Necdet TAŞ
Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Sun RTV’de Semir Bolat İle Üretimin Gücü Programı’nın canlı yayın konuğu oldu. MTSO Hizmet Binası’ndaki Endüstriyel Tasarım ve KOBİ Danışmanlık Merkezi’nde (Atölye1886) gerçekleştiren programda konuşan Kızıltan, Mersin’i yeniden planlayacaklarını söyledi. Mersin’in Türkiye’nin ve dünyanın en önemli ticaret ve üretim merkezlerinden biri olduğunun altını çizen Kızıltan, “Tabii ki Mersin, yıllar itibariyle gelişmesini sürdürdü. Ticaret ve Sanayi Odası gelişmesini sürdürdü ama hep o günün teknolojisine uyarak. O günün teknolojisini önceden takip ederek bugünlere geldik. Neden yenilikleri takip ediyoruz? Üyelerin işlerini daha geliştirmesi, üretimlerini daha verimli ve seri yapması, maliyetlerini düşürmesi, daha çok ihracat ve ticaret yapması, kısacası Mersin’in top yekun kalkınması için çalışıyoruz. İşte Atölye1886 da kurulduğu gün MTSO’nun kurulduğu günkü şevkiyle Mersin’e yeniden ivme kazandırıyor. Fikrin yeniden ateşlendiği bir merkez oldu burası. Atölye1886 hem sanayiciye hizmet edecek hem eğitim kurumlarımıza, ilkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim devrelerine hitap edecek, teknolojiyi gençlerimize sevdirecek, cazip hale getirecek, hayali olanların hayallerini burada somut bir ürüne dönüştürebileceği bir merkez” şeklinde konuştu.
“MERSİN’İ PLANLAMAK İÇİN YENİ BİR ÇALIŞMA YAPTIK”
Mersin’i yeniden planlamak için bir çalışma başlattıklarını ifade eden Kızıltan, “Türkiye’de planlama ne yazık ki yok ama biz Mersin’i planlamak için bir çalışma başlattık. Bu çalışmayı TOBB’un üniversitesi var TOBB ETÜ ve Türkiye Ekonomik Politikalar Araştırma Vakfı var. Onlarla işbirliğinde Mersin’i planlayacağız. Mersin haritasına bakın Anamur’da ne var? Turizm geliştirilmeli. Tarım yine Anamur’da muz var. Farklı sebzeler üretilmeye başladı, Silifke’de, Mut’ta, Erdemli’de bu var. Çalışmamız tamamlandığında yatırımcı Mersin haritasına bakınca neresinde ne yapabilir görebilecek. Diyelim gıda yatırımını Mut OSB’de yapmalıyım çünkü buranın iklimi havası gıda üretimine müsait diyecek. Anamur’da şu yatırımı yapabilirim. Dağlarda krom madeni çıkarırım. Bir başka yatırımcı ben kromu işleyen tesis kurabilirim diyebilecek. Biz kromu çıkarıp cevher olarak ihraç ediyoruz. Ama onun yerine 3-4-10 kat misliyle katmadeğer sağlanmış ürün olarak geri alıyoruz. Kaynaklarımızı en iyi şekilde değerlendirmek üzere bir plan yapacağız. Stratejik Kalkınma ve Yatırım Planı yapacağız. Hükümete sunacağız ve diyeceğiz ki Mersin’in planı bu. Yasal zemini hazırla, altyapı yatırımlarını yap. Mersin’in de Türkiye’nin de böyle bir planlamaya ihtiyacı var. Amacımız bir havza yaratmaktı. Halen bu isteğimizden vazgeçmedik ama biz kendi çalışmamızı biran önce başlatalım zaman çabuk geçiyor, ticaret hızlanıp bir anda yön değiştirebiliyor. Bir anda farklı ülkelere gidebiliyor. O nedenle bizim hızlı davranmamız lazım. Havalimanı yapılıyor. Onun bitmesi bu bölgenin kaderini farklı değiştirecek. Havalimanı bitmeden bu hazırlıklar yapılmış olmalıydı. O havalimanı hinterlandının planlanmış olması lazımdı. Bir uluslar arası havalimanı ne gibi yatırımları çeker, çekmeli. Orada kargo taşıması çok ön planda olacak. Lojistik için orada planlamalar yapılmalı Soğuk hava depoları, ambarlar yapılmalı. Bunların hepsi planlanmalıydı ama ne yazık ki hep geriden geliyoruz. Biz havalimanı yaptık çevresi kendiliğinden gelişsin olmuyor” ifadelerini kullandı.
