CHP Mersin Milletvekili Av. Alpay Antmen’in moderatörlüğünde, Mersin Ünv. Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz, Mersin Barosu İnsan Hakları Merkezi üyesi Av. Derya Demir, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey Erden’in sunumuyla Mersin Barosu konferans salonunda düzenlenen panele, Mersin Baro Başkanı Gazi Özdemir, Mersin Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmetleri Dairesi Başkanı Şerife Hasoğlu, İçel Soroptimist Kulübü Başkanı Av. Yeşim Antmen, Mersin Tabip Odası yönetim kurulu üyesi Uzm. Dr. Nasır Nesanır, Mersin Eczacılar Odası yönetim kurulu, avukatlar ve vatandaşlar katıldı. CHP Mersin Milletvekili Av. Alpay Antmen konuşmasında, “Rahim ağzı kanserini önleyen HPV aşısının fiyatına baktığımızda, kişinin kendi başına karşılaması zor olan ama karşılandığı zaman da kanser hastalığını önleyen, sadece kadınlar için değil, erkekler için de kullanılması gereken bir aşıdır. Yaşama hakkının önemini biliyoruz. Türkiye Cumhuriyeti sosyal hukuk devleti ve Anayasa’nın 17. maddesi sağlıklı yaşama hakkını sağlıyor. Madde 59, benden ve ruh sağlığımızın devlet tarafından güvence altına alınmasını emrediyor. 60. madde ise, sosyal güvenlik hakkında bahsediyor. Yani bu demek oluyor ki, devletin HPV aşısını ücretsiz yapması gerekiyor”dedi.
ŞAŞMAZ: “2020 EKİM AYI İTİBARİYLE 110 ÜLKE HPV AŞISINI ULUSAL AŞI PROGRAMINA ALDI”
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caferi Tayyar Şaşmaz sunumunda, 50 yaşına kadar dünyadaki her beş kadından dördünün HPV virüsü ile karşılaşacağını belirterek, “HPV virüsü erkeklerde de yaygın şekilde bulunuyor fakat kadınlardaki kadar hastalık oluşturmuyor. Virüsün bulaşma riskini artıran sebeplere baktığımızda, partner sayısının fazla olması, yani çok eşli bir cinsel yaşam sürdürüyorsanız, HPV ve kanserojen tiplerle karşılaşma riskiniz çok yüksek. Aşı uygulamasında yaş grubu çok önemli. Çünkü 2008 yılında HPV aşısı yapılanlar 2019 yılına gelinceye kadar izlenmişler. 12-13 yaş arasında aşılananlarda servikal kanser yüzde 83 düşmüş. 14-16 yaş arası aşılananlarda yüzde 75 düşmüş, 16-18 yaş arası aşılananlarda yüzde 35 düşmüş. Onun için erken aşılanma hayati öneme sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü bu konuda, bütün dünya ülkelerine HPV aşısının ulusal aşı programına alınması gerektiğini söylüyor. Dünyada 2020 Ekim itibariyle 110 ülke, dünyadaki ülkelerin yüzde 57’si HPV aşısını, çocukluk çağı ulusal aşı programına almış. Türkiye aşı takvimine almada hiç bu konuda geç kalmamıştı. Covid öncesinde bu aşının ulusal aşı programına alınması gündeme gelmişti. Belki covid olmasa bu süreç hızlanabilirdi. Ama nedense şu ana kadar hala rutin aşamasına giremedi” ifadesini kullandı.
