Neşet TORUN
Geçtiğimiz eğitim öğretim yılında Diyanet İşleri Başkanlığıyla Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokolle, önce Eskişehir, Tekirdağ ve İzmir’de pilot bölgeler olarak uygulanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’ (ÇEDES) 2023-2024 eğitim öğretim yılında Türkiye genelinde uygulanıyor. Mersin’de birçok bölgede uygulanan ÇEDES projesinin asıl hedefleri velilerden ve halktan gizlenerek yürütülmeye devam ediyor.
“KARADUVAR HALKI POJEYE KARŞI”
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Eğitim-İş Mersin Şube Başkanı Yakup Tekin, “Proje İllerde Müftülükler tarafından yürütülüyor olsa da projede görev yapanlar dini vakıf ve dernek mensubu lise mezunu şahıslar. Müftülüğün, pedogojik formasyon eğitimi almamış, çocuk psikolojisine zarar verecek eğitimsiz kişilere emanet ettiği proje her yönüyle Milli Eğitim Temel Kanunu ile çelişmektedir. Anayasa’nın 42.Maddesi “Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” derken, ÇEDES hem bir kanunla belirlenen bir uygulama olmadığı için hem de laik ve bilimsel eğitimle tezat olduğu için bu kesin hükümle çelişmektedir. Yine Anayasanın 128. Maddesi’ndeki “Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür” hükmü, bir alandaki kamu hizmetinin o alandaki kamu idaresi ve memurlarınca görülebileceğinin altını çizmektedir. Yani bu maddeye göre eğitim işi, ÇEDES’te yapıldığı üzere o işin uzmanı olan öğretmenlerden alınıp imamlara verilemez. Ayrıca Milli Eğitim Temel Kanunu “Eğitim ve öğretim hizmetinin, bu kanun hükümlerine göre Devlet adına yürütülmesinden, gözetim ve denetiminden Milli Eğitim Bakanlığı sorumludur” derken, Bakanlık ÇEDES ve benzeri protokollerle bu görev alanını devrederek, vakıfları kendi sorumluluk alanına dahil ederek kendi kanunu ile çelişmektedir. Ayrıca protokolün işleyişi de yeni hukuksuzluklara zemin hazırlayacak türdendir. Örneğin öğrencilerin ders sırasında sınıftan çıkarılması ya da almak zorunda oldukları bir ders yerine ders saatinde bu “eğitime” maruz kalmaları, Anayasal güvence altındaki eğitim haklarının gaspları anlamı taşıyor” ifadelerini kullandı.
“HALKA RAĞMEN PROJE DEVAM EDİYOR”
Karaduvar Mahallesi’nde uygulanmaya başlanan ÇEDES’in, Karaduvar halkının tepkilerine rağmen uygulanmaya devam ettiğine dikkat çeken Tekin, “Müftülüğün, velilerden izin dilekçesi alınması uyarısına rağmen, yapılan protokol ve Milli Eğitim Müdürlüğünden alınan izin belgesi gerekçe gösterilerek öğrenciler sınıflardan alınıp veli izin dilekçesi olmaksızın sürdürülmeye çalışılıyor. İsa Öner Anadolu Lisesi’nde, velilerin ÇEDES Projesi’ne öğrencilerinin katılmasını istememeleri ve Eğitim İş Sendikasının oluşturduğu dilekçeyi kullanmak istemeleri okul yönetimlerinde rahatsızlık yarattı. Projenin, Karaduvar Halkının dini ve mezhepsel hassasiyetine rağmen uygulanmakta ısrar edilmesi ve projeye karşı çıkan Eğitim İş Sendikasına üye iki öğretmene ceza verilmesi, art niyetin göstergesi. İsa Öner Anadolu Lisesi Müdürü, veli izin dilekçesi almadan projenin uygulanmasına izin vermiştir. Velilerin, çocuklarının projeye katılmasını istemediğine dair verdiği dilekçeleri işleme koymamakla suç işlemektedir. Proje veli izin dilekçesi alınmadan uygulanırken öğrencisinin dersten alıkonulup dini içerikli probaganda yapılan salona gitmesine izin vermeyen öğretmenlere, okulun resmi watsapp grubundan tehdit mesajı yazmıştır. Yani bu okul müdürü, öğrencilerin derslerinden alınıp, pedogojik formasyonu olmayan kişilerce toplantıya katılmasına, yasal ve Anayasal bütün kuralları çiğneyip, Karaduvar Halkının çocuklarına dini içerikli probaganda yapılmasının baş aktörü olmuştur. Soruşturmayı yürüten müfettişler, ÇEDES Projesi’nin öğrencileri üzerinde uygulanmasını istemeyen iki öğretmenin, “veli iziin dilekçesi alınmadan projenin uygulanmasına izin vererek suç işlemek istemiyoruz” şeklindeki ifadelerini dikkate almadan soruşturma raporunu öğretmenleri suçlayıcı ifadelerle oluşturmuşlardır. İki öğretmenden “Hizmet içinde devlet memurunun itibarı ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışta bulunmak” ifadeleriyle istenilen savunma, veli izin dilekçesi olmadan yapılacak eğitimlere izin vermemenin cezasını çekeceksiniz anlayışının ürünüdür. Soruşturma raporunun en çarpıcı ve asıl niyeti ortaya koyan yönü “ ÇEDES Projesi kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla İl ya da İlçe müftülüklerinin düzenlemiş olduğu hiçbir etkinliğe velisi bulunduğum öğrencinin katılmasını istemiyorum ifadeleriyle velilere verdirdiğiniz dilekçeyle okulda yasal olarak verilecek “dini eğitimi” engellemeye çalıştığınız” şeklindeki ifadedir. Çevreme duyarlıyım, değerlerime saygılıyım(ÇEDES) isimli projenin kamuoyuna yansıtılan yönü, “çevre ve değerler eğitimi” üzerine olduğu söylenmişti. Milli Eğitim yetkilileri soruşturma raporunda ÇEDES’in çevre ve değerler eğitimi olmadığını itiraf etmiş oluyor. Okullarda yasal olarak verilen dini eğitim, Milli Eğitim Bakanlığının kadrolu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerince verilmiyor mu? ÇEDES Projesinde görev alan ve pedogojik formasyonu olmayan yüzlerce imam, vaiz vb. din görevlisinin yasal olarak dini eğitimi hangi tarikatların dini değerleri üzerinden verdiği, soruşturma dosyasındaki itiraftan sonra açıklığa kavuşması gereken bir konudur. Milli Eğitim Müdürlüğüne 03.05.2024 tarihli bilgi talebi dilekçemizde ÇEDES Projesinin hangi okullarda müftülüğün görevlendirdiği kişiler tarafında uygulandığını sorduk. Gelen cevap yazısında, okullarda değerler kulübü kurulduğu, öğrencilerin faaliyete katılımının gönüllülüğü ve veli muvafakati esas alınarak, dersi aksatmayacak şekilde yürütüldüğü şeklinde ibarelere yer alıyordu. Şimdi soruyoruz: Eğitim İş Sendikası olarak Karaduvar’daki okul müdürlerinin ÇEDES projesinin uygulanması ile ilgili yaptıkları mobbingin takipçisiyiz” dedi.