MERSİN MİLLETVEKİLLERİNE ÇAĞRI
Mersin’i ileriye taşımak için herkesin elini taşın altına koyması gerektiğinin altını çizen Kızıltan, “Bu sadece MTSO’nun yapabileceği bir iş değil tüm belediyelerimizle, üniversite ile kurumlarla diyalog içindeyiz birlikte ne yapabileceğimizi düşünüyoruz. Mersin’de birliği tam tesis etmek için yeniden kolları sıvadık. Önümüzdeki günlerde 25 Şubat Cuma günü Mersin’in tüm Milletvekillerini odamıza davet ediyoruz Meslek Komitelerimizle birlikte Mersin için ne yapabiliriz? Mersin sorunlarını birlikte nasıl çözebiliriz? Yatırımları nasıl daha çabuk bitirebiliriz? Konulu toplantı yapacağız. Tek tek milletvekillerini arayıp söylüyorum. Bu bir sorgulama olmayacak. Hep birlikte taşın altına elimizi koyup neler yapabiliriz nasıl bir araya gelebileceğimizi konuşacağız. Hep birlikte milletvekillerimizle MTSO olarak başardığımızda kente ivme verecektir ve belki de ondan sonra Mersin’i yönetenlerin tamamını bir araya getirip bir çalıştay yapabiliriz. Diyalogları sıklaştırmak, yakınlaştırmak istiyoruz. Siyaseti Ankara’da yapalım ama Mersin’de bir arada olalım. Siyaseti bir kenara bırakalım birlikte Mersin için hareket edelim. Gelmeyen Milletvekili kaybeder. Onlara tüyo vermeyeceğiz dağarcıklarında ne varsa onu koysunlar ortaya. Hazırlanıp gelsinler” dedi.
“MERSİN TARIMDA DÜNYADA ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTADA”
Mersin’in tarımdaki potansiyeline de değinen Kızıltan, “Tarıma değineyim. Mersin tarımda dünyada çok önemli bir noktada. Özellikle bakliyat ticaretinde çok üst düzey bir kent. Bulguru eskiden sadece Türkiye bilirdi şimdi en büyük ihracat kalemlerimizden biri olmuş. Pandemi nedeniyle Avrupalılar bile Bulgur tüketmeye başlamış. Bakliyat sektörünün dünyada Mersin’in merkezi olmaması için neden yok. Çok küçük çaba göstermek gerekiyor. Bizi yönetenlerin de Mersin’i bu konuda ciddiye alıp ona göre buradaki yapılanmayı hızlandırması, daha rantabl bir yapılandırma oluşturması lazım. Firmalar yer arıyor, bir fabrika kurmuş bir tane daha kuracak oradan buradan yer arıyorlar. Çaresi yok sektörün kendisini geliştirmesi için planlanacak. Olanak oluşturacağız. Sadece bakliyat sektörüne özgü rıhtım yapılsa bile dünyanın merkezi oluruz diyorlar. Sürekli sahadayız konuşuyoruz oturup planlamamız lazım. Tarım üretimi sanayiyi de geliştiriyor. Diyelim bakliyat sanayi tesis kuruyorlar eleme tesisi, boylama, kırma, paketleme tesisi. Bunları kim yapıyor? Bu ihtiyaç tarıma dayalı sanayiyi geliştirmiş. Dünyanın birçok ülkesine proses kurabilecek firmalarımız var. Tarım dolayısıyla gelişti. Tarımı bir kenara koyamayız tarım ürünlerini işlemeliyiz. Buğday üretiyoruz un fabrikası kuracağız. Dünyanın en çok un ihraç eden ülkesi olduğumuzu anımsıyorum. Tabi sadece gıda sanayi değil, makine sanayi de öyle. Büyük bir beyaz eşya fabrikası kuruluyor. Ben sahada çok dolaşıyorum ya 2-3 dinamik zeki genç mühendis dronla zirai ilaçlama yapıyor. Duydum hemen gidip gördüm. Bu firmalar Atölye1886’dan hizmet de alıyorlar. Öyle bir parçaya ihtiyaçları var ki piyasada bulmaları çok zor. O parçayı burada üretiyoruz. Sanayi ve Odamız işbirliği oluşuyor. Atölye1886’yı bir ortak kullanım atölyesi olarak değerlendirebiliriz. Buradaki makineleri almak belki firmaları zorlar. Herkes bir makine yatırımı yapacağına gelip buradan hizmet alabilirler. Kar amacı gütmeyen bir kurumuz sadece masraflar çıkacak şekilde fiyatlandırıyoruz. Dünyanın sayılı lojistik merkezlerindeniz. Yük