ABD’nin kabul ettiği tasarıya ilişkin açıklama yapan Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom kararı “Ayrımcı, pazara aykırı ve küresel pazarının sürdürülebilir işleyişi açısından yıkıcı” olarak tanımlarken uzmanlar da bu kararın içeriğinin ve zamanlamasının gerçekçi olmadığını, ayrıca Türkiye’de inşa edilen Akkuyu NGS başta olmak üzere Rusya’nın dünyada inşa ettiği ve işlettiği nükleer santrallerin durumdan etkilenmeyeceğini kaydettiler. Cingöz, konuyla ilgili şunları söyledi: “Gözden kaçırılmaması gereken bir husus var ki Rusya, dünyadaki zenginleştirilmiş uranyum arzının 3’te 1’inden fazlasını kontrol etmektedir. Bu yelpazede ABD de vardır ve ABD’de kurulu 94 nükleer reaktöründe kullanılan zenginleştirilmiş uranyumunun yaklaşık dörtte birini Rusya’dan sağladığı bilinmektedir.”
“OLUMSUZLUK BEKLENMEMELİ”
“Kararın dünya piyasalarını etkileyeceğine inanmıyorum” diyen Cingöz, Rusya’dan zenginleştirilmiş uranyum tedarik eden ülkelerin de ABD’nin kararından etkilenmeyeceğini düşündüğünü söyledi. Cingöz, “Uranyum her istenilen yerden alınabilecek bir madde değildir. Çıkartılması, üretilmesi ve satışı özel uluslararası kurallara tabidir. Bu nedenle Rusya’dan alım yapan ülkelerin alımları da kuvvetle muhtemel ki devam edecektir. ABD, Aralık 2023’te Kanada, Fransa, Japonya ve İngiltere’nin liderleriyle, bu ülkelerde bulunan uranyum zenginleştirme tesislerinin kapasitelerinde ortak olarak artırıma gidilmesini planladı. Ülkeler bu amaçla 4,2 milyar dolarlık bir finansman planını hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu da ABD’nin tedarik zincirine bu ülkeleri dahil etmeyi planladığını göstermektedir. Ayrıca yasaklamanın karardan 90 gün sonra devreye girecek olması da tedarikte sıkıntı yaşamamak amacıyla zaman kazanmaya yönelik olarak değerlendirilmelidir. Başta uranyum tedariğine bağlı olmak üzere çeşitli nedenlerle nükleer reaktörleri kapatmak zorunda kalacağı değerlendirilen tesislerin 2027 sonuna kadar teşviklerle destekleneceğinin açıklanması da dikkatlerden kaçırılmamalıdır. Ayrıca Rusya'dan zenginleştirilmiş uranyumun ABD'ye ithalatını yasaklayan tasarının, ABD Enerji Bakanı'nın, Dışişleri ve Ticaret Bakanlıkları ile istişarede bulunarak Amerikan tüketicilerine istisnalar getirmesine izin verdiği de göz ardı edilmemelidir. ABD’nin zenginleştirilmiş uranyum ithalatında Rosatom’un payının %20 olduğu dikkate alındığında bu durumun Amerikan iç pazarı için belirsizlik yaratacağı açıktır. Bu da Rus uranyumunu kullanan ABD’li tüketicileri tedariklerini sürdürebilmek için yasaktan muafiyetler elde etmeye zorlayacaktır. ABD ve Avrupa çeşitli sektörlerde Rusya’ya yönelik yaptırımlarını giderek artıran bir politika izlemektedir. Ancak ABD’nin Rusya’dan uranyum ithalatını yasaklayan bu kararı, tıpkı Rusya-Ukrayna krizi patlak verdiğinde Avrupa’nın petrol ve gaz konusunda yaşadığı sıkıntılar gibi ABD’ye de sıkıntı yaşatacaktır. O dönemde benzer yaptırımlar Avrupa’nın tutumu genel ekonomik düzeye ve insanların günlük yaşamlarına olumsuz bir etki etmişti ve enerji fiyatlarının fırlamasına neden olarak enflasyonun yükselmesine yol açmıştı. ABD’de de zenginleştirilmiş uranyum ihtiyacını karşılayacak bir iç kapasite bulunmuyor. Ek olarak bu maddeyi başka tedarikçilerden karşılamaya çalışması durumunda da Rusya’nın teklif ettiği fiyat aralığında ithalat yapamayacaktır. Bu yaptırımlardan ABD zarar görecektir” diye konuştu.
AKKUYU NGS ETKİLENECEK Mİ?
