Mersin’deki fabrikalara dikkat!


Depremle ilgili konutların yanı sıra fabrika binalarıyla ilgili de sıkı denetimlerin yapılması gerektiğinin altını çizen İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Gülçin Barbaros Ak, “Mersin ilinde bulunan sanayi yapılarının, fabrikaların bulunduğu alanların da 2008 yılı yapılan yapılar öncelikli olmak üzere incelemelerinin yapılması önem taşımaktadır. Milyarlarca dolarlık makine ve teçhizatının, deprem yıkıntısı altında kalması olasıdır. Bir günün bile önemli olduğu sanayi bölgelerinde, böyle bir durum gerçekleşirse Mersin’in sanayi üretimi ve ihracatı büyük darbe alacaktır” dedi.

 

Tarih : 12 Nisan 2023 Çarşamba 11:54

Necdet TAŞ

06 Şubat 2023 saat 04:17 de merkez üssü Kahramanmaraş‘ta başlayan depremler geniş bir alanda hissedilmiş ve 11 ilde can ve mal kayıplarına neden olmuştu. Merkez üssüne 240 km uzaklıkta olan Mersin ili de bu depremlerin şiddetinden etkilenmişti. Mersin’de başvuru esasına göre yapılan hasar tespit çalışmalarında az hasarlı, orta hasarlı ve ağır hasarlı binalar olduğunu ifade eden İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Şube Başkanı Gülçin Barbaros Ak, “İnşaat Mühendisleri Odası Mersin Şubesi tarafından hazırlanan bu rapor sonucunda, yer hareketi ve olası depremler göz önünde bulundurularak depremin vereceği hasarın en aza indirilmesi konusunda neler yapılabileceği tartışılmış ve önerilerde bulunulmuştur” şeklinde konuştu.

“ZEMİN ETÜT RAPORLARI KONTROLLÜ YAPILMALI”

Mersin’de bulunan derin alüvyal çökellerin varlığı nedenleriyle, geoteknik inşaat mühendisliği alanında yapılan incelemeler doğrultusunda benzer özellikler gösterdiğini kaydeden Ak, “Yapı zemin etkileşimine yönelik olarak, parsellerde muhakkak zemin etüt raporları kontrollü yapılmalıdır. Zemin ve Temel Etüdü Uygulama Esasları ve Rapor Formatına Dair Tebliğe kesinlikle uyulmalıdır. Zemin etüt raporu; veri raporu ve geoteknik raporundan oluşan bütünleşik bir rapor olmalıdır. Parsellerde veri raporu oluşturulacak alanların belirlenmesi, geoteknik inşaat mühendisi tarafından yapılmalıdır. Geoteknik raporun sağlıklı olabilmesi için, zemin etüt çalışmalarında muhakkak sondajlarda çapraz tarama yapılmalı, özellikle geniş oturumlu binalarda zemin formasyonu bölgesel değişiklik gösteriyor ise, formasyonu tek alana kadar devam edilmeli veya zemin ıslah yöntemleri geoteknik inşaat mühendisi tarafından belirlenmelidir. Mersin ili özelinde hem geoteknik hem yapı alanındaki inşaat mühendisliği değerlendirmesinde ise bu etkilerinin tamamının mevcut olduğu bilinmektedir. Deprem sonrasında saha gözlemlerine göre hasar tespitleri raporlanan yapılarımızın bir kısmı az hasarlı, orta hasarlı ve ağır hasarlı binalar olmakla birlikte, bir kısım binanın yapısal olmayan elemanlarında iç ve dış duvarlar, parapet duvarları gibi hasar oluşmuştur. Çoğu durumda ise, binalarda korozyon vb. çevresel koşullara bağlı olarak oluşmuş daha önceki hasarlar, deprem etkileri neticesinde çok daha görünür hale gelmiştir” diye konuştu.

MERSİN’DEKİ YAPILAR KOROZYON HASARI VAR”

Yapı deprem hasarı şikayetleri olan binaların büyük oranda, 2000 yılı öncesi ağırlıklı olduğu Mersin’de bulunan yapıların büyük oranda korozyon hasarı nedeniyle, deprem etkisi altında olmadan dahi taşıyıcı sistemde yapısal hasarlar oluşturduğunu kaydeden Ak, “Bunun ana sebeplerinin geçmiş dönemlerde yanlış olan agrega malzemesi, deniz kumu kullanılması, temel su yalıtımının zayıf olması veya hiç olmaması, donatı paspaylarının yetersiz olması, zayıf işçilik, bina teslimi sonrası bakımının ve muhafazasının yapılmamış olması olarak sıralanabilmektedir. Mersin’in yapı stoku numarataj listesi anlamında kısmen belirlenmiş olsa da, yapım koşullarına ve çevresel koşullara bağlı oluşan bir tespit listesi mevcut değildir. Yeni depremler sırasında mevcut yapıların görebileceği hasarın önceden tahmini ve alınabilecek önlemler açısından hasar görebilirlik çalışmalarına ağırlık verilmelidir.