potansiyelinin yüzde 60-70’ini hatta yüzde 80’ine kadarını karşılayabiliriz. Mersin Ana Konteyner Limanı yapılmasıyla Doğu Akdeniz’deki yük trafiğinin yüzde 80’ini Mersin olarak elimizde tutarız. Bazı hayati yatırımlar var. Doğru planlanıp doğru karar verilmiş yatırımlar var ama zamanlaması yok ya da bazı illerin birbiriyle çekişmesi nedeniyle gecikiyor. Karar verilmiş bir yatırım fizibilitesi yapılmış, ÇED raporları var, Mersin’e yapılması gerektiğine karar verildi ama üzerinden kaç yıl geçti. Ama yine geç değil. NE kadar erken başlarsak o kadar çabuk biter. Mersin Ana Konteyner Limanı yapılırsa sadece Mersin değil Adana, Antep, Maraş’ı da etkiler. Mersin’e yapılan hiçbir yatırım sadece Mersin’e yapılmış değildir. Hinterlandı için yapılıyor. Bugün liman Antep’e de Maraş’a da Niğde’ye de hatta Ankara’ya da hizmet veriyor. Burası bir merkez olmuş ve bu merkezi bozmaya hiç gerek yok” diye konuştu.
“MERSİN TURİZMDE HAK ETTİĞİ PAYI ALAMIYOR”
Mersin’in turizmden hak ettiği payı ve yatırımı alamadığına dikkat çeken MTSO Başkanı Ayhan Kızıltan, “Turizm ne yazık ki istenen seviyede değil. Bizim turizmle ilgili çok olanağımız var. Bir kez tarihi eserlerimiz, ören yerlerimiz paha biçilemez. Dünyanın hiçbir yerinde bulunamayacak ören yerlerimiz var yenileniyor, restore ediliyor ama biz buraya, Mersin’e turistik amaçlı insanları çekemiyoruz. Yazlık turizmi var, iç turizm var ama bence o da Mersin turizmini katleden bir yapı oldu. Güzelim plajlar siteler tarafından kapatılmış durumda ve hiçbir turiste fayda sağlamıyor. Zamanında Antalya planlanırken burası da o şekilde planlansa Mersin çok farklı bir yerde olacaktı. Turizm Antalya’da nasıl geliştirildiyse burada da öyle geliştirilir. Antalya’da hibe krediler verildi yatırımcılar tesisleri yaptılar. Mersin şu anda turizmde pilot il seçilmeli ve buraya özel tahsis şartları konulmalı ve hibe kredilerle desteklenmeli. Diğer türlü Mersin’in turizmde gelişmesi çok zaman alacak. Biz ortak bir yapı ile tesis yapalım dedik Bakanlığa yer tahsisi için müracaatımız var. Tahsise çıkabilmek için gerekli düzenlemeler üzerinde çalışılıyor ama sadece onunla kalmıyor altyapı yapılması lazım. Türkiye’de yanlış bir düşünce hakim. İstanbul’da çok daha kolay rant elde edilebiliyor ama sırf kolay rant elde edilsin diye ülkenin tüm kaynaklarını da İstanbul’a aktarmamak lazım. Her şey İstanbul’dan ibaret değil. Marmara Bölgesi, Trakya Bölgesi zaten dolmuş. Oradaki yatırımcı için artık yatırım yapmak çok pahalı. Anadolu’nun farklı kentlerinde çok daha uygun koşullarda yatırım yapabilirler. İstanbul’da 500 kişi çalıştıran bir fabrikanın ısıtma maliyetleri ne olur? Mersin’de bugünkü havada ısıtmaya ihtiyaç var mı? Yok. Maliyeti fazlasıyla düşürecek bir unsur. Bizim çok cazip imkanlarımız var. Devletin de bunları ortaya koyup teşvik etmesi gerekiyor. Bölgenin özelliklerine, yer altı yer üstü kaynağına göre, jeolojik durumuna, meteorolojik durumuna göre yönlendirmesi planlaması gerekiyor. Çok fazla şey söylemeye gerek yok. 3 kelimeyle özetleyeyim. ‘Her şey Mersin İçin’. Mersin’i, Türkiye’nin önünde hiçbir öncelik olamaz. Mersin çok kültürlü bir kent. Bir arada yaşıyoruz ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun sebebi liyakatsizlik. Halkımızdan rica ediyorum kentimizi yönetecek insanları, STK’ları yönetecek insanları bakıp benden mi bizden mi demeden duruşuna, kişiliğine, bilgisine yeteneğine bakarak seçin. Yoksa bu hengameden kurtulamayız” dedi.
