Necdet TAŞ
Kahramanmaraş depremlerinde yaşanan yangın nedeniyle kapatılan ve 3 ay boyunca kapalı kalacağı açıklanan İskenderun Limanı’nın ardından Doğu Akdeniz’deki gemi trafiğindeki yoğunluk artarak devam ediyor. İskenderun yükleri Mersin başta olmak üzere Adana ve Hatay’daki diğer limanlara kaydırılırken Mersin Uluslararası Limanı’ndaki artan yoğunluk yük operasyonlarını olumsuz etkiliyor. Zaten uzun yıllardır tam kapasite ve yüksek doluluk oranıyla çalışan MIP, İskenderun yüklerinin de kendisine kaymasıyla birlikte tıkanma noktasına geldi. Yaşanan sıkışıklığın aşılması için MIP yönetimi ihracat yüklerinde Kontrollü Konteyner Kabulü sistemine geçiyor. Yeni uygulamayla ilgili detayların MIP tarafından bu hafta içinde paylaşılması bekleniyor. Öte yandan yoğunluk nedeniyle TCDD’den ek seferler de bekleniyor. Rusya Devlet Radyosu Sputnik Radyo’da Ankara’dan Haber Var Programı’nda Aysel Alp’in konuğu olan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Kahramanmaraş merkezli depremin ekonomiye etkisi, deprem sonrası Mersin’e göç ve bu göçün yönetilmesi ve Mersin Limanında oluşan yoğun yük trafiğiyle ilgili konulara değindi.
“DEPREMİN YARALARININ SARILDIĞI İLK KENT MERSİN OLDU”
Mersin’in ‘Afet Bölgesine’ alınma talebiyle ilgili konuşan Kızıltan, “Bu sadece Mersin’in bir sorunu değil. Mersin bölgeye en yakın kentimiz ve tabi deprem buraya fiziki olarak etki yapmadı. Bölgede yaşayan 13 milyon insanın birçoğunun yakın akrabaları Mersin’de. Mersin nüfusu çevre illerden göç eden insanlarla oluşmuş. Depremin yaralarının sarıldığı ilk kent Mersin oldu. Orada evleri zarar gören, korkan insanlar Mersin’e akın etmeye başladı ve birden bire kentin nüfusu ilk haftada 200 bine şimdi de 300 bine yaklaşmış durumda. Tabii Mersin yurttaşlarımızı bağrına bastı ve elimizden geldiğince rahat ettirmeye çalışıyoruz. Tüm kent seferber olmuş durumda. O kadar iyi organize olduk ki depremzedelerimizin yaraları Mersin’de bir nebze sarıldı. Tabi kentin de bir kapasitesi var. Daha önce yoğun Suriyeli göçü almıştı şimdi depremzede vatandaşlarımızı kucakladık. Biz tüm STK’lar bir araya geldik. Yaklaşık depremden 2-3 gün sonra MTSO olarak bu konuyu gündeme getirdik. Mersin’in bu yükün altından kalkması, depremzede yurttaşlarımızı en iyi şekilde ağırlaması için Mersin’e hükümetin özel bir statü tanıması gerektiği kararı alıp Cumhurbaşkanı’na ilettik” ifadelerini kullandı.
“LİMAN SAHASI DOLDU TAŞTI”
“Mersin’in kaynakları da bir noktaya kadar belki tarım bölgesi gıda sorunu yok ama birden hem deprem bölgesine çok miktarda malzeme gitti hem burada yüksek miktarda gıda malzemesi tüketiliyor” şeklinde konuşan Kızıltan, “Gıda ihtiyacının artmasıyla gıda açığının ortaya çıkması da muhtemel olabilir. Bu nedenle TC Hükümeti’nin Mersin’e özel bir statü tanıması, deprem bölgesine sağlanan ekonomik, finansal, kredisel avantajların Mersin’e de sağlanması lazım. Mersin bölge ile ticareti çok yüksek bir kent. O bölge Türkiye ihracatının yaklaşık yüzde 10’unu yapıyor. 30 milyar dolarlık ihracatları var. Mersin bu bölgenin ihracatının yapıldığı bir liman kenti. Mersin Limanı da o kadar çok sıkıştı ki İskenderun Limanı da hasar görünce oraya yanaşamayan gemiler Mersin’e gelmiş durumda ve Mersin Limanı açıklarında 30 üzerinde gemi birikti. Liman sahası doldu taştı. Mersin o kadar çok sorunla boğuşuyor ki hükümetin biran önce buraya en etkin bakanlarını gönderip sadece Mersin için değil deprem bölgesi ve Türkiye için Mersin’in sorunlarını yerinde görüp çözmeleri gerekmektedir. Biz yazımızı, taleplerimizi hafta başında Cumhurbaşkanımıza da ilettik. Umuyorum sesimizi duyar hükümetimiz ve Mersin’e en etkili bakanlarını gönderip ne gibi tedbirler alacak hep birlikte kararlaştırırız diye umuyorum” dedi.
