Adem GÜNEŞ
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Mersin Şubesi, 2020-2021 Eğitim Öğretim Yılı’nın ilk yarısının sona ermesiyle yarı yıl karnesini açıkladı. Sendika binasında bir açıklama yapan Eğitim-Sen Şube Başkanı Mahmut Sümbül, eğitim öğretim yılının başından bu yana yaşanan sorunları içeren raporun ayrıntılarını paylaştı. Sümbül açıklamasında, Bakan Selçuk’un, yüz yüze eğitimin 15 Şubat’ta başlayacağına dair açıklamalarını ve koronavirüs aşısı sırasını da değerlendirdi. Pandemide not vermenin bile gerek olmadığını kaydeden Eğitim-Sen Mersin Şube Başkanı Mahmut Sümbül, “Nota gerek yok, MEB sınıfta kaldı” dedi. Düzenledikleri bir basın açıklaması ile dönemi değerlendirdikleri söyleyen Sümbül, “Deyim yerindeyse MEB’e karne veriyoruz. Bu dönemde önemli tartışmalardan bir tanesi öğrencilere not verilmesi tartışmasıydı. Gündemimizde olan diğer tartışmalardan biri de seçmeli derslerdi. MEB’in aldığı karaların özel okullara, özel kurslara göre dizayn edilmesi pandemi başından beri önemli gündemlerimiz arasında. Biz eğitim ve bilim emekçileri olarak bu kararların örencilerimizden, emekçilerimizden ve halktan yana olmasını istiyoruz. Genel merkezimizin hazırladığı 11 sayfalık detaylı raporumuz var” ifadelerini kullandı.
“TUTARSIZLIKLARINI HAYRETLE İZLİYORUZ”
Pandemi süreci ile birlikte MEB’in eğitime dair söyledikleri tutarsızlıkları hayretle izlediklerini kaydeden Sümbül, “Not vermeye dair her hafta değişen görüşler, okulların açılmasına dair her hafta değişen görüşler ve pandemi sürecinde ortak akılla kararları eğitimin tüm birleşenleri ile almak yerine ‘Ben yaptım, oldu’ mantığıyla yapılması, hatta bazı kararlardan Milli Eğitim Bakanının bile haberinin olmaması eğitimin yaz-boz tahtasına dönüşmesine yol açtı. biz de bu nedenle bu dönem MEB’e hak vermiyoruz, diyoruz ki ‘MEB sınıfta kaldı’. Not vereye hiç gerek yok. Gerçekten pandemi sürecini yönetemeyen, pandemi sürecinde öğrencilerimizden yana eğitimde fırsat eşitsizliğini azaltacak bir politika izlenmesi gerekirken tam tersi, pandemi eğitimde fırsat eşitsizliğini gittikçe arttıran, imkanları olmayan öğrencilerimizi eğitimden uzaklaştıran, bir yandan aile içi şiddeti, bir yandan çocuk istismarını, pedofiliyi artmasına da yol açan sonuçları var. Toplumda çok argo olarak tabir edilen kadına şiddet açısından da politikaların ne yöne gittiğinin bir göstergesi. Biliyorsunuz 21 Eylül’de okullar kademeli bir şekilde açılmaya başlanmıştı. Fakat bütün uyarılarımıza rağmen yaz boyunca MEB’i uyarmamıza rağmen okullarda önlemler alınmadı. MEB’e daha fazla bütçe ayrılmadı, Sağlık Bakanlığı’na ayrılmadığı gibi. Yine bu gündem de okulların ihtiyacı olan personel öğretmen açığı giderilmedi. Çok deneyimli olan ve hiçbir hukuki gerekçesi olmadan işinden ihraç edilen ihraç arkadaşlarımız işlerine geri gönderilmedi. Bu koşullarda başladı eğitim-öğretim yılı ve bir süre sonra okullar tekrar kapanmak zorunda kaldı. Bütün uyarılarımız dinlenmedi ve okullar maalesef kapanmak zorunda kaldı. Şunu belirtelim biz eğitim ve bilim emekçileri olarak yüz yüze eğitimden yanayız. Çünkü yüz yüze eğitim, eğitimde fırsat eşitsizliğini bir nebze olsa girebiliyor” diye konuştu.
