Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu (Rosatom) tarafından Mersin’in Gülnar ilçesinin Büyükeceli Mahallesi'nde inşa edilen Türkiye’nin ilk nükleer güç santrali olacak Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne (NGS) ilişkin Mersin basın kuruluşlarına yönelik seminer düzenlendi. Bir otelde gerçekleştirilen seminerde Akkuyu NGS’nin tüm aşamaları kamuoyu ile paylaşıldı. Seminere Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı temsilcisi ve Akkuyu Nükleer A.Ş. Kamu Kurumları ile İlişkiler ve Uluslararası İşbirliği Yönetici Direktörü Aleksey Frolov, Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve Yapı İşleri Direktörü Sergey Butskikh, Strana Rosatom (Rosatom Dünyası) Sektörel Gazete Baş Editörü Yulia Gilyova ile Mersin Üniversitesinden Doç. Dr. Gökhan Arslan konuşmacı olarak katıldı.
“HEDEFİMİZ BU ÜLKENİN İLK NÜKLEER SANTRALİNİN ULUSLARARASI GÜVENLİK STANDARTLARINA UYARAK GERÇEKLEŞMESİNİ VE İŞLEMESİNİ SAĞLAMAK”
Toplantının açış konuşmasını yapan Akkuyu Nükleer A.Ş. Kamu Kurumları ile İlişkiler ve Uluslararası İşbirliği Yönetici Direktörü Aleksey Frolov, seminerde projenin ilerlemesine ilişkin son 2 yılda gerçekleştirilen işlemler ve güvenlik sistemleri ile ilgili detaylı bilgiler sunulacağını söyledi. Akkuyu A.Ş. olarak Rosatom devlet kuruluşunu temsil ettiklerini belirten Frolov, “Bizlerin en önemli görevimiz ve hedefimiz bu ülkenin ilk nükleer santralinin uluslararası güvenlik standartlarına uyarak gerçekleşmesini ve işlemesini sağlamak” dedi. Rusya’da Çernobil Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazayı anlatan Çernobil dizisine değinen Frolov, dizinin uyarlanmış sahneler olsa da bir nükleer santraldeki çalışanların ne kadar büyük özveriyle çalıştığını gösteren bir çalışma olduğunu vurguladı. Dizi yayınlandıktan sonra Rus bilim insanlarının gereken olumlu dersleri çıkarmak adına tasarımları yeniden gözden geçirdiklerini ifade eden Frolov, “Dizide bir replikte, ‘Yalanın bedeli ne kadardır?’ deniliyor. Biz onu uzun süre dinlediğimizde gerçekleri algılamayı durdurmayı başarmasıdır. Peki ne yapmalıyız? Uydurmaları mı beklemeliyiz? Bizler, ‘Uydurmalara’ güvenerek yetinmeyeceğiz. Bizler sizlerle birlikte ülkelerimiz arasında oluşan iyi niyet ve dostluk ilişkilerini baz alarak projenin gerçekleşmesinde yapıcı diyalog sürdürerek, hedefimizi yerine getirmek için uğraşacağız” diye konuştu. Frolov, hedeflerinin yerine getirilmesinde basına da sorumluluk düştüğünü belirterek, bu konuda destek istedi.
“AKKUYU NGS, TÜM ULUSLARARASI GÜVENLİK STANDARTLARINA UYUMLU ŞEKİLDE İNŞA EDİLMEKTEDİR”
Akkuyu Nükleer A.Ş. Genel Müdür Birinci Yardımcısı ve Yapı İşleri Direktörü Sergey Butskikh ise nükleer santralin ilk aşamasından bugün gelinen inşaat sürecine ve güvenlik sistemlerine ilişkin bir sunum yaptı. Akkuyu NGS’nin Rusya ile Türkiye arasında imzalanan hükümetler arası anlaşma kapsamında Mersin’in Gülnar ilçesinde gerçekleştirildiğini anımsatan Butskikh, “Bizim inşa etmekte olduğumuz bu tesis bölgeye, coğrafyaya çok güzel uyum sağlayacak çok güzel bir eser olacaktır” ifadelerini kullandı. Akkuyu NGS’nin tam kapasiteyle faaliyete geçtiğinde Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu karşılayacağı bilgisini veren Butskikh, “Akkuyu NGS’nin inşaatı gerek Uluslararası Atom Enerji Kurumunun tüm güvenlik standartlarına, gerek Uluslararası Nükleer Güvenlik Danışma Grubu'nun tüm güvenlik standartlarına, gerekse Uluslararası İşletme Kulübünün gerekliliklerine uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Akkuyu NGS, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde en büyük ve en kapsamlı projedir. Bu projede ana hissedar Rusya’nın ‘Rosatom Devlet Kuruluşu’dur. Proje yap-sahip ol-işlet modeliyle gerçekleştirilmektedir” şeklinde konuştu.
