Neşet TORUN
Dezenformasyonla Mücadele Yasası TBMM Genel Kurulu’nda sert tartışmalara neden oldu. İYİ Parti adına konuşan Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı, “Altıncı Yasama Yılı milletimize fayda getirsin.” dedim dün, siz sansür getirdiniz. Mesela, görüşmekte olduğumuz 4’üncü maddede süreli yayınların çıkarılması için verilecek beyannamenin makamı cumhuriyet başsavcılığından alınıp Basın İlan Kurumuna veriliyor, gerekçesi; yargının iş yükünü hafifletmek. 6 yargı paketi çıkarıp hafifletemediğiniz bu iş yükünü yargının yetkilerini idareye devrederek çözmeyi düşünüyorsanız çözemezsiniz. Görevi resmî ilan ve reklamları dağıtmak olan ve üyeliği iktidara yakınlığıyla paylaştıran bir kuruma yargının görevlerini veriyorsunuz. Bu, basın bağımsızlığını baltalamak, tarafsızlığı bertaraf etmek demektir. Komisyonda arkadaşlarım söylemişti, yine söylüyoruz, basın hürriyeti için tehdit oluşturan bu madde teklif metninden çıkarılmalı ve her kurum asli işini yapmalı” dedi.
“SOSYAL MEDYAYI TEHDİT OLARAK GÖRÜYORSUNUZ”
Medya ekosistemini yıpratan; bağımsız, tarafsız ve özgür medyayı zayıflatan; kişilerin haber alma özgürlüğünü doğrudan tehdit eden bu teklife boşu boşuna dışarıda insanların “sansür kanunu” demediğini iddia eden Sıdalı, “Getirip geri çektiğiniz bu teklife o gün ne kadar karşıysak bugün de o kadar karşıyız. Yasama tatilini iyi değerlendirip teklif metnini toplumun taleplerine göre revize etmenizi isterdik, beklerdik; sizse yazın sıcağında sadece dondurmuşsunuz. Üç ay sonra görüyoruz ki aynı tas, aynı hamam. Kıymetli milletvekilleri, gerekçede yalan haberleri önleminin amaçlandığı söylenmekte. Gerçekliğin itinayla önemsizleştirildiği, insanların kutuplaşma sarmalına itilerek filtre balonlarına hapsedildiği bu dönemde, dezenformasyon ve hakikatin çarpıtılmasıyla elbette ki mücadele edilmeli, buna kimsenin itirazı yok. Aynı zamanda vatandaşın doğru bilgiye ulaşma hakkını da koruyarak bunu yapmalıyız. Fakat sizde yöntem farklı işliyor; her zamanki gibi, kontrol edemediğinizi bertaraf etmenin peşinde koşuyor, sosyal medyayı da kendi yankı odanız hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Anladık, trendleri iyi takip ediyorsunuz. İfade özgürlüğüne dair ne varsa da hedefinize almışsınız. İfade özgürlüğü, elbette hakaret ve iftira dâhil her istediğinizi söyleyebilme aymazlığı değil, ancak siz birilerinin her şeyi söyleyebildiği, “öteki” olarak nitelendirdiklerinizinse hiçbir şey söyleyemediği bir ortam yaratma peşindesiniz; bu, yanlış. Sosyal medyayı demokrasinin ana tehdidi olarak görmek aslında sosyal medyaya da demokrasiye de doğru yerden bakamadığınızı gösteriyor. Size göre sadece kendi söyledikleriniz doğru. Biri sizden farklı bir şeyler söylüyorsa hepsi yalan. İşin garibi, teklifinizi, Avrupa'daki kanun çalışmalarına, uluslararası belgelere dayandırmaya çalışarak bir meşruiyet yaratma gayretindesiniz” şeklinde konuştu.
“HAKİKAT SUSMAYACAK”
“Biz bu filmi tarihte gördük, sonunu da biliyoruz. Atıf yaptığınız belgelerden bir örnek vereyim; AKPM raporunda “yasa dışı içerik” ve “sakıncalı içerik” ayrımına dikkat çekiliyor ve bu ayrıma özen gösterilmesi öneriliyor. Ancak siz dijital mecralara ait her konuyu aynı potada eritmek niyetindesiniz. Kanunlar, yasa dışı içerikleri tespit etmeyi ve önlemeyi amaçlamalı. “Sakıncalı içerik” gibi yorumlamaya açık ve geniş kavramlardan kaçınmalıdır çünkü iş, sizin yorumlarınıza kalmışsa vah özgür düşüncenin hâline. Merhum Demirel'in de söylediği gibi: “Hakların askıya alınışını alkışlayan bir meclis olamaz.” Fikirlere pranga, haberlere sansür uygulamasına razı olmadık, olmayacağız. Hükûmetlerin görevi, sanal “big brother” olmak değil; çevrim içi iletişimin kimseye zarar vermeyecek şekilde devam etmesini sağlamaktır” ifadelerini kullanan Sıdalı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Aksi takdirde adaletin yerini keyfiyet alır. İşte, o keyfiyeti bu teklifte “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” adında yeni bir suç üretirken görüyoruz. Anlaşılıyor ki hangi ifadenin suç olduğu, hangisinin olmadığına süreç içerisinde duruma göre karar vereceksiniz. Yani tam Zaytung’luk bir kanun; tabii, bu kanundan sonra da Zaytung kalırsa. Muğlak kavramlar, muğlak adalet yaratır, güven vermez. Ülkemizdeki yargıya güvenin bu kadar düşük olması sizin de beyan ettiğiniz gibi boşuna değil. Sizler yasaklarla mücadele edeceğiz diye gelmiştiniz, yasakların sembolü olarak gidiyorsunuz. Gerçekten hakikati gizleyebileceğinize inanıyor musunuz? Siz sanıyorsunuz ki biz sussak mesele kalmayacak. Hâlbuki biz sussak tarih susmayacak, tarih sussa hakikat susmayacak.”