Cingöz Türkiye kamuoyunda bu kararın ardından oluşabilecek “Rusya’ya konulan ambargolar Akkuyu NGS’ye yakıt tedarikini etkiler mi? ya da “NATO üyesi Türkiye’nin Rusya ile nükleer enerji konusundaki ilişkileri sekteye uğrar mı?” sorularına ise şöyle yanıt verdi: “ABD’nin kararı kendini bağlayacaktır. NATO’nun en büyük ortağı ABD’nin Türkiye’de Rusya gibi ekonomik tesisler inşa etmediği not edilmelidir. Türkiye-Rusya ilişkileri son derece stratejik olup çok çeşitli alanları kapsamaktadır. Ukrayna-Rusya çatışma sırasında Türkiye tarafsız olarak her iki ülke ile ilişkisini sürdürmeyi başarmıştır. Hatta iki ülke liderlerini bir araya getirebilecek seviyelerde sürdürülen bu ilişkilerin elbette ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere birçok küresel oyuncuyu rahatsız ettiği de muhakkaktır. NATO üyesi olmasına karşın Türkiye NATO’nun Rusya ambargolarına dahil olmayarak kendi politikasını uygulamayı başarmıştır. Akkuyu NGS’nin Türkiye’de kurulumunun devam ettiği ve ilk ünitenin devreye alınması için son aşamaların yaklaştığı bir sürece gelinmiştir ve Rusya tarafından Türkiye ile imzalanan hükümetler arası anlaşmalar temelinde işletileceği bilinen Akkuyu NGS için bir sıkıntı söz konusu olmayacaktır, olamaz da. Santralin işleticisi bizzat Rusya iken olumsuz bir etki beklenemez. Akkuyu NGS projesinde uygulanan Yap-Sahip Ol-İşlet modeli Osmanlı döneminden beri bilinen bir yaklaşımdır. Örneğin ‘İstanbul’da Tramvay, Tünel İşletmeleri, Elektrik, Gaz İdaresi, Haydarpaşa Liman İşletmesi ve İzmir’de Liman İşletmesi, Göztepe Tramvay İşletmesi gibi işletmelerin yabancı şirketlere yaptırılarak hizmet vermeleri, kamu ve özel sektör ile halkın istifadelerine sunulmuştur’ denildiğinde hatırlanacaktır. Bu uygulamayı cazip kılan taraf inşaat, işletme, bakım ve onarımlar sürecinde devlet bütçesinden bir harcama yapılmıyor olmasıdır. Akkuyu NGS’nin kurucu ve işleticisi de Rusya olacağı için zenginleştirilmiş uranyum sıkıntısı yaşanması olası değildir. Unutulmamalıdır ki nükleer tesis sahibi olmak Türkiye’ye çağ atlatacaktır. Burada yetişecek Türk nükleer mühendisleri, teknik ve ara elemanları ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin kendi NGS’lerini yapabilmesine imkân sağlayabileceği hatırda tutulmalı ve bu eksenli bir devlet politikası hazırlığımız mutlaka olmalıdır.”
“TÜRKİYE YAKIT SIKINTISI ÇEKMEYECEKTİR”
Siyaset Bilimci ve Stratejist Mehmet Bozkuş da Türkiye’de Akkuyu NGS’nin Yap-Sahip Ol-İşlet modeliyle inşa edilmesi sayesinde bu ve benzeri yaptırımlardan etkilenmeyeceğine dikkati çekerek şöyle konuştu: “Günümüzde dünya ekonomisi büyük risklerle boğuşuyor. ABD’nin de böyle bir karar alması artan maliyetler nedeniyle enerjiye ulaşmasında büyük sıkıntılar doğuracaktır. Ancak Türkiye Rusya ile yürüttüğü Akkuyu NGS projesinde nükleer yakıt sıkıntısı çekmeyecektir. Yap-Sahip Ol-İşlet modeli ile inşa edilen Akkuyu NGS’de anlaşmalar gereği santralin çalışması için gerekli olan tüm ekipmanlar ve yakıt Rusya tarafından sağlanacaktır. Türkiye bu sayede hem nükleer enerji santraline sahip olurken bununla beraber nükleer üretim kapasitesine ulaşma imkanına kavuşacaktır. Bu teknoloji enerjinin yanı sıra tarıma ve sağlık da dahil olmak üzere birçok alanda kullanılmaktadır. Bu da Türkiye’nin teknoloji temelini oluşturarak dışa bağımlılığının önüne geçmesini sağlayacak yeni yatırımları beraberinde getirecektir. Gelişmiş refah ve kalkınmış toplumlara baktığımızda birçok NGS’ye sahip oldukları görülmektedir.”