Haber Merkezi
Türkiye’yi adeta yasa boğan Kahramanmaraş merkezli depremlerle ilgili bir açıklama yapan 26. Dönem CHP Mersin Milletvekili İnşaat Yüksek Mühendisi ve Ulaştırma Uzmanı Serdal Kuyucuoğlu, “Türkiye 12 saat içinde üst üste yaşanan 7,7’lik Pazarcık ve 7,6’lık Elbistan depremleriyle sarsıldı. 13,5 milyon insan 10 il etkilendi. Ardından Defne / Samandağ merkezli 6,4’lük ve 5,8’lik depremler ile insanlar bir kez daha yıkım ve korku yaşadı. Sayı tam netleşmese ve her gün artsa da 50 bin civarında insanımızın can verdiği görülüyor. Yaralı sayısı yüzbinlerce yıkılan ve çok hasarlı 400 bin civarında. Yani en az 1 milyon 600 bin insan evsiz kaldı. Evleri yıkılan ve artçı depremlerle panik olan insanlar başta Mersin olmak üzere diğer illere sığındılar. Devletin hazırlıklı olmaması, konuya STK’ların yurttaşların ve diğer illerden depreme yardıma koşan Belediyelerin yardımını ve depremzedelere sahip çıktığını gördük. Yurt içinden ve yurt dışından gelen arama kurtarma ekiplerinin yardımları ile yıkıntılar arasında yaşanan can pazarını yaşadık” ifadelerini kullandı.
“DEVLETİN HAZIR OLMAMASININ GETİRDİĞİ PANİĞİ YAŞADIK”
Devletin hazır olmamasının getirdiği paniğin yaşandığını ifade eden Kuyucuoğlu, “Devlet panikle her yardıma koşana, kendi eksikliğini tamamlamaya çalışan kesimlere ve yardımlara müdahale etti, sahiplenmeye çalıştı. Yurttaş kadar, devlet de gerekli hazırlıklı ve organize olmadığı için zamanında müdahale edemedi ve enkaz altında kaldı. Türkiye bir deprem ülkesi, ancak 1999 Kocaeli depremine kadar hiçbir ciddi çalışma ve tedbir alınmadı. 1999 Depreminde binlerce insanın can vermesi ile deprem yönetmelikleri hazırlanmaya başlandı. Depreme karşı inşaat yönetmelikleri hazırlandı, ara ara değiştirildi. Yapılması gerekenler bilim adamları tarafından tartışıldı, raporlar hazırlandı. Ancak 1999 depremi sonrası alınması gereken dersler alındı mı sorusunun cevabı koskoca bir Hayır… Kahramanmaraş Depremi sonrası 50 bine yakın insanın ölümü 400 bin civarında bağımsız bölümün yıkılıp hasar görmesi ve 13,5 milyon insanı etkilemesi neticesi suçlu aranmaya başlandı. İhalenin birilerine yıkılma çabası olduğu ortada. 118 binin üzerindeki yapının yıkılması ve hasarlı olmasının suçlarını 10-15 müteahhidin tutuklanması ile toplumun tepkisi kırılmaya ve suçun birilerinin üzerine yıkılarak bu işin altından kalkılmaya çalışılıyor. 13.07.2001 yılında yapı denetim yönetmeliği çıkarılmış belli illerde uygulamaya başlanmıştır. 2011 yılında yapı denetim yasası tüm Türkiye’de uygulamaya konulmuştur” dedi.