“ENERJİ ZAMMI ÜRETİM ENERJİMİZİ BİTİRDİ”
Artan enerji maliyetlerinin üretime ve iş dünyasına yansımalarını da değerlendiren Kızıltan, İşletmelerin en önemli maliyet kalemleri arasında yer alan enerjide yüzde 300’lere varan artışlar yaşandığının altını çizerek, “Aşırı zamlarla, üretim sorunlarında artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bir an önce bu zamlar tekrar gözden geçirilmelidir. 2021 yılının son çeyreğinde zirve yapan kur krizi sonrasında, işletmelerimizin en önemli maliyet kalemlerinden olan enerjide %300’lere varan artış tüm sektörleri şoke etti. Önce hammadde ve işletme girdilerindeki fiyat artışı, ardından gelen enerji zammı firmaların ayakta kalma şansını yok etti. Üretim yapan bir işletmeye aralık ayında elektriğin kilovat saat ücreti 52 kuruş iken Ocak ayında 173 kuruşa çıktı. Yani Aralık ayında 25 bin TL elektrik faturası ödeyen bir üretim tesisine Ocak ayında 100 bin TL’den fazla elektrik faturası geldi. Yine Aralık’ta 5 bin TL elektrik faturası ödeyen küçük bir işletmeye yaklaşık 20 bin TL elektrik faturası geldi. Hizmetler sektöründe, perakende sektöründeki küçük ve orta ölçekli firmalara gelen elektrik faturası bütün maliyet hesaplarını altüst etti. Bazı işletmeler maliyet artışlarını satış fiyatlarına yansıtabiliyorken birçok işletmemizin bu ölçüdeki bir artışı fiyatlarına yansıtma şansı yok. Yansıtırsa satış yapamayacak, yansıtmaz ise zarar edecek. Bu işletmelerimiz iki arada bir derede çaresiz atılacak adımları bekliyor. Uzun süredir yüksek faiz-kur-enflasyon sarmalı ile mücadele eden sanayiciler, pandeminin etkisini en fazla hisseden sektörlerden olan turizmciler, bir yandan kuraklıkla mücadele eden çiftçiler yapılan bu zamlardan olumsuz etkilendi. Ayrıca yalnız sanayici, turizmci, çiftçi değil ekonominin temel çarkları olan tezgahlarını yeni açabilen esnaf, küçük işletmeler ve konut abonelerini de hayal kırıklığına uğrattı. İş dünyası sorunlara alışkındır. İş dünyası mücadelecidir. İş dünyası asla felaket tellalı olmamıştır. Ama bu aşırı zamlarla, üretim sorunlarında artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Bir an önce bu zamlar tekrar gözden geçirilmelidir. En azından bu dönemde elektrik, doğal gaz ve akaryakıtta vergilerin asgari seviyeye çekilmesi gerekir. Hatta bunların kaldırılmasını bile belli bir süre gündeme getirilebilir. Tarımda kullanılan akaryakıt için bu vergiler Avrupa'da kalkıyor. Biz neden tarım sektörümüzü korumuyoruz? Türkiye acilen öncelikler planlaması yapmalıdır. Bu sıkıntılı zamanlarda gereksiz, katma değer yaratmayan ülkeye kısa ve orta vadede yararı olmayan yatırımlar durdurulmalı ve ekonomi çarklarını çeviren iş dünyasına ve geçim derdinde olan vatandaşa destek verilmelidir.”