“AKKUYU’DA HEDEFİMİZ İLK GÜÇ ÜNİTESİNİ 2023’TE İŞLETMEYE ALMAK”
Hükümetler arası anlaşmaya göre tüm gerekli izin ve ruhsatların alınmasından sonra 7 yıl içerisinde ilk güç ünitesinin işletmeye alınması gerektiğinin belirtildiğini aktaran Butskikh, şöyle devam etti: "Dolayısıyla ilk ünitenin devreye alınması 2023 yılına denk gelmektedir. Bizler proje katılımcıları olarak bu hedefin yerine getirilmesi ve 2023’te ilk ünitenin işletmeye alınması için azami derecede elimizden gelen tüm çabamızla çalışmaktayız. Ancak bu durumda güvenlik gereksinimlerini ve şartlarını yerine getirmek her zaman en büyük öncelik arz eden koşulumuz olarak projede ilerlemekteyiz.” Geçen 2 yıllık süreçte 1 ve 2 No’lu güç üniteleriyle ilgili alınan ruhsat ve inşaat lisanlarıyla ilgili de bilgi veren Butskikh, “3. ve 4. ünitenin yapılacağı yerlerde zemin etüt ve araştırma çalışmaları devam ediyor. Yakın zamanda 3’üncü ünitenin inşaat ruhsatının verilmesini bekliyoruz. Sahada inşaat ve montaj çalışmalarına devam edilirken, idari binanın yapımı tamamlanmak üzere. Buna paralel olarak sahada gereken tüm altyapı çalışmaları devam etmektedir. Aynı zamanda saha zemininin hazırlanmasına ilişkin çalışmalar da devam etmektedir” dedi. Akkuyu NGS tesisinin tüm parçaları ile bulunduğu bölgeye uyum sağlaması için gayret ettiklerini vurgulayan Butskikh, “Buradaki kıyı yapısını bozmadan tesisleri inşa etmeye çalışıyoruz. Ve çok nadir ve benzersiz bir güzelliğe sahip olan bu doğayı bozmadan, bu tesisi oraya oturtmaya ve faaliyete geçirmeye gayret sarf ediyoruz” diye konuştu.
“ROSATOM, HİSSELERİNİN YÜZDE 49’UNU SATMA HAKKINA SAHİP”
Akkuyu NGS inşaat projesinin finansmanının yüzde 100 Rusya tarafından sağlandığına işaret eden Butskikh, “Rosatom, projedeki hisselerinin yüzde 49’unu başka hissedarlara satma hakkına sahiptir. Satılabilecek yüzde 49 hisselerimiz tek bir hissedara satılabileceği gibi birkaç gruptan oluşan hissedarlara da satılması söz konusu olabilecektir. Bizim projemiz şeffaf, açık bir projedir. Yabancı yatırımcıların bu projeye çekilmesi, Rusya tarafı için herhangi sorun teşkil edecek bir konu değildir. Aksine, bizim projemizin bir ticari proje olduğunu dikkate alırsak, hisselerin satılması, yabancıların da bu projeye gidebilmesine imkan sağlamaktadır” ifadelerini kullandı. Akkuyu NGS sahasının planı ve ünitelerin yapımına ilişkin detayları da açıklayan Butskikh, tesisleri yaparken mümkün olduğu kadar doğayı bozmamaya özen gösterdiklerinin altını çizdi. “Dört ünitenin yapımı eş zamanlı olarak devam edecek” diyen Butskikh, 4 ünitenin eş zamanlı olarak yapımının gerçekleştirilmesinin çok büyük insan gücü ihtiyacını ortaya çıkardığına dikkat çekti. Butskikh, “İnşaat işlerinin en aktif dönemine girildiğinde sahada 10 binin üzerinde işçi istihdam edilecek” dedi. Dört ünitenin temel görevini yerine getirecek olanın reaktör olduğunu belirten Butskikh, Akkuyu’da kullanılan reaktörün VVER-1200 reaktörü olduğu bilgisini verdi. Halihazırda VVER-1000 tipi rektörlerin Rusya’da mevcut olduğunu dile getiren Butskikh, şunları söyledi: “VVER-1000 tipi reaktörlerin tüm çalışma dönemini hesaplarsak 800 yıl çalışmış gibi hesaplanabilir. Son dönemlerde Çin ve İran’da da bu tip reaktörler kullanılarak nükleer santraller inşa edilmiştir. Akkuyu’da kullandığımız VVER-1200 rektörleri ise en modern teknoloji olup, 3+ nesil teknolojiler olarak tabir edilmektedir. En önemli özelliği; çok sağlam, çok sıkı güvenlik sistemleri kullanılarak uygulanmış bir reaktör olması. Reaktördeki tüm ekipmanların yüzde 40’ı, reaktörün güvenliğini sağlamak için var olan ekipmanlardır. Rusya’da şu an 3 tane VVER-1200 reaktörü faaliyettedir. Bu sene içerisinde biri Rusya’da, biri de Belarus’ta faaliyete geçirme planı bulunmaktadır. Aynı zamanda VVER-1200 reaktörünün Macaristan ve Akkuyu’da yapımı devam etmekte, Finlandiya, Bangladeş’te de kullanılmaktadır.”
