Başarır; “2024’de yaklaşık 1,5 trilyon faiz ödeyeceğiz”
CHP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “Türkiye iyi yönetilmiyor. Bakın, bir ülke düşünün… Benim ülkemde 2024 yılı için bütçeden ödenmesi hedeflenen faiz miktarı 1 trilyon 254 milyar. Tarıma ayrılan bütçe 384 milyar; eyvah ki eyvah. Adalete ayrılan bütçe 201 milyar yani faizin yedide 1’i neredeyse. En acısını söyleyeyim: Biz, 2024’de yaklaşık 1,5 trilyon faiz ödeyeceğiz, eğitime ayırdığımız toplam bütçe 1 trilyon 600 milyar. Ne diyebilirim ki ben? Faiz haramdı ama hemen hemen adaletin, tarımın ve eğitimin bütçesi kadar faize para veriyoruz. Kimin bu başarı?” diye sordu.
Tarih : 31 Ekim 2023 Salı 11:41
Necdet TAŞ
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda 12. Kalkınma Planının Sunulmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi üzerine partisi adına söz alan CHP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “2002’deki AKP geldiğinde ne yapmış? Bakın, arkadaşlar: Kâğıt fabrikaları. Kocaeli, Silifke ve birçok yerdeki kâğıt fabrikaları kapatılmış, satılmamış; makineleri, demirbaşları hurdacıya verilmiş. Türkiye’nin her yerinde şeker fabrikaları varken şeker fabrikaları kapatılmış ve bugün şekere muhtaç durumdayız, ithal ediyoruz. Geliyorum, geliyorum: Gübre. Çiftçi büyük sıkıntı çekiyor, her bölgede gübre fabrikaları varken bunlar kapatılmış, gübre ithal eder duruma gelmişiz ama bugün neyi konuşuyoruz? Yirmi üç yılda yapılanları konuşuyoruz. Cumhuriyet Dönemi’nde yapılanlar bir yandan da tasfiye memurları gibi bu ülkenin bakanlarınca, bürokratlarınca alınmış bir kenara itilmiş ve kâğıt bulamıyoruz; kumaş ithal ediyoruz; şeker ithal ediyoruz. Bankalar; Etibank, Sümerbank, İş Bankası… Bu bankaların birçoğu kapatılmış. Büyük kamu bankalarının hepsi zarar içerisinde, birçok iş adamına kredi olarak peşkeş çekilmiş. İşte geçen dönem Demirören grubunun yaklaşık 1,5 milyar dolarlık Ziraat Bankası vurgununu konuştuk, Vakıfbank yine öyle” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE İYİ YÖNETİLMİYOR”
“Cumhuriyet Dönemi’nde bankalar açılırken bu dönemde ise kamu bankalarının bir anlamda içi boşaltılmış. Evet, bu duruma durduk yere gelmedik, yirmi üç yılda bu ülke niye bu hâlde? Değerli arkadaşlar, bakalım, 2002’de iktidara geldiğinde AK Parti’nin borç stoku ne kadardı, daha doğrusu Türkiye’nin? 243 milyardı. Peki, bugün ne kadar? 6 trilyon 120 milyar yani 25 kat artmış. Ama geliştik ama kalkınmadan bahsedebiliyoruz” ifadelerini kullanan Başarır, “Şimdi, bakın, iç borç Türkiye’de 2002’de 150 milyar, şu anda 2 trilyon 860 milyar, arkadaşlar, aradaki fark 2 trilyon 700 milyar. Kim yaptı bunu? Kim yaptı? Peki, bu kadar fabrikayı sattık, bankaları sattık, sattık, sattık, sattık; içeride, dışarıda borçlandık. Niye emekli 7 bin 500 lira maaş alıyor? Dünyada yüzde 95’le ev, taşınmaz artışıyla 1’inci sıradayız. Neden bugün emekli bir aylık maaşıyla 1 kira ödeyemeyecek durumda? Ben sormak isterim bu gruba; 2002 yılında bir emekli kaç dolar alabiliyordu, kaç çeyrek altın alabiliyordu, kaç kira ödeyebiliyordu; kaç ekmek alabiliyordu, bugün kaç tane alıyor? Asgari ücretli için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Arkadaşlar, bir felaketi yaşıyor Türkiye ama kalkınma, On Birinci Kalkınma Planı’ndaki notlara, hedeflere baktığım zaman gerçekleşen hiçbir hedef yok ama On İkinci Kalkınma Planı’nda 2028 ve 2054 hedefleri var, eyvah ki eyvah! Arkadaşlar, Türkiye iyi yönetilmiyor. Bakın, bir ülke düşünün… Benim ülkemde 2024 yılı için bütçeden ödenmesi hedeflenen faiz miktarı 1 trilyon 254 milyar. Tarıma ayrılan bütçe 384 milyar; eyvah ki eyvah. Adalete ayrılan bütçe 201 milyar yani faizin yedide 1’i neredeyse. En acısını söyleyeyim: Biz, 2024’de yaklaşık 1,5 trilyon faiz ödeyeceğiz, eğitime ayırdığımız toplam bütçe 1 trilyon 600 milyar. Ne diyebilirim ki ben? Faiz haramdı ama hemen hemen adaletin, tarımın ve eğitimin bütçesi kadar faize para veriyoruz. Kimin bu başarı?” diye sordu.