“ÖDEDİĞİMİZ HPV AŞI PARASININ İADESİ İÇİN DEVLETE DAVA AÇTIK, KAZANACAĞIZ”
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Av. Müjde Tozbey Erden, “Sosyal devlet anlayışı gereği sağlık bir hak. Sağlığın ücretsiz olması da bir hak. Özellikle devletin, imkanı olmayanların sağlığını koruması konusunda önlenebilir tedbirleri alması bir sorumluluktur. Eğer devlet bu yetkilerle donatılmışsa, kız ve erkek çocuklarımız rahim ağzı kanseri ve diğer kanser türleri olmadan önce, devlet bunları neden önlemiyor? Önleyebilir güce sahip olmasına rağmen, insanların bu virüsü kapmasına sebep olan devlet buna müdahale etmeyecek. Aslında bu da bir cinayettir. Bunun çözümü bir aşı. Biz bu cinayetlere nasıl müdahale edebiliriz? Biz devlete Türkiye’nin 23 farklı şehrinde 23 ayrı dava açtık. Yani aşıladığımız kızlarımız adına. 2 bin seksen beş TL ödediysek, Sosyal Güvenlik Kurumu’na dava açtık. Dedik ki, bu paraları bize iade etmek zorundasın. Derneğimiz bu paraları istiyor dedik. Bunun üzerine hakimlerimiz bilirkişiye gönderdi. Üç gün önce bize bilirkişi mütalaası geldi ve şunu söylüyordu. Birincisi; Rahim ağzı kanseri aşı ile engellenebilir. İkincisi; Aşının güvenilirliği yüzde 99.7’dir. Üçüncüsü; Bu aşı maalesef SGK’da ödemesi yapılmamaktadır. Bu şu anlama geliyor. Biz açtığımız 23 davayı kazanacağız. Bu çok önemli bir başarı” ifadesini kullandı.
DEMİR: “DOLAYLI CİNAYET ÖNLENMİŞ OLACAK”
Mersin Barosu İnsan Hakları Merkezi Başkanı Av. Derya Demir sunumunda aşı hakkının sağlık hakkıyla, sağlık hakkının da doğrudan yaşam hakkıyla ilgili olduğunu belirterek, Mücadele çok önemli. İnsan hakları mücadelesi insanlığın ortak bir mirasıdır. Bize insan haklarını hiç kimse altın bir tepside sunmadı. Toplumsal mücadeleler sonucunda elde ettik hepsini. Orta Çağ karanlığındaki kölelikten özgür yurttaş olmak ve diğer tüm kazanımlarımız mücadele sonucuydu. Dolayısıyla HPV aşısı mücadelesinin de bu amaçla baktığınızda, bu mücadelemizi kazanacağımıza inanıyoruz. Zaten açtığımız davalarda çok iyi bir noktaya geldiğimizi haberlerde görmüşsünüzdür. Açtığımız davalarda bilirkişi raporları, aşının ücretsiz olması konusundaki mücadelemizin bilimsel olarak ne kadar haklı olduğunu da kanıtlamış oldu. Yaşama hakkının, aslında yaşamı koruma yükümlülüğünün bir parçası olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla sağlık hakkından bahsederken, sağlıklı bir şekilde hayatını sürdüren bir insanın, ancak diğer insan haklarından faydalanabileceği de oldukça açık. Yoğun bakımda yatağa bağlı bir hastaya ifade özgürlüğü ya da toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü tanınmasının bir anlamı yoktur. Ancak insan hayatını sağlıklı bir şekilde devam ettirirse ancak o zaman insan haklarının tamamından faydalanacaktır. Dolayısıyla, tüm bu bilgilerden yola çıkarsak, sağlık hakkının doğrudan yaşam hakkıyla ilgili olduğunu savunuyoruz. HPV aşısının yaygın bir şekilde çocuklara okullarda ulusal aşılama programına alınması durumunda, rahim ağzı kanserinden ölümlerin azalacağı bilimsel bir veridir. azalacak. Dolaylı cinayet de önlenmiş olacak. Mücadelemizi daha da ileriye taşıma konusunda oldukça meşru bir yolumuz var” dedi.
