Hüseyin KIRKGÖZ
Daha önce sahile ördüğü duvar nedeniyle bölge sakinleri ve çevrecilerle karşı karşıya kalan Taşucu Limanı ve SEKA arazisi olarak bilinen geri sahanın ihalesini alan CEY Holding bu defa yapacağı projeyi vatandaşlara anlatmak için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) toplantısı yapmak istedi. Taşucu Park Tesislerinde yapılması planlanan ÇED toplantısına çevrecilerin tepkisi damga vurdu. Çevreciler eylemi nedeniyle ÇED toplantısı yapılamadı. Toplantının yapıldığı salonda çevik kuvvet polisleri geniş önlem aldı. Toplantının yapılmasına izin vermeyen çevreciler, düdük ve ıslık çalarak CEY Holdinge tepki gösterdiler.
KABASAKAL: “TAŞUCU HALKI DOĞASINA SAHİP ÇIKTI”
Çevreciler adına açıklama yapan Avukat Semra Kabasakal, “Bizim amacımız vatan toprağımızı ve denizimi savunmak. Başka bir amacımız yok. Hedefimiz Taşucu’muzu korumaktır. Toplantıyı yaptırmadığımızla ilgili tutanak tutulacak. Sonra da onlar çekip gidecek ancak biz burada 1-2 saat beklemek zorundayız. Ayrılmayacağız ve burada oturmaya devam edeceğiz. Taşucu’nda bir serbest bölge ve kirli teknolojili bir yatırım yapmak istiyorlar. Önce sahile bir duvar ördüler ama yasadışıydı bu. Bunun hiçbir yasal dayanağı yoktu. Daha sonra ÇED Toplantısı yapılacağı duyurusu yapıldı. Biz de bunun üzerine ÇED Toplantısını yaptırmamak üzere burada toplandık. Taşucu halkı bugün doğasına ve denizine sahip çıktı” dedi.
DOĞAN: “TERSANE DOSYASIYLA BENZER BİR OLAY”
Avukat Ayşe Doğan ise, “Daha önce de bu çevrenin korunması gerektiğini defalarca dile getirmiştim. Bu bölgede koruma altında olan Göksu Deltası ve Kuş Cenneti bulunmakta. Dolayısıyla uluslararası antlaşmalarla da zaten koruma altına alınmış bir bölge burası. Biz yatırıma ve projelere karşı değiliz ancak yer seçimine karşıyız. Tersane dosyasıyla da benzerdir. Tersane dosyasında hukuk, doğayı ve çevreyi korudu. Böylelikle davayı kazandık. Şimdi burada tersane dosyasına benzer bir projenin tanıtımını yapmak istediler. Biz de kendilerine şunu anlattık; biz bunun bu topraklara bir ihanet olduğunu biliyoruz. Bu proje tarım, deniz, doğa ve turizme darbe vuracak. Böyle bir teknolojiyle betonlar dökülecek, korkunç bir dolgu yapılacak. Onlara böyle bir kirli teknolojiye izin vermeyeceğimizi anlattık. Ve nitekim Taşucu halkının yoğun direnişiyle de burada açıklama dahi yapamayacaklarını görerek toplantı salonunu terk ettiler” şeklinde konuştu.
“SİLİFKE’DEKİ 36. DAVAMIZI AÇACAĞIZ”
Bundan sonra hukuki sürecin başlayacağını ifade eden Avukat Doğan, “Tersane dosyasında olduğu gibi hukuk savaşını da kazanacağız. Buranın yine bir turizm beldesi olarak kalması için elimizden geleni yapacağız. Hem sahada hem de mahkeme salonlarında bunu göstereceğiz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Biz bunun nasıl bir kirli teknoloji olduğunu çok iyi biliyoruz. O yüzden neden gelip tekrardan bunu dinleyelim ki? Onlar gibi biz de toplantının yapılmadığı tutanağını tutuyoruz. Onlar da tuttu ve terk ettiler. ÇED iptali davasını bir ay sonra açacağız. Sahile ördükleri duvarın da olmaması gerektiğini biz ÇED dosyasında gördük. Onunla ilgili de yasal süreci başlatacağız. Mersin Çevre ve Doğa Derneği olarak Silifke’de 35 tane davamız var, bu da 36. Davamız olacak” ifadelerini kullandı.
LEVENT: “DUVAR ÖRÜLEN ALAN TAPUDA TSCİL DIŞI”
Avukat Harika Levent de, “Öncelikle Taşucu’nda yaşayan ve buranın havasını soluyan bir vatandaşım. Mart ayında sürekli yürüdüğümüz yürüyüş yolumuza duvar ördüler. Kamuya açık yerleri demir perdelerle ördüler. Burası asla özel mülkiyet olamaz. Oysa ki; bu alanda dahil olmak üzere Taşucu’ndan Atakent’e kadar 65-70 km civarında doğal plajdır. Doğaya ve çevreye imar ve rant için yapılan müdahaleler sonucu ne yazık ki hepimiz zarar görmekteyiz. Bu topraklar bizim, bu doğa bizim, bu sahil bizim, bu kıyılar bizlerin vatandaşın, halkın, tüm insanların. Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl, akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Anayasanın 43.maddesine göre kıyılar devletin hüküm ve tasarrufunda olduğu için bu nitelikleri gereği özel mülkiyete konu olmaları mümkün değildir. Anayasa ve yasalara göre sahiller vatandaşındır, tüm halkındır. Sahil şeridinde çit, duvar, tel örgü gibi engeller oluşturulması yasağı; kıyı kanunuyla uygulama imar planı bulunan yerlerde çit, duvar, tel örgü gibi engeller oluşturulması ve kirletici ve çevreyi bozucu etkisi olan atık ve artıkların dökülmesi ve kazı yapılması yasaklanmıştır. Anayasamızın 56.maddesine göre “Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olması gerekir.” Sahil şeritlerinin dengeli bir çevre ile yakın ilişkisi tartışmasızdır. Sahil şeritleri ve kıyılar kişilerin yararlanacağı doğal çevreyi oluşturur. Herkes bu çevrede sağlıklı ve dengeli bir yaşam hakkına sahiptir. Çevre koşullarına ve kamu yararı esasına göre saptanmamış sahil şeridi uygulaması kişileri bu Anayasal haktan yoksun kılar. Yani yaptıkları duvar örme işi yasaya aykırı. Kaldı ki bu alan tapuda zaten tescil dışı. Nükleer santralle burayı gözden çıkardılar. Çimento fabrikalarıyla burayı gözden çıkardılar. Şimdi de kirli sanayiyi buraya getirmeye çalışıyorlar. Projeyi araştırdık lojistik ve sanayi alanı yapacaklarmış. Dolayısıyla burayı bir serbest bölge yapma planları var ama biz bölgede yaşayan halk olarak buna karşıyız. Girilen ve çıkılanın belli olmadığı, İzmir ve İstanbul’da yapılamayan işleri burada yapma peşindeler. Bu kirli projeye izin vermeyeceğiz. Biz yasal olmayan işlere karşıyız. En fazla kanser oranının olduğu ilçe Silifke… Buradan mendireğin yeri değişecek. Ramsar sözleşmesine aykırı işler yapılacak. O sözleşme kapsamında kazanılmış bir dava var. O dava bize emsal olacak. Birinci derece sit alanı olan paftanın içinde SEKA’yı da koymuşlar. Kirli sanayi istemiyoruz. Kanser olmak istemiyoruz” şeklinde konuştu.