“TÜRKİYE’DE ORTA DİREK YOK OLDU”
Hayat pahalılığı ve ekonomik krize de değinen Kızıltan, “Orta sınıf artık kalktı. Türkiye’yi ayakta tutan orta direkti, yok oldu. Yaşım itibariyle bugüne kadar çok şey gördüm. Varlık da çektim, yokluk da çektim, elektrik olmayan dönemi de yaşadım, teknolojinin olmadığı dönemi de, teknolojinin geliştiği dönemi de yaşadım ama bugün neden bunları yaşadığımıza dair tek tespit ettiğim şey şu: Çocukluğumu, babamın neslini anımsıyorum da hepsinin sağlam karakteri vardı. Türk insanı diyebileceğim yapıda insanlardı. Öyle yetiştirilmiş kişilerdi ki önce Türkiye diyorlardı. Baktığınız zaman Türk insanı tipini görürdünüz. Şimdi bir Japonya’ya bakıyorsunuz Japon kültürü disiplinlidir diyorsunuz, Çin çalışkandır diyorsunuz. Almanya öyle. Hepsinin bir özelliği var. Bu neden kaynaklanıyor eğitimden, aile yapısından, yetişme tarzından belli karaktere sahip insanlar yetişiyor ama Türkiye’de belli bir dönem, Cumhuriyetin ilk yıllarında çok iyi insan yetiştirmişiz. Ülke için çalışacak insanlar yetiştirmişiz. Doğru neyse onu yapan yanlışa sapmayan insanlar yetiştirmişiz. Ben bunu babamda ve arkadaşlarında gördüm. Ardından eğitim sistemi sürekli bozulan bir Türkiye var. Farklı fantezilerle insan yetiştirmeye çalışan siyasetçiler. Eskiden etnik köken çatışması yoktu. Bu çıkartıldı. Din kavgası, tartışması yoktu. Bunların hepsini düşününce belli bir karakterde yetiştirilen insanların önü kesildi, kargaşa içinde nesil yetiştirildi. Bu nedenle biz doğruyu bulamıyoruz. Bulsak bile farklı nedenlerden dolayı onun doğru olduğunu kabul etmiyoruz. Plansız programsız bir nesil, bir ülke olduk. Günlük gelişmelere göre pozisyon alan bir ülke haline geldik. İnsanlar da böyle. Gün ola harman ola. Akaryakıta yeni zam geldi. Bir yılda yüzde 111 zam. Dün Akaryakıt Komitesi ile bir araya gelmiştim. Şöyle bir algı var. Akaryakıt bayileri çok para kazanır. YA da önceden kazanıyordu şimdi daha da çok kazanıyor. Neden çünkü akaryakıta zam geldikçe bayilerin karı artıyor diye düşünülüyor. İlk kez son 1-2 yıldır akaryakıt bayilerinin çok dertlendiğini gördüm. Şimdi 1,5 senedir akaryakıt bayilerinin karı 90 kuruş. Zam geliyor ve yine 90 kuruş. Şimdi 15 liranın üzerine çıktı ama karları yine 90 kuruş. Nereye gidiyor bu zamlar. Devlete mi yoksa nereye gidiyor bilemiyoruz. Niye bu kadar zam yapılıyor? Elektrik fiyatlarının artmasından herkes şikayetçi. Markete gidiyorum hemen beni yakalıyorlar. Biz soğutucuları mı kapatalım, ürünler bozulsun mu diyorlar. İşçilik maliyetleri arttı zaten diyorlar. Akaryakıtçılar kapatacağız, marketler kapatacağız demeye başladı. Böyle bir durum içindeyiz. Bu sesi biz her yerde anlatıyoruz. Ankara’daki bakanlarla toplantılarda dile getiriyoruz ama üyelerimiz diyor ki çıkın anlatın, kamuoyunda biz de sizin söylediğinizi görelim diyorlar. Biz de yarın bir gün çıkıp iş dünyasının çektiği sıkıntıları seslendireceğiz. Herkes çok zor durumda” şeklinde konuştu.