“TÜM SORUMLULUĞU MÜTEAHHİTLERE YIKMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Belli çevrelerin, özellikle hükümetin şimdi işi sadece müteahhitlere yıkarak dikkatleri asıl suçlulardan kaçırmaya çalıştığını iddia eden Kuyucuoğlu, değerlendirmelerine şöyle devam etti; “Bu işin sıcaklığı geçtiğinde tutuklanan müteahhitlerin bırakılacağı tutuksuz yargılanarak yıllarca sürecek yargılama sonucu kusurlu iseler çok az cezalarla kurtulacaklarını hepimiz biliyoruz. Mayıs 2018 yılında AKP tarafından torba yasa içerisinde imar barışı adı altında çıkarılan imar affının Kahramanmaraş depremi ile ülkemiz ve insanımıza neye mal olduğunu hep birlikte gördük, yaşadık. 10.05.2018 tarihinde TBMM’de CHP Grubu adına yaptığım konuşmada bunun nelere mal olacağını, usulüne uygun iş yapanlara ceza, yasal ve teknik kurallara uygun olmayan denetimsiz yapılara ödül olacağını, bunun ekonomik gelir ve oy elde etmek için seçim öncesi yapıldığını, imar barışının bir seçim rüşveti olduğunu belirtmiştim. 1999 Marmara depremiyle büyük ölçüde imar aflarının yarattığı sağlam olmayan yapı stokunun yıkılmasının ağır bedeli topluma ödetilmiştir. “Bu yasa seçim öncesi verilen bir rüşvettir.” İfadeleri meclis konuşmamda yer almış idi. Nitekim o tarihten bir ay sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçim gezilerinde Kahraman Maraş, Hatay, Malatya, Elazığ, Gaziantep ve bazı kentlerde imar affı ile ne kadar yapının af kapsamına alındığını övünerek söylemiştir. Bilimi inkar eden, afetleri kadere bağlayarak gerekli hazırlıkları yapmayanlar bu afetlerin, kayıpların en büyük sorumlusudur.”
“EN BÜYÜK SORUMLULULAR İMAR AFFINA İZİN VERENLERDİR”
“İmar afları ile kaçak ve sağlıksız yapıları oy ve para uğruna affedenler en büyük sorumlulardır. Tüm afetlerde devletin sorumluluğu inkar edilemez şekilde 1. derecede vardır. Ancak 2. derecede projeyi yapan mühendisinden, zemin etüt raporunu veren jeoloji mühendisine, şantiye şefine, fenni mesul, projeye ruhsatı veren yerel yönetimin, yapı denetim firmasının ve yapımcı, yüklenicinin (müteahhit) ortak sorumlulukları vardır. Tabii jeolojik ve topografik haritalara göre şehir planı yapan şehir planlamacısının ve bu planları yapan yerel yönetimlerin, yapı denetim firmaları ve yerel yönetimleri denetleyen Çevre Şehircilik ve İklimlendirme Bakanlığı’nın sorumluluğu yadsınamaz” ifadelerini kullanan Kuyucuoğlu, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Deprem yapı denetim yönetmeliği öncesi yapılan yapılarda da, yapı denetim firmaları harici her kesim sorumludur. Devlet ve kurumları asli sorumludur. Diğer kesimlerin ise hangisinin sorumluluğunu yerine getirmediği incelemeler sonrası ortaya çıkacaktır. Hükümetin panik içinde seçime giderken hemen inşaatlara başlıyoruz çabası da yanlışların devam ettiğini gösteriyor. Bilimsel çalışmalar neticesi fayların olduğu ve zemini sağlam bölgeler tespit edilmeli, bu bölgelerde şehirlerin planlaması yapılmalıdır. Yapılacak inşaatların temel ve taşıyıcı sistemleri zemin durumuna göre sağlıklı olarak hesaplanarak ebatlandırılmalı ve buna uygun temel sistemi seçilmelidir. Yıllardır bilim adamlarının yaptığı afet gelecek çağrılarına, iktidarın kulak verip, gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Yapılan yardımlar ve yapılacak konutlar gidenleri geri getirmiyor. Rant, inşaat, çıkar, imar afları ve oy peşindeki iktidar, bu felaketlere hazırlık yapmayan baş sorumludur. Yeşil alanları yok ederek, zemini uygun olmayan yerleri imara açarak, toplanma alanlarını yok ederek, kayıpların bu kadar büyük olmasına neden olmuştur. Kira yardımı, hızlı konut yapacağız teraneleri kimsenin sorumluluğunu yok edemez. Baş sorumlu 21 yıldır iktidarda olanlardır. Ancak sorumluluklarını yerine getiremeyenleri etik olarak gereğini yapma erdeminden de yoksunlar. Eğer bu felaketleri tekrar yaşamak istemiyorsak, tüm yapıların kontrolden geçirilip zemin etütleri ile çok sıkı denetim yapılarak yapıları inşa etmeliyiz. Yapılacak yapıların, bölge seçimi, zemin etütleri ve çok sıkı koşullara bağlı yapılar yapılması gerekiyor. Tabii ki devletin de liyakatli ve ehil kişilerle hiçbir taviz vermeden afetlere hazır ve organize olması gerekiyor.”