“OKULLARDA TEDBİR ALDINIZ MI?”
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 15 Şubat’ta okulları açmak istemesine de tepki gösteren Sümbül, “Fakat MEB hem sağlık emekçilerinin, hem bizlerin bütün uyarılarına rağmen okullarda gerekli önlemleri almadan, basit önlemlerle geçiştirilip önümüzdeki dönem tekrar okulları açmak istiyor. Biliyorsunuz geçen hafta MEB, 15 Şubat itibariyle okulların kademeli olarak açılacağını söyledi. 1 gün sonra fikir değiştirip, ağırlıklı olarak okulların açılacağını söyledi. Bu konuda şöyle bir itirazımız var, biz de okulların açılmasını istiyoruz ama şunu soruyoruz; Okullarda tedbir aldınız mı? Öğretmenleri aşıladınız mı? Aşıladıysanız 28 gün sonra 2’nci aşıyı bekleyecek misiniz? Ki aşılamanın başlamadığını biliyoruz, aşılandıktan 28 gün sonra 2’nci aşı yapılınca öğretmenler bağışıklık kazanacak ve bu koşullarda ancak okullar açılabilir. O yüzden de MEB’i tekrar uyarıyoruz! Lütfen öğrencilerimizin sağlığı için, eğitim emekçilerimizin sağlığı için, bütün halkın sağlığı için okulların bu koşullarda açılmasında gerekli tedbirlerin alınması ve aşılama elzemdir. bunu yapmadıkça yapacağınız şey okulları bir süre sonra kapatmak olur. Not vermeye dair biliyorsunuz çok yoğun bir tartışma yaşandı. Bizim ve velilerimizin çok yoğun bir tepkisi oldu. Bazı okullarda sınavlar zorlandı ya da öğretmenlere sınav yapılmadan da not verilmesi zorlandı. Buradan geri adım atıldı. Şimdi de performansa dayalı not vermeye ve not işi öğretmenin sırtına yüklenmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.
“NOT İÇİN MOBBİNG UYGULANIYOR”
“Bir yandan da bizlere gelen şikayet öğretmenlere baskı yapıldığı ve hepsine 100 verilmesi şeklinde bir mobbingin uygulandığı yönündedir. Bunu asla kabul etmiyoruz. Not öğretmenin kanaatidir, vicdanıdır. Öğretmenin değerlendirmesine bu şekilde müdahale etmek hiç doğru değil. MEB verdirmeye çalıştığı yüksek notla kendi eksiğini gideremez” ifadelerini kullanan Sümbül, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Kendi hatalarının üzerini örtemez bundan vazgeçmelidir. Bundan sonraki kararları eğitim ve sağlık taraflarıyla bilimsel yol ve yöntemleri esas alarak yapmalıdır. Yine Anadolu liselerinde kontenjan sayıları oldukça arttırılmaya çalışılıyor, idarecilere baskılar yapılıyor. Ve okuldaki sınıf kapasitesinin çok fazla sınıf girdirilmesi isteniyor. Bu da okulların kaldırabileceği öğrenci sayısından çok fazla öğrencinin kayıt yaptırması demek ve bu da ikili eğitime yol açıyor. Oysa MEB’in tüm okullarda tekli eğitim vermek gibi bir iddiası vardı. Bu ne zıtlılık? Yine MEB’in bütçesinden okullara ayrılan paraya baktığınızda aslan payı imam hatip okullarına ayrılıyor. Bu gerçekten eğitimin gericileşmesi, bütün okulların imam hatipleşmesine ve bir yandan çok fazla imam hatip açılırken fen lisesi, sosyal bilimler lisesi, Anadolu lisesi, meslek lisesi gibi diğer liselerin sayısının az kalması düşük kalmasına ve öğrencilerin buralarda çok sıkışık eğitim öğretime devam etmesine yol açıyor. MEB’in bu politikadan vazgeçmesi gerekiyor. MEB; çağdaş laik, bilimsel, parasız bir eğitim için çaba harcamalı. Eğitim tüm toplumun temel ve vazgeçilmez hakkıdır. Parasız olmalıdır, bilimsel olmalıdır, laik ve demokratik olmalıdır ve anadilde olmalıdır.”