Neşet TORUN
Mersin Emek ve Demokrasi Platformu, 2 Temmuz Madımak Katliamı'nın 30. yıl dönümü nedeniyle bir basın açıklaması gerçekleştirdi. ‘Madımak Katliamını unutmadık, unutturmayacağız’ yazılı pankartın açıldığı açıklamada “Sivas’ın ateşi katilleri yakacak”, “Sivas’ı unutma unutturma” sloganları atıldı. Platform adına açıklamayı yapan İnsan Hakları Derneği Mersin Şube Başkanı Hakkı Demir, katliamın gerçek suçlularının 30 yıl geçmesine rağmen hala yargılanmadığını söyleyerek zamanaşımına dikkat çekerek, “ İnsanlığa karşı işlenen suçlar zaman aşımına uğratılamaz. 2 Temmuz 1993’te Sivas’a, Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri’ne giden canlarımızdan 33’ü, Madımak Oteli’nde yakılarak katledildi. 30 yıldır süren bu davada gerçekler ortaya çıkmadı, katliamın gerçek suçluları yakalanıp hesap vermedi. Sivas Katliamı ana davası 2012 yılında zaman aşımına uğratıldı” ifadelerini kullandı.
“NEFRET SÖYLEMLERİ MADIMAK KATLİAMINA YOL AÇTI”
“Din ve inanç özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi evrensel insan hakları prensiplerini yok sayan ve yine farklılıkları zenginlik olarak görmeyip tekçi, baskıcı bir sistemi tesis etmek ve daim kılmak isteyen politikalar ve uygulamalar, ötekileştirici, kutuplaştırıcı tutum ve davranışlar, nefret söylemleri Madımak Katliamına yol açmıştır. Hiçbir provokasyon ve kışkırtma; insanlık değerleriyle, kültürüyle yetişmiş bir insana ya da insan topluluklarına insanları diri diri yaktıramaz” şeklinde konuşan Demir, “Ve yine bir şehrin merkezinde polisin, jandarmanın gözü önünde bir güruh tekbir sesleri getirerek insanları diri yakıyorsa devlet kendini bu katliamın vebalinden soyutlayamaz. Ayrıca, yaşanan katliamın tüm boyutları ile etkili bir şekilde soruşturulmaması ve bazı failler ve gerçek sorumluların bulunup, yargı önüne çıkarılmaması da acıların artarak devam etmesine neden olmuştur. Fail ve sorumluların korunması cezasızlık politikasının bir yansımasıdır. Sivas Madımak’ta yaşanan katliama ilişkin hakikatin ortaya çıkarılması, geçmişle gerçek bir yüzleşme sürecinin yaşanması ve en önemlisi baskıcı zihniyetin değişmesi gerekmektedir. Bu zihniyet değişikliğinin yapılması ise insan haklarının prensiplerinin tamamen yaşama geçirilmesi ile mümkündür.
“UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ”
İnsan Hakları Derneği’nin 1-2 Kasım 2014 tarihinde yapılan 17. Olağan Genel Kurulunda, 2 Temmuz gününü “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçları Kınama Günü” olarak ilan ettiğini hatırlatan Demir, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Unutmamak ve unutturmamak için, adalet için, yeni katliamların önlenebilmesi için defalarca dile getirdiğimiz taleplerimizi Sivas/ Madımak Katliamında katledilen canlarımızı anarak, bir kez daha yineliyoruz. Türk Ceza Kanununda yer alan İnsanlığa Karşı Suçlara ilişkin yasa maddesi , “hangi tarihte gerçekleştiğine bakılmaksızın insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı söz konusu edilemez.” şeklinde yeniden düzenlenmelidir. Sivas Katliamı davası yeni baştan ele alınmalı, cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar, emniyet müdürü, vali dahil tüm sorumlulardan yargı önünde hesap sorulmalı, adalet sağlanmalıdır. Devletin ve toplumun geçmişle yüzleşmesinin sağlanması bakımından Hakikat Komisyonu kurularak katliamın bağlantılarını da içeren gerçeğin açığa çıkarılması sağlanmalıdır. Madımak Oteli “Utanç Müzesi” yapılmalıdır. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı ve 2 Temmuz günü ulusal düzeyde “İnsanlığa Karşı İşlenen Suçları Kınama Günü” olarak kabul edilmelidir. Mersin Emek ve Demokrasi Platformu olarak, Madımak katliamının 30. yıldönümünde, bu katliamda yaşamını yitiren insanlarımızı bir kez daha saygıyla anıyor ve hakikatin ortaya çıkarılması mücadelemizi sürdüreceğimizi ifade ediyoruz. Unutmayacağız, Unutturmayacağız.”
