Neşet TORUN
Saadet Partisi’nin çağrısıyla Tüm Türkiye’de eş zamanlı olarak İsrail’in Gazze ablukası, saldırıları ve görevini ihmal eden kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunarak basın açıklaması gerçekleştirildi. Mersin İl Başkanlığı önündeki basın açıklamasını SP İl Başkanı Mehmet Polat okudu. İsrail saldırılarının 10 ayı geçtiğini ve hayatını kaybeden binlerce masum insanın olduğunun altını çizen Polat, “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları kesintisiz olarak 10 aydır devam etmektedir. Bu süreçte İsrail tarafından on binlerce sivil öldürülmüş, temel haklar ve özgürlüklerin neredeyse tamamı bilinçli ve ısrarlı bir şekilde ihlal edilegelmiştir. İsrail saldırılarının özellikle sivil halkı hedef aldığı gerçeği; hastanelere, okullara, çadır kamplarına ve sivil yerleşim yerlerine yapılan saldırılarla açıkça görülmektedir. İnsanların en temel ihtiyaçlarının karşılandığı hastaneler, aşevleri, okullar ve ibadethanelere yönelik sistemli saldırılar, İsrail’in savaş hukukunu hiçe saydığını alenen göstermektedir. İsrail’in Gazze’ye yönelik kuşatma ve ambargosu insanlık dışı boyutlara ulaşmış ve 2 milyonun üzerinde sivil halkı doğrudan etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batı ülkelerinin bu açık ihlaller karşısında takındığı tavır ise daha da vahimdir” dedi.
“ŞİDDET ARTARAK DEVAM EDİYOR”
Şiddetin artarak devam ettiğine dikkat çeken Polat, “Kurulduğu günden beri bölgedeki huzuru dinamitlemeyi misyon edinmiş ırkçı emperyalizmin temsilcisi İsrail’in özellikle 2007 yılından bu yana Gazze’ye karşı başlattığı abluka 3 cepheden yani karadan, havadan ve denizden devam etmektedir. Zaten 17 yıldır fiilen ambargoya maruz bırakılmış ve İsrail’in izin verdiği ölçüde gıda ve tıbbi malzeme yardımına ulaşabilen bir halk, gelinen 10 aylık süreçte insanlık dışı bir tutumla, bunlardan dahi mahrum bırakılmaktadır. İsrail’in ısrarlı ablukasının hedefinde Gazze halkının sindirilip göçe zorlanması ve İsrailli yerleşimcilerin boşalan yerlere yerleştirilmesi planı yatmaktadır. İsrail 1948 yılından beri kararlı bir şekilde Filistin topraklarını dünyanın gözü önünde, hatta onların desteği ile adım adım gasp etmiştir. İsrail’in Gazze saldırılarında hayatını kaybeden on binlerce sivilin yarısından fazlası çocuklardan ve kadınlardan oluştu. Gazze saldırıları sonrasında kayıp olan insanların sayısı ise tespit edilememektedir. Geride kalan sivil halk yine İsrail’in askeri, siyasi saldırılarına; ekonomi, eğitim ve sağlık alanında birçok insanlık dışı muamelesine maruz kalmaktadır. Gazze’ye giriş ve çıkışları uzun sürelerle kapatan İsrail, insani yardımları da engellemektedir. İsrail tarafından yapılan Gazze’nin güvenli hiçbir bölgesinin kalmayacağı yönündeki açıklamalar niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır. Gözünü karartmış olan İsrail, hiçbir uluslararası kuruluşu dikkate almadığını, hiçbir evrensel hukuk normunu kale almadığını, hiçbir temel hak ve hürriyeti önemsemediğini net bir şekilde ortaya koymuştur. BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına İlişkin Cenevre Sözleşmesi, BM İşkenceye Karşı Sözleşme ve benzeri belgelerin koruma altına aldığı hakların ve özgürlüklerin İsrail açısından bir bağlayıcılığının olmadığını dünyaca izliyor olmak oldukça hazindir. BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde yer alan 30 maddenin 15 maddesi ve aynı şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan 19 adet temel hak ve hürriyet İsrail tarafından doğrudan ve açıkça ihlal edilmektedir. Buna rağmen Siyonizm’in karargâhı durumundaki İsrail’e karşı şimdiye kadar uygulanmış hiçbir uluslararası yaptırımın olmaması ise daha da vahimdir” şeklinde konuştu.
“PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ”
Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım suçlarında kişilerin yanı sıra devletleri de yargılayabileceği gerçeğinden hareketle başvuruda bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti devletinin başvurusu ilgili mahkemece de kabul edildiğini ve İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı nezdinde yargılanmaya başlandığını hatırlatan Polat, “Burada dikkat çeken ve halkımız nezdinde de endişelere yol açan husus ise böyle bir girişimin Türkiye Cumhuriyeti devletinden beklenmesine rağmen gerçekleşmemiş olması ve hatta ilerleyen süreçte devam etmekte olan davaya müdahil olunacağına dair hükümet yetkililerince kamuoyu önünde verilen sözlere rağmen harekete geçilmemesidir. Türkiye ile İsrail arasında önce varlığı inkâr edilen, sonra kısıtlama kararı ile varlığı itiraf edilen ticari ilişkilerin boyutları bu endişeleri destekler mahiyettedir. Saadet Partili üyelerimizin bütün ülke genelinde İsrail’in insanlık dışı saldırılarına yönelik olarak adliyelerde gerçekleştirdikleri suç duyurularına ilişkin herhangi bir davanın açılmamış olması da bu noktada düşündürücüdür. Saadet Partililer olarak daha önce bulunduğumuz suç duyuruları ile ilgili olarak makul sürelerde işlem gerçekleştirmeyen kamu görevlileri hakkında bugün görevi ihmalden suç duyurusunda bulunacağımızı da burada deklare ediyoruz. İnsanın sadece ve sadece insan olması sebebiyle doğuştan ve doğal olarak sahip olduğu bütün temel hak ve hürriyetlerin Gazze’deki her bir kardeşimizi de kapsadığını bütün dünyaya hatırlatmaya devam edeceğiz. Saadet Partisi olarak İsrail’in hukuksuz saldırılarının peşini bırakmayacağımız ve her alanda takipçisi olacağımız bilinmelidir” dedi.