“GELİĞ MERSİN’İ GÖRMELERİ LAZIM”
Mersin olarak depremzedelerini ağırlamaktan gururlu olduklarının altını çizen Kızıltan, değerlendirmelerine şöyle devam etti, “Yabancı yardım kuruluşları Mersin’in durumuna bakmak için geldiler hepsi övgüyle bahsetti. Biz Türkiye’de bu kadar organize bir kent görmedik dediler. Kötü koşullar altında depremzedelerin çadırda barındırıldığını düşünüyorduk dediler ama hepsinin sıcak yataklarında odalarında yattığını gördük dediler. Yani Mersin o derece organize ve şefkatli şekilde depremzedeleri ağırlıyor. Otellerimiz depremzede vatandaşlarımızı hem barındırıyor hem yemek ikram ediyor. Tabi otellerimiz bu duruma belli bir süreye kadar dayanabilecek. Lokantalarımız birleşip ilçelerdeki otellere pansiyonlara buradan sıcak yemek taşıyorlar. Mersin’i gelip görmek lazım. Bir kez daha çağrı yapıyorum Hükümetin en etkili bakanları hatta Cumhurbaşkanı’nın gelip depremzedelerin yaralarını nasıl sardığımızı yerinde görmesi gerekiyor. Bölge tarım, demir çelik, tekstil, hayvancılık, sanayi üretiminde etkili bir bölge. Sanayi ve ekonomi, tarım durma noktasında. Bu kadar insanın göç etmesiyle fabrikalar yavaş yavaş toparlanıp harekete geçmek istiyor ama ustaları, beyaz ve mavi yakalı elemanları hep dağılmış durumda. Kimi enkaz altında hayatını yitirdi. Bu bölgenin ekonomisinin tarımının sanayisinin ayağa kalkması için ciddi bir finans üretilmeli. Bunu hem hükümet hem oda ve borsaları birlikte plan üretmeli. Birçok fikir ortaya atılıyor bu fikirlerin derli toplu bir çatı altında bir araya getirilip gerçekçi bir plan oluşturmalı. Bizim biran önce bölgede geçici barınma yerleri yapmamız gerekli. Birçok kuruluş harekete geçti. Binlerce konteyner ev, konteyner kent yapılıyor. Bunlardan birisini de Mersin Büyükşehir belediyesi üstlendi. Adıyaman’da 80 dönüm arazide bine yakın konteyner olan, sosyal donatıları bulunan konteyner kent inşa edecek. Şu anda arazi düzeltmeleri yapılıyor. Türkiye’nin en büyük holdingleri de buralarda kalıcı konteyner kentler yapmak için harekete geçti. Bunların imalatları başladı ancak biz buralarda bu insanları barındıracak şekilde sosyal donatıları da olan, huzur içinde sıcak yuvalarında yaşayabilecekleri geçici de olsa böyle bir ortam yaratırsak bu insanları da geri işlerine topraklarına döndürebiliriz. Hep birlikte bölgeyi ayağa kaldırırız.”
“TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK YANLIŞI PLANLAMADAN GERİ DÖNMESİ OLDU”
Fabrikaların etrafında belki konteyner kentler işletmeler kendi arasında bir araya gelip devletin ve diğer illerin de yardımıyla sanayi bölgelerinin çevresinde geçici barınma kentleri oluşturması gerektiğini kaydeden Kızıltan, “Tabi hepsini oturup iyi bir plan dahilinde sistemli şekilde tamamlamalıyız. Biz bu geçici barınaklar yapmakta ne kadar geç kalırsak bölgeyi kalkındırmakta da o kadar geç kalırız. Kocaeli Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Zeytinoğlu’nun ilk etapta depremzedelere bölgede iş verilmemesi konusunda söyledikleri yanlış anlaşılmıştı ama sanırım sizler de benzer düşünüyorsunuz. Kocaeli Sanayi Odası Başkanının sözlerini çok iyi hatırlıyorum ve biz hiç yanlış yorumlamadık. Çünkü söylemek istediği eğer biz oradaki insanlara burada iş verirsek bir daha dönmezler ve oradaki fabrikalar ayakta kalamaz. İskenderun civarındaki demir çelik fabrikaları başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’ye hizmet veriyor. Oradaki nitelikli insanlar İstanbul’a transfer olursa İstanbul’daki fabrikanın da işi bozulacak çünkü kendi tedarikini yapan fabrikalar çalışamayınca gerekli tedariği sağlayamayacak. Bu nedenle biz o bölgenin insanlarını orada tutmalıyız. Onların orada kalmalarını cazip hale getirmemiz gerekiyor. Belki devlet onların ücretlerine ek deprem zammı yapabilir. Böyle çözümler üretilmesi lazım. İstanbul’a gidip 15-20 bin lira maaşla çalışırım demeyecek. İskenderun, Maraş’ta Adıyaman’da kaldığımda İstanbul’dan çok daha fazla gelir elde edebilirim diye düşünüp kendi bölgesinde kalmalı. Mersin’deki depremzede yurttaşlarımız otelde pansiyonda kalıyor. Lokantacılarımızla birlikte ben de geçen hafta dağıtıma gitmiştim. Oda başkanı olduğumu duyunca depremzede vatandaşlar etrafımı sardı ve biz ne olacağız dedi. Oteller bize 10-15 gün bakabilir bu imkanlar bitince biz ne olacağız diye kaygılarını dile getirdi. Hükümetin de biran önce bu insanların geleceği ile ilgili rahatlatan bir plan ortaya koymaları lazım. Psikolojik olarak her açıdan kötü durumdalar. Sürekli düşünüyorlar. Türkiye’nin en büyük yanlışı planlamadan geri dönmesi oldu. Süratle Türkiye’nin her alanda planlı döneme girmesi gerekmektedir” diye konuştu.