Haber Merkezi
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında Mersinli çiftçilerin yaşadığı sorunları gündeme getirdi. Mersin tarım ve hayvancılık verilerine dikkati çeken Ekmen, “2023 yılı TÜİK verilerine göre, Mersin'in Türkiye tarımına bitkisel üretim anlamında katkısı 76,3 milyar lira. Hayvancılığa ise katkısı 11,8 milyar lira. Mersin'in 1 milyon 585 bin yüz ölçümü var. Bunun 328 bin 421 hektarında tarım yapılıyor. Türkiye'nin yüz ölçümü itibariyle yüzde 2'lik bir alanına sahip olmasına rağmen yüzde 21'lik tarım alanı ile birçok alanda Türkiye'de tarımsal üretimde belirleyici bir il Mersin. Türkiye narenciye ihracatında dünya ikincisi. Mersin'de toplam üretimde Antalya ve Konya'dan sonra özellikle narenciye üretiminde Türkiye ikincisi bir yere sahip. Muz, çilek, limon, yenidünya, erik, nektarı, şeftali, kabak, taze bakla üretimde ise Mersin birinci sırada yer alıyor” ifadelerini kullandı.
AKDENİZ SİNEĞİ TEKRAR ÇİFTÇİNİN BAŞINA BELA OLDU
Ekmen, Mersin'in tarım sanayisindeki yeri, tarım planlamasındaki yeri istenilen seviyede olmadığını belirterek, “Geçen yıl narenciye bahçede kaldı. 1 liraya alıcı bulamadı. Çünkü toplamak için 2 lira taşımak için 3 lira masrafa ihtiyaç vardı. Devlet kurulandan rica ettik satın alma yapılması için ama maalesef satın almalar da sembolik seviyede kaldı. Geçen yıl 1 liraya bahçede kalan, toplanmayan, bahçede çürüyen, bahçede çürüdüğü için de yıllar sonra tekrar Akdeniz sineğini çiftçinin başına musallat eden limon şu anda market raflarında 70-80-100 liraya kadar fiyatlanabiliyor. Bu da maalesef tarımsal kullanılmanın kötülüğü açısından bir problem” değerlendirmesinde bulundu.
“ÜRETİM ZİNCİRLERİ KOPABİLİR”
Geçtiğimiz haftanın alım fiyatlarına değinen Ekmen, şöyle devam etti; “Mersin'de tek bir meyve suyu fabrikası var. En az 7 liraya mal edilen şeftaliyi bu meyve suyu fabrikası 5 liraya satın almak istiyor. Eğer hale kadar götürürseniz, orada da bunun alıcısı 10 liradan başlıyor. Yani çiftçinin bir yıllık emeğinin, bir dönemlik, bir sezonluk emeğinin maliyetinin altında dahi fiyatlandırılmasının tek sorumlusu şüphesiz oradaki meyve suyu fabrikası değildir. Tarımsal planlama yapmayan, çiftçinin girdilerini aşağı çekmeyen, çiftçiye gübre, mazot, ilaç ve en önemlisi işçilik desteği vermeyen Tarım Bakanlığı'ndandır ve Maliye Bakanlığı'ndadır. Türkiye'de yakın zamanda birkaç yıl içerisinde üretim zincirleri kopabilir. Gençler tarım ve hayvancılıktan uzaklaşıyor. Yani gençler artık ister hayvancılıkta ister tarımda aile tarımının bir parçası olmuyorlar. Aile üretiminin bir parçası olmuyorlar. Gençler bu işler koptuğunda, siz Allah muhafaza Toros'un köylerinde ekecek, bitecek adam bulamazsınız. Bunu bütün Türkiye için genelleştirmek mümkün. Ve bir süre sonra ne olur? Ancak Amerika'dan, İsrail'den gelen büyük tarım firmaları 10 bin dönümlük, 20 bin dönümlük tarım yapmaya başlar. Ama Türk tarımını biter, Türk çiftçisi biter. Ve tabiatımızın her bir parçasını değil, sadece büyük tarımsal üretime müsait alanlarında tarım yapılabilir hale gelir.”