çatışmaların temel sebebidir. O nedenle, İHD olarak her şart altında ve dünyanın neresinde olursa olsun, barışın haklara ve özgürlüklere dayalı olarak sağlanabileceği düşüncesindeyiz. Türkiye; etnik, dilsel, dinsel ve kültürel özellikleri bakımından çoğulcu bir dokuya sahip. Çoğulculuk aynı zamanda demokrasinin de temelidir. İHD demokrasi ile insan hakları arasında koparılamaz bir bağ bulunduğu düşüncesindedir. O nedenledir ki, İHD Türkiye’nin temel sorununun insan hakları ve demokrasi sorunu olduğunun altını çizmiş ve bu temel sorununun en önemli halkasının da Kürt sorunu olduğu tespitinde bulunmuştur.  Türkiye'de insan hakları ve demokrasi sorununu çözebilmesi için yeni barış sürecine ve böylelikle çatışma çözümüne ihtiyacı var. Türkiye, Kürt sorunu gibi temel sorunlarını diyalog ve müzakereye dayalı çatışma çözüm yöntemleri kullanarak çözememiş bir ülkedir. Bu nedenle silahlı çatışmalar ülke içi ve ülke dışında devam etmektedir" ifadelerini kullandı. 


"NEFRET DİLİ ZEHİRİNİ AKITIYOR"


İHD'nin, 2015-2020 yıllarını kapsayan 6 yıllık bilançosunda Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve yeniden başlayan silahlı çatışmalar nedeni ile yaşamını yitirenler ile ilgili oldukça ağır bir bilanço mevcut olduğuna dikkat çeken Benli, "Buna göre, silahlı çatışmalar nedeni ile çatışma bölgesinde sivillerden 90 ölü, 302 yaralı, asker/polis/koruculardan bin 322 ölü, 2 bin 702 yaralı, silahlı militanlardan 2 bin 599 ölü, 194 yaralı bulunmaktadır. Bunların dışında yargısız infazlarda öldürülen sivillerden bin 55 ölü, bin 255 yaralı, saldırıya uğrayanlardan 184 ölü, bin 258 yaralı bulunmaktadır. Yasa dışı örgüt saldırılarında ise 523 ölü, 2 bin 786 yaralı bulunmaktadır. Toplamda ise 5 bin 773 Ölü, 8 bin 497 yaralı bulunmaktadır. Bu bilançoya Suriye ve Irak’ta (2020 hariç) silahlı çatışmalar ve sınır ötesi askeri operasyonlarda yaşamlarını yitirenler dahil değildir. Milli Savunma bakanının açıkladığı bilanço ise durumun ne kadar vahim olduğunu ortaya koymaktadır. Açıklanan rakamlar orta büyüklükte bir savaş bilançosudur.  Çatışma ve savaş ortamı ile birlikte genel baskı ortamında şiddetin öne çıkması ve beraberinde nefret dilinin zehrini akıtması kaçınılmaz olmuştur. Kadın cinayetlerinin önlenememesi, kadına yönelik taciz ve tecavüzün artması böylesi bir şiddet ortamı ile de izah edilebilir. Nefret saiki ile artan ırkçı saldırılarda ise yükseliş eğilimi vardır" şeklinde konuştu.  


"BARIŞ HAKKI MÜCADELEMIZI SÜRDÜRECEĞİZ"