“YOLSUZLUKLA MÜCADELEDE DÜNYADA SONLARDAYIZ”
Kalkınmak için bir plan, plan için kurallara uymak gerektiğini kaydeden Başarır, “Kurallar koyacaksanız bu ülkenin Cumhurbaşkanının, bakanların, yürütmenin bu kurallara uyması lazım. Şimdi, dün bir karar alındı, doğru da bir karar. 29 Ekimden dolayı bugün, pazartesi okullar tatil edildi. Güzel değil mi? Peki, ne zaman tatil edildi? Bundan ne zaman haberimiz oldu? Dün gece saat on bire doğru, 22.30’da oldu. Neden? Beyefendi öyle buyurdu. Peki, bunu Millî Eğitim Bakanı mı açıkladı? Hayır. Doğrusu neydi? Cuma günü çıkarsın, bunu velilere bildirirsin, öğretmenlere bildirirsin, Türkiye'ye bildirirsin; açıklarsın. Ama beyefendi her şeye karışmaya o kadar çok meraklı ki okul tatilini bile on iki saat önce açıklıyor. Yahu, birçok veli okula gitti, okula. Neden? Çünkü insanlar, öğrenciler, aileler onda uyuyor. İşte, bunu niye söylüyorum? Plan anlayışınız bu kadar; inanın, ekonomiyi de adaleti de hukuku da her şeyi böyle planlıyorsunuz. Bir hukuk devletinde, bir parça disiplinle yönetilen devlette bir ülkenin Cumhurbaşkanı olağanüstü -deprem, sel falan- felaket olmazsa okulu tatil etmez, etmez ama her şey maalesef ki benim ülkemde bu bağlamda geliyor. Bakın, hukuk diyoruz, şimdi, değerli arkadaşlar, benim ülkemde maalesef ki Anayasa Mahkemesi… Anayasa Mahkemesinin Başkanı isyanda, “Artık ben hak ihlalleriyle ilgili bir karar vermeyeceğim, bu kararları takan bir mahkeme yok.” diyor, yerel mahkemeleri kastediyor. Ve en son diyor ki: “Anayasa Mahkemesi kararları tartışılmaz, yoruma muhtaç değildir.” Yani 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanına diyor ki: “Can Atalay’ı neden tahliye etmiyorsun, sen Anayasa Mahkemesinden büyük müsün?” E, büyük! Niye büyük? Anayasa Mahkemesinin arkasında terazi ve adalet var, 13. Ağır Ceza Mahkemesinin arkasında saray var, ona güveniyor. Ama şimdi size bir şey söylemek isterim; bu ülkede kalkınma planında adalet, hukuk devleti, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ni söylemişsiniz, Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12’sini Cumhurbaşkanı atıyorsa bu nasıl olacak? Adalet Bakanı Hâkimler Savcılar Kurulunun doğal üyesi olacaksa, 4 üyeyi Cumhurbaşkanı atayacaksa nasıl yapacağız bunu arkadaşlar? Bakalım, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde dünyada sonlardayız, yolsuzlukla mücadelede dünyada sonlardayız, şeffaflıkta dünyada sonlardayız ama kalkınma planımızda hukuk devleti ve adalet gelecek. Ya, gelmez çünkü yirmi üç yıldır hep daha kötüye gittik. Şu Mecliste ben 2’nci dönemdir milletvekiliyim, 3’üncü milletvekili cezaevinde, gelip burada yemin etmeyi bekliyor arkadaşlar ya. Kalkınma planında adaletten bahsediyoruz, adaletten. Neyin adaletinden bahsediyoruz biz? Sayın Başkanım, Adalet Bakanlığı yaptınız, Anayasa Mahkemesinin kararları ne işe yarar? “Siyasi hakları zedelenmiştir, yanlış karar vermiştir, tahliye edilmelidir.” diyor, Anayasa Mahkemesi söylüyor. Dosya nerede, gerekçeli karar? 13. Ağır Cezada. Neyi bekliyor? Ama o kitapçıkta “Adalet gelecek.” Gelmeyecek, gelemez, kafa buna müsait değil. Eğer ki gerçekten bir planlamadan bahsedeceksek… Devlet Planlama Teşkilatını kaldıracaksın, üyelerini tarumar edeceksin, devletin kurumlarının hepsini alıp bir tarafa koyacaksın, imzayı ve tuğrayı tek adama vereceksin, ondan sonra “kalkınma” “hukuk” “hiyerarşi” “adalet” diyeceksin, olmaz, bu planların hiçbirinin tutma şansı yok arkadaşlar” şeklinde konuştu.