“HERKESİN ÜCRETSİZ, EŞİT VE BİLİMSEL SAĞLIK HAKKINA ERİŞMESİ ANAYASAL HAKTIR”
Dünya Sağlık Örgütü’nün “Hastalık, sadece hastalık ya da bir sakatlık durumu değildir” dediğini hatırlatan Demir, “Sağlık, insanın bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik halidir diyor. Hastalanmayın, cinsel ilişkiye girmezseniz bir şey olmaz şeklinde bir argümanla karşımıza çıkıyorlar. Önleyici ve koruyucu sağlık hizmetinin genel bir sağlık hakkı olduğunda, bu sağlık hakkının doğrudan yaşam hakkıyla doğrudan ilgili olduğunu da özellikle vurgulamak isterim. Bizim en önemli hukuki metnimiz Anayasa. Anayasa’nın değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek 2. maddesinde devletin sosyal devlet olduğu yazar. Sosyal devlet ilkesinin bir gereği olarak ücretsiz, eşit ve bilimsel sağlık hakkı, kaynağını doğrudan Anayasa’dan alır. Herkesin ücretsiz, eşit ve bilimsel sağlık hakkına erişmesi, Anayasal haktır. Anayasa’nın 5. maddesi, devletin amaç ve görevleri belirlenirken, sosyal bir hukuk devleti olduğu, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli tüm şartları hazırlamak zorunda olduğunu yazar. 17. maddesi ise; Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir der. Anayasa’nın 56. maddesi, sağlık hizmetleri ve çevrenin korunmasını düzenler. Herkesin sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu söyler. 60. madde devlet, sosyal güvenlik hakkının sağlanması için gerekli tüm tedbirleri alacağını düzenler. Madde 65, devlet sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile verilen görevlerini belli mali kaynakların yeterli ölçüde gözeterek önlemini alır der” ifadelerini kullandı.
“GÜÇLÜ HAKKIMIZI YÜKSEK SESLE İSTEMEK, HEPİMİZİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ”
“Anayasal koruma altında bu kadar güçlü hakkımızı daha yüksek sesle istemek de hepimizin yükümlülüğü. Çünkü insan hakları her yıl, her dönem, her çağda toplumun gereklerini ve çağın gereklerine göre değişmiş. Sosyal haklar 1848’li yıllarda Fransa’daki insanların mücadelesiyle ortaya çıkarken, 19. yüzyıllardan önceki yüzyıllarda sadece yaşam hakkı, ifade özgürlüğü gibi bir takım haklar yeterliydi. Ancak 19. yüzyıldaki sosyal adaletsizliğin ortaya çıkmasıyla, sosyal haklar günümüze geldi. Dolayısıyla biz bu ortak mirası ilerletecek, geliştirecek yükümlere de sahibiz” şeklinde konuşan Demir, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Bugün HPV virüsü ile başlattığımız mücadele belki de henüz bilmediğimiz aşı ile korunan ya da önleyici, koruyucu başka sağlık hizmetleriyle önüne geçilebilecek birçok hastalığa maddi imkan sağlamanın da yolunu açacak. Bu nedenle HPV aşının ücretsiz olması için verdiğimiz mücadelenin bu panelle son bulmayacağını, bu mücadeleyi aşı ücretsiz yapılana kadar sürdüreceğimizi bir kez daha hatırlatmak isterim. Sağlık hakkı, yaşam hakkı demek zorundayız. Bunu demediğimiz anda sağlık hakkı Anayasa’da düzenlenen, hiçbir şekilde uygulamada yer almayan, devletin benim gücüm bu kadar dediği bir hak olarak kalıyor. Sağlık haklarını sadece Anayasa’ya bırakırsak, o zaman hepsini Maliye Bakanına sorarlar ve bizim hayatımız parayla eş değer olur. Paran yoksa öl denilen bir zihniyeti asla kabul etmeyeceğimiz için, sağlık hakkı eşittir yaşam hakkı demeye devam edeceğiz. Sağlık hakkının ikinci plana atılmasına izin vermeyeceğiz. İnsan haklarının insanın ortak sorunu olduğunu da söylemeye devam edeceğiz. Değişen ihtiyaçlara göre, mevcut haklarımızı geliştirmek için biz hukukçular olarak elimizden geleni yapıyoruz. Tüm yurttaşlar olarak hepimize, insan haklarına sahip çıkılması konusunda oldukça büyük görevler düşüyor.”