Bu sürecin ekonomiye verdiği telafi edilemez ağır kayıplar olduğunu vurgulayan Benli, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Denilebilir ki sürekli bir ekonomik kriz hali oluşmuştur. Bu sürecin Türkiye’yi getirdiği rejim değişikliği ve otoriter bir yönetim anlayışının yarattığı sürekli bir baskı ortamı oluşmuştur. Kürt karşıtlığı üzerinden geliştirilen Ortadoğu politikasının neden olduğu milyonlarca göçmen/sığınmacı/mülteci sorunu oluşmuş ve bununla birlikte mültecilere yönelik nefret söylemi ve saldırıları giderek artmaktadır. Bütün bu olumsuzluklardan kurtulmamız barışla mümkündür. Kürt sorununun inkarından vazgeçilecek ve bu sorun kabul edilecektir. Kalıcı bir çatışmasızlık için çatışmanın tarafları sorumluluk alacaklardır. Hapishanelerdeki tüm siyasi mahpuslar serbest bırakılacaktır. Siyasi ve toplumsal muhalefet üzerindeki her türden baskı ortadan kaldırılacak, İfade, örgütlenme ve toplanma hakkının önündeki engeller kaldırılacaktır. Sonra sorunun tarafları diyalog kuracak ve tartışacaklar. Nasıl bir barış istiyoruz? Nasıl bir çözüm istiyoruz? Sonra da müzakere ile uzlaşı yolu bulacaklar. Bu süreçlere siyasal ve toplumsal kesimlerin katılması sağlanacaktır. Bu süreçlerin yasal güvencesi oluşturulacak, nihayetinde ise anlaşma ile anayasal ve yasal çözümler bulunacaktır. Türkiye’nin siyasi partileri ve toplumsal muhalefeti barışa odaklandığı taktirde kesinlikle yeni bir barış sürecinin önünün açılacağı düşüncesindeyiz. İnsan hakları savunucuları olarak Türkiye’de barışa giden yolun barış hakkı mücadelesi ile olacağını biliyoruz. İHD olarak, ülkemiz başta olmak üzere tüm dünyada barışın egemen olduğu bir yaşam için barış hakkı mücadelemizi sürdüreceğiz.” Açıklamanın ardından Mersin Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, savaşlarda ölenler için denize karanfil bıraktı.


YÜCEL: "ETNİK KİMLİK FARKLILIKLARINI DÜŞMANLAŞTIRIYORLAR"


Mersin'in Tarsus ilçesinde de Tarsus Emek ve Demokrasi Güçleri, PTT önünde bir araya gelerek Yarenlik Alanı Saat Kulesi önüne yürüdü. Burada barış taleplerini yineleyenler, “Birlikte, ortak, örgütlü ve kararlı bir mücadele ile barışı bu topraklarda kökleşmiş bir ağaç haline getireceğimize olan inancımız her zamankinden daha güçlüdür” ifadelerini kullandı. Basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Tarsus Şube Başkanı Yasemin Yücel,  İnsanlık tarihinde milyonlarca cana, doğa katliamına, tarifsiz acılara yol açan savaş, çatışma örneklerine rağmen silah harcamaları sürekli arttı, yeni nükleer silah denemelerinin ardı arkası kesilmedi. Ülkeler arası silahlanma yarışı uzayda gerçekleştirilen yeni silah denemeleri ile daha tehlikeli bir hal aldı. Sadece dünyayı değil galaksimizi tehdit eden bu çılgınlığın arka planında her zamanki gibi sınırsız kar güdüsü, sömürü çarkı ve sınıfsal hegemonik güç savaşları yatmakta. Emperyalist, gerici güçler kendi politikalarının neden olduğu mültecilik, göçmenlik üzerinden halklar arasındaki milliyet, din, dil, etnik kimlik farklılıklarını düşmanlaştırma politikalarına, savaşlara gerekçe haline getiriyorlar. Açlığa, susuzluğa, sefalete sürüklenen milyonlar, göç yollarında yitip giden yüz binler, her geçen gün derinleşen gelir adaletsizliği umurlarında değil! En son Ankara Altındağ’da yaşanan olaylarda da görüldüğü üzere mülteciliğe yol açan politikalara yönelmesi gereken öfkeyi savaşların mağdurlarına yönelterek bir yandan da yeni çatışmaların fitilini ateşliyor, böylece iktidarlarını pekiştiriyorlar. Öte yandan Bölgenin kadim sorunları Kürt ve Filistin sorunları konusunda da emperyalistler ve iktidarlar rant ve paylaşım çerçevesinde oyalama, inkar ve çözümsüzlük politikalarında ısrar ediyor, çatışmaları derinleştiriyorlar" şeklind ekonuştu. 

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA