Haber Merkezi
5 Haziran Dünya Çevre Günü nedeniyle bir açıklama yapan Çevre Mühendisleri Odası Mersin Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Can, “5 Haziran 1972 yılında BM Stockholm Konferansı’nda insan ve çevre arasındaki ilişki üzerinde durulmuş ve bugün Birleşmiş Milletler tarafında Dünya Çevre Günü olarak kabul edilmiştir. 2019 yılı Dünya Çevre Günü’nün teması ise “Hava Kirliliği ile Mücadele” olarak belirlenmiştir. Çevresel Etki Değerlendirme Raporları’nın süresiz bir şekilde kamuoyuna açık hale getirilmesi için verdiğimiz hukuki çaba sonuç bulmuş, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 29.06.2015 tarihli yazısı ile uygulamaya aldığı ÇED raporlarının erişimine 30 günlük süre kısıtlaması mahkeme tarafından iptal edilmiştir. Özetle, ÇED olumlu kararı alınan projelere ait ÇED raporları süresiz Bakanlık internet sitesinde herhangi bir kısıtlama olmadan kamuoyuna açık hale getirilmelidir. AB ilerleme raporunda da belirtilen çevresel bilgiye erişim sorununu da yaratan bu uygulama vatandaşlarımızın kendi yaşam alanındaki projeleri takip etmesini, verilen taahhütlere uyumu kontrol etmesini engellemekteydi” ifadelerini kullandı.
MERSİNİN TOPRAK KİRLİLİĞİ HARİTASI HAZIRLANMALIDIR
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre artan nüfusün, fosil yakıt tüketimi kaynaklı ve temiz yakıt ve teknolojilerinin kullanılmaması ile kirlenen hava nedeniyle her 10 kişiden 9’u kirli hava soluduğuna dikkat çeken Can, “2017 yılında yaklaşık 34,4 milyar TL çevre koruma harcaması yapılmıştır. Bu harcamaların yüzde 49’u atık yönetimi ve yüzde 35’i atıksu yönetimi konularında olmuştur. Dış ortam hava kirliliğini engelleme ve azaltma ve iklime yönelik olarak ise sadece yüzde 2 oranında harcama yapılmıştır. Hava kirliliği ülkemizin en önemli sorunudur bu sorunun çözümüne yönelik daha fazla bütçe ayrılması ivedi bir ihtiyaçtır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hava izleme veri tabanına bakıldığı zaman Türkiye’de 81 il içerisinde sadece 5 il de hava kalitesi konsantrasyon ölçümlerinin yapılmadığı görülmektedir. Öteyandanelde edilen verilere göre, Mersin ili İçel istasyonunda en son ölçüm 05.04.2019 tarihinde gerçekleştirilmişoluptoplam 14aylık zaman zarfında Mersin ilinde hava kirletici değer ölçümlerinin yapılmaması son derece endişe verici bir durumdur. İlimiz genelinde; “ Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik” kapsamında “Şüpheli Saha’ya” düşen tesislere yerinde denetim ve inceleme yapılarak kirlilik tespit edilen tesisler komisyon kapsamına alınmakta ve bakanlığımızdan yetki almış firmalar tarafından gerekli örnekleme ve temizleme çalışmaları yaptırılmaktadır 2018 yılı içerisinde Mesin’de 4 adet noktasal toprak kirliliği tespit edilmiştir. Bu kaynaklar: sırasıyla Asbest Kirliliği, Akaryakıt Kirliliği, Eski Teknolojiden Kaynaklı Cr+6 Atığı Kirliliği ve Fosfojips Atığı Kirliliği kaynaklarıdır. Mersin il çevre toprak kirliliği komisyonunun saha denetimini arttırarak potansiyel kirli sahaların tespit edilmesi ve takibinin yapılması gerekmektedir. Ağır Kimya sanayi tesislerinin yoğun olduğu tarımsal ilaçlamanın yüksek olduğu Mersin’de sadece 4 adet kirli toprak bölgesinin tespiti yetersiz olup gerekli saha denetimleri kirlilik tespitleri ile Mersine ait toprak kirliliği haritası çıkarılması sağlanabilir” dedi.
“MERSİN, NÜKLEER SANTRAL KONUSUNDA İÇ MUHASEBE YAPMALI”
Türkiye’nin Nükleer Santraller konusunda bir iç muhasebe yapmak zorunda olduğunu vurgulayan Can, açıklamasına şöyle devam etti: “Dünya genelinde Nükleer santrallar kurulmaya başladığından bu yana dünyanın her yanından nükleer sızıntı / kaza haberleri, radyasyon kaynaklı ölümler, genetik yıkımlar veriler yayınlanmaya devam ediyor. Mersin’de Akkuyu nükleer santral inşaat aşamasında iken nükleer santralin zeminini oluşturması ön görülen betonda ikinci çatlağın yaşandığı gündeme gelmiştir. Söz konusu sorun aslında nükleer santrallerde yaşanabilecek bir kazaya ne kadar hazırlıklı olduğumuz sorusunu akıllara getirmektedir. Ayrıca inşaat santralinden basına yansıyan sorunlar her geçen gün artmaktadır. Türkiye Nükleer Santraller konusunda bir iç muhasebe yapmak zorundadır.”
PLANSIZ SANAYİLEŞME ÖRNEĞİ: POLİPROPİLEN TESİSİ
Karaduvar’a kurulması planlanan polipropilen tesisinin plansız sanayileşme örneği olduğunun altını çizen Can, “Cfs Petrokimya Sanayi Anonim Şirketi tarafından Mersin İli, Akdeniz İlçesi, Karaduvar Mahallesi Mevkii’nde Tekfen Polipropilen Üretim Tesisi Yatırımı Projesinin tesis edilmesi ve işletilmesi planlandığı ve nihai çed raporunun yayınlandığı bilinmektedir. Tesisin hukuka aykırı olduğu ve kentte ciddi zararlar verebileceği ilgisiyle Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) olumlu raporunun iptali ve yürütmenin durdurulması talep edilerek bölge idare mahkemesine dava açılmıştır. Ayrıca söz konusu Polipropilen tesisi ile ilgili Cumhurbaşkanlığı'nın tesisin kurulacağı alan için hayata geçirdiği Özel Endüstri Bölgesi kararının öncelikle yürütmesinin durdurulması ve takiben Danıştaya dava açılarak kararın iptaline karar verilmesi istenmiştir. 7 Mayıs Perşembe günü Hindistan‘ın AndhraPradesh kentinde bulunan, Güney Kore şirketi LG Polymers’e ait plastik polimer üretim tesisinden, çevre sakinleri uyurken bir gaz sızıntısı gerçekleşti. Bu gaz kaçağının ardından en az 11 kişi öldü ve yüzlerce kişi de hastaneye kaldırıldı. Ayrıca İzmir’in Aliağa ilçesinde kurulu PETKİM Petrokimya Termik Santrali’nde çıkan arıza sonucunda şehir siyah dumanlara boğuldu. Açıklama yapan PETKİM yönetimi, “13 Mayıs saat 17.00 civarında meydana gelen arıza sonucu PETKİM’deki ünitelerden birinde emniyet amaçlı kontrollü duruşa geçildiğini” belirtti. Bu kazanın kalk sağlığı ve çevresel tahribatı hakkında ise açıklama yapılmadı.
“EN TEHLİKELİ PROBLEM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ”
Doğal afetlerin gün geçtikçe arttığını ve yeryüzünün en tehlikeli probleminin iklim değişikliği olduğunu ifade eden Can, açıklamasını şöyle sürdürdü: “TÜİK verilerine göre toplam sera gazı emisyonu 526,3 milyon ton (Mt) olarak hesaplanmıştır; emisyonlardaki en büyük pay %72,2 ile enerji kaynaklıdır, daha sonra sırasıyla %12,6 ile endüstriyel işletmeler ve ürün kullanımı, %11,9 ile tarımsal faaliyetler ve %3,3 ile atık takip etmektedir. 1990 yılına kıyasla 2017 yılında CO2 eşdeğeri olarak toplam sera gazı emisyonu%140,1 oranında artmıştır. 1990 yılında kişi başına düşen CO2 eşdeğer emisyonu 4 ton iken, 2017 yılında bu veri 6,6 tona çıkmıştır. Örneğin Mersin’de 2017 yılında yaşanan ve 200 milyon liralık zarara neden olan sel afetinin ardından bu yıl 6-7 Ocak 2020 tarihinde yine kentin tamamını vuran sel afetinde 8 bin 386 sera, 951 bahçe, 30 bin 421 dekar tarla sel sularından etkilenmiş, ön hasar tespitine göre, 109 milyon 215 bin liralık zarar ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla son yıllarda yaşanan bu afetler “İklim Krizinin” Mersin’e yansımaları olarak değerlendirilmelidir. Mersin yerelinde iklim krizinin etkilerine ve afetlere daha az maruz kalmak ve kalkınmaya daha sürdürülebilir bir yaklaşım elde etmek üzere, birbirine paralel ve birbirlerini tamamlayan beş ana eylem hattı dikkate alınarak ‘iklim ve afet yönetim planı’ kurgulanabilir: Toplum/ bireylerin katılımı, • Kamu politika eylemleri, Daha güvenli inşaat sistemleri ve kentsel gelişme Kent güvenliği bağlamında bir koruma kültürü geliştirilmesi ve iklim Krizine ve Afetlere Karşı Bilinç Düzeyinin Artırılması. Sonuç olarak gerek dünya genelinde gerekse kentimizde çevre sorunları gün geçtikçe artmakta ortaya koyduğu tahribatlar önlenemez noktaya gelmiş bulunmaktadır. Sorunların bütünsel olarak ele alınıp ekolojik yıkımla toplum olarak mücadele edip ekolojik sorunlara karşı çözümleri bilimsel ve teknik yollarla ortaya koyarak gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakabiliriz.”