Neşet TORUN
Mersin’de düzenlenen 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamaları sönük geçti. Pandemi nedeniyle 2 yıldır kutlanamayan 1 Mayın etkinliğine sadece 3 bin 500 kişi katılırken, geniş güvenlik önlemleri ise dikkat çekti. Sabah saatlerinde eski Tevfik Sırrı Gür Stadyumu önünde toplanan sendikalar, Sivil Toplu Örgütleri, dernekler ve öğrencilerin oluşturduğu kortej, “Bu düzen dikiş tutmaz, sömürüsüz bir dünyayı biz dokuyacağız”, “Haksızlıklara, adaletsizliklere, sömürüye, yoksulluğa karşı 1 Mayıs’ta bende varım” demek için pankart ve sloganlar eşliğinde Cumhuriyet Alanı’na yürüdü. Burada “İnsanca yaşamak istiyoruz”, “Yaşasın 1 Mayıs”, sloganları atan kalabalık, halaylar çekerek bayramı kutladı.
“BİR YANDA AÇLIK BİR YANDA İŞSİZLİK”
Etkinlikte konuşan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Genel – İş Sendikası’nın Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, 1 Mayıs’ın, işçi sınıfının Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü olduğunu hatırlatarak, “Tüm dünyada, bu meydanda ve ülkenin her yerinde coşkuyla, umut ve heyecanla kutlanıyor. Yasaklara, baskılara rağmen umudu büyütüyoruz. Her gün 1 Mayıs, her yer 1 Mayıs, birlikte değiştireceğiz diyoruz. Bu vesileyle buradan bir kez daha Taksim 1 Mayıs alanının yasaklanmasını kabul etmediğimizi ve yasakların kalktığı bir ülke için mücadele kararlılığımızı ifade ediyoruz. Yıllardır emeğimizle, alın terimizle insanca çalışma, insanca yaşama mücadelesi veriyoruz. Ancak durumumuz her gün biraz daha kötüleşiyor. Sorunlarımız katlanarak artıyor. Kapitalist sisteminin yarattığı eşitsizliklerin ağır sonuçlarını her gün yaşıyoruz. Ekmeğimiz her geçen gün küçülüyor. Elektrik, doğalgaz, gıda, akaryakıt, ulaşım, kiralar başta olmak üzere ardı arkası kesilmeyen zamlar, enflasyon ve dövizdeki artış yoksulların, ezilenlerin, işçi ve emekçilerin yaşamını daha da çekilmez hale getiriyor. İşsizlik rekor üzerine rekor kırıyor. TÜİK’in sahte enflasyon rakamlarına endekslenen maaş artışları sonucunda bugün milyonlar açlık sınırında yaşıyor. Bizim açlığımız yüzde 1’in gözünün doymamasından kaynaklanıyor. Bir yanda açlık, yoksulluk ve işsizlik büyürken diğer yanda sermaye kesimi servetlerine servet katıyor. Öyle ki, ülkemizde en zengin yüzde 10 tüm gelirin yüzde 54,5'ine el koyarken, en yoksul yüzde 50'nin payına ise sadece yüzde 12 düşüyor! Çünkü 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patronu ve ayrıcalıklı zümreyi korumak için seferber ediyor” ifadelerini kullandı.
“KAMU EMEKÇİLERİ HUKUKSUZCA İHRAÇ EDİLİYOR”
Sömürünün çarklarının milyonlarca işçinin, emekçinin canıyla, kanıyla döndürülmeye çalışıldığını iddia eden Göksoy, “Güvenceli-kadrolu çalışma hakkımız yok sayılıyor, güvencesiz istihdama mahkûm olmamız bekleniyor. Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri, işçileri, kamu emekçileri, mühendisleri, mimarları, hekimleri, avukatları, aydınları, akademisyenleri, sanatçıları, gençleri, kadınları, emeklileri, emekli dahi olamayanları, EYT’lileri ezdikçe eziyor. 13 milyon emeklinin sendikalaşmasının önü, anti demokratik bir şekilde engelleniyor. Emeklilerin sendikal mücadelesinin önündeki engeller derhal kaldırılmalı ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı. Milyonlarca emekli yıllarca SGK pirimi yatırmasına rağmen, sağlıkta dönüşüm programı başladığından bu yana, devlet hastanelerine her gittiklerinde, ödedikleri muayene ücretleri ve ilaç paraları nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşamaktadırlar” diyen Göksoy, “Emekliler, çalışanlar insanca yaşamak istiyor. Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hakkımız ortadan kaldırılıyor, KHK’lar ve geçici 35. Madde eliyle on binlerce kamu emekçisi hukuksuzca ihraç ediliyor. Sendikalı oldukları için binlerce işçi işten çıkarılıyor” dedi.