“GÜVENLİK SİSTEMLERİ, ÇOK BÜYÜK DIŞ ETKİLERE KARŞI DAYANIKLI ŞEKİLDE TASARLANMIŞTIR”
Nükleer santrallerin çalışmasında güvenliği sağlayan iki sistem olduğunu ifade eden Butskikh, “Biri aktif sistemdir ki, gerekirse bazı makamların, kurumların müdahalesini gerektirmektedir. Ayrıca pasif güvenlik sistemi dediğimiz ikinci bir sistem vardır ki bu sistemler son dönemlerde geliştirilmiş ve bir nükleer tesisin çalışmasında güvenliğini daha da arttırıcı önlemleri sağlayan sistemlerdir. Pasif sistemlerden biri olarak pasif olarak ısının tahliye edilmesi de güvenliği sağlayan sistemlerden biridir. Aynı zamanda, herhangi bir durumda koru yerinde tutmayı sağlayan bir sistemdir” şeklinde konuştu. Radyasyon güvenliğinden de bahseden Butskikh, “Radyasyon güvenliği, proje ifade ettiğimiz çok aşamalı bariyerlerle radyasyon güvenliğinin sağlanmasıdır. VVER-1200 reaktörlü NGS Güvenlik Sistemleri dış etkilere karşı dayanıklılık gösterecek şekilde tasarlanmıştır. 400 tonluk bir uçağın düşmesi veya çarpması, 9 şiddetine kadar olabilecek depremin etkisine, su baskını ve tsunami gibi doğa olaylarına dayanabilecek kadar güçlü tasarlanmıştır. Türkiye’deki bu bölgeye yönelik çok büyük doğa olayları söz konusu olmasa da bunlar düşünülmüştür. Özellikle deniz alanında yapılan çalışmalar ki, eğer böyle bir şeye ihtiyaç duyulur ise çevreyi koruyacak şekilde yapılacaktır” diye konuştu.
“HİSSE SATIŞINDA NİHAİ KARAR TÜRKİYE CUMHURİYETİNE AİT”
Butskikh, sunumunun ardından gazetecilerin sorularına da yanıt verdi. Hisse satışlarındaki son duruma ilişkin soruya Butskikh, “Hisse satışı ile ilgili şu an itibariyle yapmakta olduğumuz görüşmeler hakkında şirket bilgisi paylaşmak için erken. Ancak Rusya ve Türkiye arasındaki hükümetler arası anlaşmaya göre, bu projede hissedar olarak katılmak isteyen şirketle görüşmeler olsa bile nihai karar Türkiye Cumhuriyetine ait. Hisse almak isteyenler arasında Türkler de var” yanıtını verdi. Nükleer atıkların nasıl bertaraf edileceğine ilişkin soruya ise Butskikh şu yanıtı verdi:”Elbette ki atık yönetimi planı mevcuttur. Nükleer enerji alanında Türkiye tüm dünyada yürütülmekte olan süreçlere katılım sağlayan ve üye olan bir ülkedir. Projemiz kapsamında saha yerinde geçici olarak atıkların depolanmasını öngören özel tesisler tasarlanmıştır ve bunlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Radyoaktif atıkların yönetimi konusunda Türk mevzuatı şu anda güncelleştirilme sürecinden geçmektedir. Bizim kurmakta olduğumuz nükleer santralin işletme dönemi 60 sene olacaktır. Buna ilaveten 20 sene uzatma fırsatı bulunmaktadır. Atık yönetimi Türk mevzuatı güncelleştiriliyor derken, bizim sahamızda şu anda öngörülen atıkların geçici depolanmasıyla ilgili tesisler, kullanılmış yakıtın ve atıkların bertaraf edilmesiyle ilgili tesislerin ne şekilde faaliyet göstereceği; Türk mevzuatında ilgili değişiklikler yapılarak düzenlenecek. Bir nükleer yakıt kullanıldıktan sonra yeniden işlenebilir ve tekrar kullanılabilir. Dolayısıyla radyoaktif atıklar yeniden kullanıldıktan sonra bertaraf edilmek üzere muhafazaya alınacak olanlar, sadece yüzde 1’ini oluşturuyor. Türkiye’nin de şu anda üzerinde çalışmakta olduğu radyoaktif plan da ulusal plan olarak adlandırılıyor.”