DURDU; “ACIMIZ DÜN GİBİ HİÇ BİTMEDİ”
Alevi Kültür Dernekleri Mersin Şubesi adına konuşan Aziz Durdu ise, “2 Temmuz 1993’te radikal İslamcı gruplar ve işbirlikçileri Madımak Oteli’ni ateşe vererek 33 canımızı yaktıkları katliamın üzerinden 30 yıl geçti. Dün gibi acımız hiç bitmedi. Madımak katliamı son derece planlıydı. 2 Temmuz öncesinden yobazların halkı galeyana getirmek için bildiri dağıtmaları, camilerde halkı örgütlemeleri, kin ve nefret söylemlerini arttırmaları, vahşetin kaçınılmaz olduğunu göstermiştir. Zaten katliamın olduğu gün polis ve askerin orada olmayışı her türlü zemini hazırlamaya yetmişti. Vahim olan, bir durum ise o dönemin devlet yöneticilerinin garipsenecek açıklamalarıydı. Aradan geçen bunca zamana rağmen, devlet 2 Temmuz ile yüzleşmemiştir. Geldiğimiz şu güne kadar karanlık odaklar açığa çıkarılmasını bırakın, hâlâ karanlık günü destekleyici unsurlar devam etmektedir. Günümüzde bile Alevilerin evleri işaretlenerek zaman zaman hedef gösterilmektedir. Katliamın çözümlenememesi Alevilerin devlete olan güvenini azaltmaktadır. Aslında Yezid zihniyetinin, Kerbela’dan sonra Sivas, Maraş, Çorum, Malatya ve ülkemizin birçok yerinde katliamlar yaptıklarını görüyoruz. Bu katliamların aydınlanması için adalet arayışımız devam ediyor ve devam etmeyi de sürdüreceğiz. Davaların zaman aşımına uğramaları bizlerin, vicdanlarımızdaki yargılanmalarını bitirmeyecektir.
“2 TEMMUZ İNSAN SEVGİSİNİN BİTTİĞİ GÜNDÜR”
2 Temmuz’un yobazların Cumhuriyeti ateşe verdiği, insan sevgisinin bittiği, hoşgörünün yok olduğu, insanların yakıldığı gün olduğunu ifade eden Durdu, açıklamasını şöyle sürdürdü; “Karanlık zihniyetler, aydınları yakan ülkelerin, karanlığa mahkûm olacaklarını bilmeyenlerdir. Çünkü bu asalaklar devletin her kademesinde emek harcamadan nemalanan, eğitimsiz kesimleri istedikleri gibi kullanan, küçük kız çocuklarıyla evlenmeyi normal sayan sapık zihniyetlerin varlığı her geçen gün daha çok artmaktadır. Bu zihniyetlerden doğayı sevmesini göremezsiniz, sevgi aşıladığını, insanlığa faydalı olduğunu göremezsiniz. Ama yaktığınız aydınlar tarih boyunca kin, nefret gibi insanlık dışı söylemlerde bulunmamışlardır. Her zaman evrensel sevgiyi, insanlığı, hoşgörüyü, doğa sevgisini aşıladılar, aşılamaya da devam etmektedirler. En büyük ibadetin insan sevgisi olduğunu bilmemiz gerekir. Yunus Emre öyle güzel söylemiş ki; ‘’ Bir kez gönül yaktın ise, kıldığın namaz değil, yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.’’ Bizler her zaman olduğu gibi yine meydanlardayız, olmaya da devam edeceğiz. Kimse bizden susmayı beklemesin. Katillerin cezalandırılması için her anlamda mücadele edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.”