Öncelikle okul ve hastaneler olmak üzere, mevcut binaların basit ve hızlı bir yöntemle değerlendirilerek deprem risk gruplamasının tamamlanması, gelecekte yaşanabilecek depremler öncesinde yapılacak zarar azaltma çalışmaları ve riskli görülen yapılarla ilgili olarak alınacak kararlar açısından öncelik taşımaktadır. Bu çalışma Mersin İlinin Riskli Yapı Stoku Çalışması adı altında ilgili kurumlarca ivedilikle yapılmalıdır. Bu çalışmada belirlenen sonuçlar, kentimizdeki deprem zararlarının azalması için gerekli seçenekler olan güçlendirme ve kentsel dönüşüm olarak bilinen kentsel yenileme olgusu açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmaların, yalnızca konut stoku değil, aynı zamanda sanayi yapıları için de önceliği bulunmaktadır. Türkiye’de olağan olarak kullanılan prefabrik sanayi yapıları, depreme karşı zayıftır. Ceyhan, Marmara, Sultandağı, Kahramanmaraş depremlerinde yer alan prefabrik sanayi yapılarının hemen hemen tamamına yakınının çöktüğü gözlemlenmiştir. Mersin ilinde bulunan sanayi yapılarının, fabrikaların bulunduğu alanların da 2008 yılı yapılan yapılar öncelikli olmak üzere incelemelerinin yapılması önem taşımaktadır. Milyarlarca dolarlık makine ve teçhizatının, deprem yıkıntısı altında kalması olasıdır. Bir günün bile önemli olduğu sanayi bölgelerinde, böyle bir durum gerçekleşirse Mersin’in sanayi üretimi ve ihracatı büyük darbe alacaktır” ifadelerini kullandı.

“KİRİŞLER ÖNEMLİ”

Hatay bölgesinde karayolu ulaşımının zarar görmesiyle deprem afet desteği ulaşımında sorun yaşandığını hatırlatan Ak, “Karayolları, demir yolları ve havayolları zarar gördüğünde tek ulaşım aksı olan deniz yolu ve liman ağı ile irtibat sağlanmıştır. Bu nedenle ulaşım akslarında liman ve deniz yolunun önemi büyüktür. Karayolları, demiryolları, köprü, viyadük ve ulaşım sistemlerinin yanı sıra deprem sonrasında alt yapı çalışmalarında özellikle su ve kanalizasyon önemi kendini belli etmiştir. Hayati öneme sahip gömülü ve yüzeydeki dağılımı sistemleri (boru, doğalgaz hap elektrik, iletişim vd.) ile ilgili olarak Mersinde bulunan uygulamalarını esas alan deprem güvenliğini belirleme ve yapıları güçlendirme yöntemleri geliştirilmelidir. Deprem yönetmeliği ve imar mevzuatında belirtilmeyen ancak Yapı tasarımı sürecindeki bazı faktörler de depreme dayanıklı yapı üretimi konusunda büyük önem taşımaktadır. Örneğin Mersin ilinde yapılan tespitlerde büyük oranda bulunan bitişik nizamda yapılar olması, konut-ticaret alanlarının ortak olması, Temel yalıtımı ve bodrum kat yalıtımının zayıf olması, Hidroforların ve su depolarının bina içinde olması, yapı tasarımda taban oturumunun normal katlar ile uyumsuz olması, düzensiz çıkmalar olması, Yapılarda dış akslarda kolonlar ve kirişlerin birbiri ile bağlanmaması gibi teknik konular yapıların depreme hazırlık sürecini olumsuz etkilemektedir. Yönetmelikte belirtilmeyen bu gibi hususların Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Mersin ilçe belediyelerinin imar plan notlarına yazılarak, yapılması zorunlu hale getirilmesi, kentimizin depreme güvenli yapılara ulaşması yolunda önemlilik arz etmektedir” dedi. Mevcut Yapı Denetim Yasasının öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; uzmanlık ve yapılan işin önemini ve sorumluluğunu bilen yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir denetim süreci modelinin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizen Ak, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Böylesi bir model için önerilerimiz aşağıda maddeler halinde belirtilmektedir. Mühendislik hizmetlerinde özellikle yapı alanlarında hizmet veren teknik kadroların bilinçli ve bilgili olmaları kamu çıkarları açısından son derece büyük bir önem taşımaktadır. Halkın can ve mal güvenliğinin korunması, ulusal kaynakların doğru kullanılması, bilgi ve bilinç düzeyinin artmasıyla doğru orantılıdır. Yükseköğretim kurumlarında verilen mühendislik eğitimi seviyesi ne olursa olsun temel eğitim niteliğindedir. Ayrıca bir mühendislik dalının pek çok alt dalları bulunmaktadır. Bir mühendisin sadece dört yıllık bir eğitim ile unvanını taşıdığı meslekte ve alt dallarının tamamında uzmanlaşması ya da yetkinleşmesi fiilen mümkün değilken taşıdığı unvan nedeniyle tüm alanlarda yetkilendirilmiş olması bir çelişkidir. Bu çelişkiden faydalanan ise mühendisin bilgisinden ziyade imzasına ihtiyaç duyan çıkar çevreleridir. Dolayısıyla 1938 yılından bugüne değiştirilmemiş olan 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Kanunu değiştirilmeli Meslek Odalarının kendi meslektaşlarını yetkinliklerine göre belgelendirme ve yetkilendirme hakkı getirilmelidir. Hazır beton üreticileri de sisteme entegre edilip, yükümlülükleri ve uygulanacak yaptırımlar tanımlanmalı ve takibi yapılmalıdır. Yapı alanı 1500 m²’yi geçen her yapım işinde tam zamanlı olarak bir Şantiye Şefi bulundurulması zorunlu hale getirilmelidir. Tüm yapılar, yapım ve kullanım özelliklerini koruyup korumadığının tespiti amacıyla ve ilgili kamu kurumlarının sorumluluğu altında, imara aykırılık, yapısal elemanlardaki değişiklik ve hasar-deformasyon oluşup oluşmadığı bakımından periyodik olarak denetlenmelidir.”

 

 

Paylaş :
Etiketler :  

Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

Yapılan yorumlarda IP Bilgileriniz kayıt altına alınmaktadır..!





 
  Akdeniz Gazetesi




 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA