Op. Dr. Abdulkadir Sulhan, yaptığı açıklamayla katarakt ile ilgili bilgiler vererek, uyarılarda bulundu. Kataraktın, gözün ön bölümünde yer alan göz içi merceğinin zamanla saydamlığını yitirip matlaşması durumu olduğunu belirten Op. Dr. Sulhan, “Göz merceği matlaştığı zaman artık buzlu camın arkasından çevreyi izliyormuş gibi bir görüntü görürüz. Zamanla katarakt daha da ilerler ve tedavi edilmediği zaman nihayetinde görme duyusunun tamamına yakın kaybına neden olabilir” dedi.
“KATARAKT, SADECE YAŞLILARDA GÖRÜLMÜYOR”
Kataraktın sadece yaşlılarda görülmediğine dikkat çeken Sulhan, daha sık belli bir yaşın üstünde görülmekle beraber her yaş gurubunda görülebileceğini dile getirdi. Diyabet, üveit gibi bazı hastalıklara bağlı katarakt gelişebileceğini kaydeden Sulhan, “Ayrıca, kortizonlu ilaç kullanma, göze darbe gibi faktörlere bağlı olarak da çok erken yaşlarda katarakt gelişebilir. Hatta adına ‘konjenital katarakt’ dediğimiz, anne karnında geçirilen kimi enfeksiyonlar, metabolik ve genetik hastalıklara bağlı olarak yeni doğan döneminde de ortaya çıkabilir” diye konuştu.
“GEÇ KALMAK KALICI GÖRME KAYBINA NEDEN OLABILIR”
Kataraktın belirtileriyle ilgili de bilgi veren Op. Dr. Sulhan, “Katarakt hastalığının başlangıcında hastalar, hafif bir bulanıklık, özellikle akşamları ışıkların dağılması, renkleri daha soluk ve mat gördüğünden şikayet ederler. Tabii kataraktın ilerlemesi ile zamanla görme kabiliyeti bariz bir şekilde düşmekte, hastalar zamanla günlük işlerini bile yapamaz duruma gelmektedir. İleri derecede geciktirilmiş kataraktlar göz tansiyonu gibi rahatsızlıklara neden olup hem kalıcı olarak görme kaybına neden olabilir hem de ameliyatın çok daha zor geçmesine ve komplikasyon dediğimiz istenmeyen sonuçlara neden olabilir. Hastaların da ara ara söyledikleri gibi ‘katarakt iyice kalınlaşsın ondan sonra ameliyat olalım’ düşüncesi yanlıştır. Katarakt sertleştikçe yapılacak işlemler zorlaşmakta, en tecrübeli ellerde bile istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Bundan dolayı görme düzeyinde düşüş yaşayan tüm hastalar, yine 50 yaş üstü ve diyabet, üveit gibi risk faktörleri olan kişilerin hiçbir şikayeti olmasa bile belirli periyotlarla göz muayenesi olmalarında fayda var. Yine tüm bebeklerin katarakt hastalığı ve buna bağlı gelişebilecek göz tembelliği açısında taramalarında fayda var. Halihazırda bebek göz muayeneleri de Sağlık Bakanlığının rutin tarama programında yer almaktadır” ifadelerini kullandı.
“TEK TEDAVISI AMELIYAT”
Katarakt hastalığının ilaç, gözlük gibi bir tedavisi olmadığının altını çizen Sulhan, hastalığın tek tedavisinin ameliyatla matlaşan göz içi merceğinin değişik yöntemlerle alınması ve yerine yapay göz içi merceklerinin yerleştirilmesi olduğunu vurguladı. Ameliyatın değişik yöntemlerle yapılabildiğini belirten Sulhan, bugün için yaygın olarak yapılan uygulamanın fakoemülsifikasyon tekniği olduğunu ifade etti. Sulhan, bu ameliyatın; ultrason enerjisi ile matlaşan göz içi merceğinin göz içinde küçük parçalara ayrılıp, bu küçük parçaların da çeşitli aletler yardımıyla elektrik süpürgesi gibi göz içinden göz dışına alınmasıyla yapıldığını kaydetti.
“KATARAKT AMELIYATI OLAN HASTALAR AKILLI MERCEK TAKABILIYOR”
Katarakt ameliyatından sonra hastaların dilerlerse tek odaklı, dilerlerse de halk arasında ‘akıllı mercek’ denilen ‘trifokal lens’ taktırabildiklerini söyleyen Sulhan, “Tek odaklı lenslerde uzak mesafe gözlüksüz büyük oranda düzeltilebilmesine rağmen, yakın mesafe için okuma gözlüğüne büyük oranda ihtiyaç duyulmaktadır. ‘Akıllı mercek’ diye bilinen trifokal lensler ise göz hastalıkları uzmanının katarakt ameliyatı yapmadan önce yapacağı detaylı muayene sonucu uygun olan hastalara takılabilmektedir. Bu tür merceklerle hastalar ameliyattan sonra hem yakın hem orta mesafe hem de uzak mesafeyi büyük oranda gözlük ihtiyacı olmadan net görebilmektedir. Trifokal lensleri sadece kataraktı olan hastalara değil, göz bozukluğu olup gözlük takmak istemeyen, gözü lazere de uygun olmayan genç hastalara, yine özellikle 50 yaş üstü olup yakın gözlük kullanmak istemeyen, ayrıca göz bozukluğu olup uzak ve yakında bulanık gören ve gözlük kullanmak istemeyen hastalara da ameliyatla takılabilmektedir” dedi.