8 Mart’ın ailede, toplumda, siyaset, sosyal ve ekonomik alanlarda eşitliğin sağlanması, emeğin sömürüsünün ve ayrımcılığın sonlandırılması, kadının insan haklarının ihlal edilmesinin önlenmesi için; eğitim, kültür, ekonomik ve hukuk alanlarında gerekli çalışmaların yapılması taleplerini yükselttikleri mücadele ve dayanışma günü olduğunu belirten Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Şirin Güner, “Bu nedenle kadın mücadelesi aynı zamanda eşitliğin, özgürlüğün ve demokrasinin mücadelesidir. Fırsat eşitliğinin sağlanmaması nedeniyle kadınlarımız eğitim haklarından yoksun kalmakta, istihdam olanaklarından yararlanamamakta; yönetim ve karar alma mekanizmalarında yeterince yer alamamaktadırlar. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadına yönelik ayrımcılığa, şiddete neden olmaktadır. Ülkemizde kadın cinayetlerinin önlenememesini, tam tersi artarak devam etmesini endişeyle izliyoruz. Kadına yönelik şiddet, cinayet ve istismar artışlarının nedeni yasaların ve cezaların yetersizliği değildir. Kadını eşit ve özgür bir birey olarak görmeyen zihniyetin beslendiği, güç aldığı bir sosyal ve siyasal ortamın sorgulanması yapılmadan, ortadan kaldırılmadan kadının insan haklarının ihlallerinin önlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle ülkemizde, aile içinden başlayarak kamusal alana yayılan cinsiyet ayrımcılığına ve eşitsizliğine neden olacak politikaların sonlandırılması gerekmektedir” ifadesini kullandı.
“TÜM KURUM VE KURULUŞLAR İÇSELLEŞTİRMELİ”
"Kadınları toplumsal hayatın dışına iten ayrımcı ve cinsiyetçi politikalardan vazgeçilerek, kadını sadece ailenin bir parçası olarak gören, özgür birey olduğunu kabul etmeyen politik ve kültürel anlayışın değiştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Güner, “Kadının eşit ve özgür birey olmasını sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi hiçbir tarihsel, kültürel ve dinsel gerekçelerle engellenmemelidir" ifadelerini kullanan Güner, "Kadınların siyasal, sosyal ve ekonomik alanda eşit olarak yer almasını sağlayacak toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları samimiyetle uygulanmalıdır. Kamu kurum ve Kuruluşlarınca cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır. Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinde kadının eşit ve özgür bir birey olduğu, devletin tüm kurum ve kuruluşlarınca içselleştirilmeli ve kadın haklarına aykırı hiçbir söylem ve eyleme izin verilmemelidir. Kadınların yaşam haklarının güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya yönelik tartışmalardan vazgeçilmelidir. İstanbul Sözleşmesinin eksiksiz olarak uygulanması sağlanmalıdır. Hak savunucusu olarak bizler; uzun mücadeleler sonucunda elde edinilmiş kadın hakları kazanımlarından vazgeçilmesine yönelik her türlü girişime karşı, kadının insan hakları mücadelemizi dünden daha büyük bir inanç ve dayanışmayla sürdürme kararlılığındayız. Mersin Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi avukatlar olarak; Cumhuriyet devrimleri ve kadın mücadelesi sonucunda elde edilen kadın hak ve kazanımlarından kayba neden olacak her türlü zihniyetin, söylemin, girişimin karşısında olacağımızı, kadına karşı ayrımcılığın ortadan kalktığı, kadının eşit ve özgür bir birey olarak var olduğu, kadının insan haklarının ihlal edilmediği, barışın, özgürlüğün, demokrasinin sağlandığı bir Türkiye ve dünya için; kadın haklarının teminatı olan Atatürk devrimlerine ve laik cumhuriyetimize bağlılıkla, mücadelemizi ve dayanışmamızı sürdüreceğimizi kamuoyuyla saygılarımızla paylaşıyoruz” diye konuştu.