Haber Merkezi
Mersin Barosu Başkanlığı, Yargıtay’ın AYM’ye yönelik suç duyurusuna karşı yaptığı yazılı açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Anayasa Mahkemesi tarafından; 14 Mayıs genel seçimlerinde milletvekili seçilen Can Atalay’ın yapmış olduğu bireysel başvuru neticesinde hak ihlali olduğuna ilişkin olarak verilen karar Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından yok sayılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda inceleme yetkisinin bulunmadığı belirtilen kararda, Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için karar örneğinin TBMM'ye gönderilmesine, ayrıca ‘kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına’ hükmedilmiştir. Bir hukuk garabeti niteliğinde olan bu karar; Anayasal devletin güvencelerinden biri niteliğinde olan bireysel başvuru yolunu etkili bir başvuru yolu olmaktan çıkarmış, hukukun üstünlüğü ilkesini yok saymış, keyfiliğin yargının en üst makamına kadar uzandığını ortaya koymuştur. Anılan karar Anayasa’nın “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” şeklindeki 6. maddesi hükmüne açıkça aykırıdır.
“TARİHE KARA BİR LEKE OLARAK GEÇECEKTİR”
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali yapıldığının kabulüne dair verdiği karara uymayacağına Anayasal yetkisi olmadan karar vermesi Anayasa’yı fiilen işlevsiz kılmıştır. Normlar hiyerarşisini, Anayasa’nın üstünlüğünü yok sayan bu karar Yargıtay açısından tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Anayasa’nın 11. maddesi “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.” hükmünü, 153. maddesi “Anayasa Mahkemesi’nin kararları kesindir. Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” hükmünü amirdir. Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin devlete verildiğini belirleyen toplumsal bir sözleşmedir. Bu toplumsal sözleşmenin doğru şekilde uygulanıp uygulanmadığını kontrol eden Anayasa Mahkemesi’nin kararının tanınmamasının hukuken hiçbir izahı bulunmamaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelenmesi sonucu farklı erkler arasında mücadele edildiğine zaman zaman tanık olunmuştur ancak aynı erk kapsamında bulunan yüksek yargı organları arasında hukuka aykırı şekilde, kararı yok sayma aşamasına varan bir mücadele adalet sistemi açısından kaygı vericidir. Yargıtay’ın, normlar hiyerarşisine göre en üstte bulunan Anayasa’ya uygunluk denetimini yapan merci olan Anayasa Mahkemesi kararları ile ilgili olarak denetim yapma yetkisinin olmadığını, yetki aşımı yapılarak verilen bu kararın Anayasal düzene olan güveni temelden sarstığını kamuoyuna saygıyla bildiririz.”