“SEÇME, SEÇİLME HAKKI YOK SAYILIYOR”
Bu düzenin yaşamı ve gezegeni tehdit eden büyük bir felakete dönüştüğünü kaydeden Göksoy, “Gölgesini satamayacağı ağacı kesen kapitalist barbarlığın yarattığı yıkımın faturasını milyonlarca insan canlarıyla, doğa geri dönüşü olmayan tahribatlarla ödüyor. Nükleer, termik, jeotermik santraller, siyanürlü maden aramaları, atmosfere, toprağa salınan zehirli gazlar, zehirli atıklar ekolojik krizi derinleştiriyor, yeni pandemilere yol açıyor. Akkuyu Nükleer Güç Santralinin inşaatı tüm itirazlarımıza rağmen devam ediyor. Kuzeyimizde devam eden savaş, böyle bir santralin varlığının diğer tehlikeler yanında ne kadar büyük bir risk barındırdığı bir kez daha görüldü. Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin olan ülkemizde, gelecek nesillere yaşanabilir bir doğa bırakma mücadelemiz sürecektir. Mersin’in değişik yerlerinde devam eden taş ocakları, tarım alanlarının yapılaşmaya açılması, dikey kentleşme, balık çiftlikleri ve Atatürk Parkının liman genişletme çalışmaları ile daraltılmaya çalışılmasına sessiz kalmayacağımız bilinmelidir. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor. Seçme, seçilme hakkı yok sayılıyor, belediyelere kayyumlar atanıyor, vekiller cezaevlerine konuyor, kitlesel tutuklamalar hız kesmiyor, bir kez daha parti kapatma davaları ile halk iradesine ipotek konmak isteniyor” şeklinde konuştu.
“SÜREKLİ OLARAK İÇ VE DIŞ DÜŞMAN YARATILIYOR”
Sürekli olarak iç ve dış düşman yaratıldığını öne süren Göksoy, “Yukarıdan aşağıya kışkırtılan şovenizm, cinsiyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve savaş politikaları bu düzenin yarattığı krizi yönetmenin bir yolu olarak ülkemizin ve halkların geleceğini tehdit ediyor. Kürt sorununu çözümsüz kılarak toplumsal gerginliklerden nemalanmak, rant elde etmek, kutuplaşma üzerinden iktidarlarını kalıcı kılmak istiyorlar. Kürt sorunun çözümü için askeri yöntemlerin çare olmadığıolamayacağı görülmesine rağmen ısrarcı olmak yerine, demokratik-barışçıl çözüm için iktidarı ve iktidar adayı tüm partileri sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Sınıfsal eşitsizliklerin yanı sıra toplumsal cinsiyet eşitsizliği de derinleşiyor, kadınların omuzlarına yıkılan hane içi iş ve bakım yükü artıyor. Kadına yönelik şiddet tırmanıyor. Kadınlar bir yandan işsizliğin, bir yandan esnek çalışma biçimlerinin ve güvencesizliğin hedefi haline geliyor. Bu ateşten günlerde kadınların güçlendirilmesi gerekirken, İstanbul Sözleşmesi gibi kazanımlar iktidarın hedefi oluyor. İktidarın tepesindekiler farklı cinsel yönelimleri hedef haline getiriyor, yaşam haklarını bile çok görüyorlar. Üniversiteler iktidarın arka bahçesine dönüştürülürken gençler barınamadıkları için okuyamama tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. On binlerce akademisyen, bilim insanı ve genç akın akın yurt dışına göç ediyor. İktidar “giderlerse gitsinler” diyerek ülkenin en aydınlık beyinlerini kaçırtarak karanlık bir geleceğin parke taşlarını döşemeye devam ediyor. Tek sesli medyanın propaganda yayınlarıyla gerçekler perdelenmek isteniyor, hakikate dair çığlıklar, baskı, şiddet, sansür ve devlet zoru ile bastırılmak isteniyor” diye konuştu.
“PATRONLARIN YÜZÜ GÜLÜYOR”
“Bizim değil, sermayenin, patronların yüzünü güldüren bu düzen böyle gitmez. Bu bozuk düzen, bizim düzenimiz değil. Bu sömürü düzenin bize vereceği hiçbir şey yok! Yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacı mutlu bir azınlık dışında tüm kesimlerin ortak talebidir. Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu, işsiz kalınmadığı, aç yatılmadığı bir dünya ve ülke istiyoruz. Birleşerek yaratacağız. Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu, ekonomik krizlerin, salgınların faturasının emekçilere yıkılmadığı, mültecilik statüsünün tanındığı bir gelecek istiyoruz. Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı yeni bir toplumsal sözleşme istiyoruz” ifadelerini kullanan Göksoy, “Birleşerek hayata geçireceğiz! Düşüncenin, ifade özgürlüğünün cezalandırılmadığı, savaşların olmadığı, başta Kürt sorunu olmak üzere sorunların barış ve diyalogla çözüldüğü, cezaevleri yerine okulların yapıldığı, işkence ve kötü muamelenin yaşanmadığı bir ülke istiyoruz. Birleşerek ve ortak mücadele ile inşa edeceğiz! Kadınlara yönelik şiddet, taciz ve tecavüzün son bulduğu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırıldığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği bir ülke istiyoruz. Birleşerek gerçekleştireceğiz! Çalışma hakkımızı ortadan kaldıran OHAL uygulamaları ve uygulayanları gidecek, birleşerek biz kazanacağız! Biz tüm sömürülenler, yoksullaşanlar, ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Birleşerek değiştireceğiz!” diye konuştu.
Konuşmaların ardından İlkay Akkaya konseri ile 1 Mayıs kutlamaları sona erdi.