Necdet TAŞ
Mersin’in Akdeniz İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, veli izin belgesi olmadığı için öğrencileri ders saatinde Müftülükçe yürütülen ÇEDES etkinliğine göndermeyen 2 öğretmen hakkında soruşturma açtı. Müfettiş raporunda, öğretmenlerin dini eğitimi engellemeye çalıştığını iddia etti. Konuyu meclis gündemine taşıyan CHP Grup Başkanvekili Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “Mersin de iki öğretmene dini eğitimi engelleme suçlamasıyla soruşturma açıldı. Şimdi, Millî Eğitim Bakanlığı “ÇEDES” adı altında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” diye bir proje başlattı. Bu projeyle, maalesef ki üzülerek söylüyorum, Millî Eğitime bağlı, kadrolu din öğretmenlerimiz dışında, dinle ilgili “öğreti” diyemeyeceğim ama bildiklerini, herhâlde gördüklerini anlatan bazı yapıların isimleri gelip okullarda ders vermeye başladı. Bununla ilgili, Mersin Akdeniz ilçemizde okul müdürü, ÇEDES kapsamında, müftülük ve bazı yapılara bağlı kişilerin din dersi vereceğini söyledi” dedi.
VELİLER DE KARŞI
Bunun üzerine, velilerin buna karşı çıktığını hatırlatan Başarır, “Bazı veliler çocuklarını zorunlu din dersleri dışında bu yapıdan din dersi aldırmayacağını söyledi ve okul müdürü bunun üzerine öğretmenleri tehdit etti ve Eğitim Sen’e bağlı 2 öğretmen hakkında soruşturma açıldı. Şimdi, bir; ilköğretimde de lisede de öğrencilerimizin haftada kaç saat zorunlu din dersi alacağı belli, seçmeli din dersleri de var, o da belli. Bunun dışında, velileri ve öğrencileri zorlayarak ÇEDES yapısı altında, okullarda din eğitimi vermenin bir mantığı var mı; ben bunu sormak istiyorum. Veliler yazılı dilekçeyle “Hayır, biz bunu istemiyoruz.” diyor ama buna rağmen, buna direnen öğretmenler hakkında soruşturma açılıyor. Bu doğru bir şey değil. Haftalık din dersi saatleri belli, eğitim süresi belli. Süre de bence yeterli, yetmiyorsa çocuklarımız seçimlik din dersleri de alabiliyor. ÇEDES nedir? Kim geliyor, ders veriyor? Nasıl bir ders veriyor? Ve gerçekten buna, bu velilerin karşı çıkma hakkı yok mu? Var bana göre. Bunu okul müdürüne ilettiği için, okul müdürü önce Whatsapp’tan teşhis ediyor, sonra 2 öğretmen hakkında soruşturma açılıyor; bu kabul edilemez. O yüzden öğrencileri, çocuklarımızı Millî Eğitime bağlı öğretmenler dışında hiçbir yapıyla muhatap etmeyelim. Sakıncalı, yanlış, yanlış sonuçlar veriyor, vahim durumlar ortaya çıkıyor. Bakana soracağız ama Bakan Bey burada değil. Kendi yasasını bile savunmaktan aciz, gelse sorulacaktı bu. O yüzden bu soruşturmanın bir an önce sonlandırılmasını hatta bir soruşturma açılacaksa okul müdürü hakkında soruşturma açılmasının daha doğru olacağını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak belirtmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“NEDEN TUTUKLANMIŞ”
Konuşmasında Akkuyu NSG’nin üst düzey şirket yöneticisi Gennady Sakharov, 28 Mart'ta Moskova'da rüşvet suçlamasıyla tutuklanmasına da değinen Başarır, “Akkuyu’daki nükleer santral Mersin’in, Akdeniz Bölgesi’nin en büyük sorunlarından bir tanesi. Kurulduğu günden beri başımızın belası; işçi ölümlerinden tutun, çevre sorunlarından tutun, güvenliğinden tutun, Rus şirketiyle ilişkilerinden tutun ama bugün bambaşka bir sorunla karşı karşıyayız çünkü biliyorsunuz ki bu şirketin yüzde 51'i Rusların. Şirkette Türk yönetim kurulu üyeleri de var Rus yönetim kurulu üyeleri de var ama “Gennady Sakharov” diye bir Yönetim Kurulu Üyesi Rusya’da rüşvetten tutuklandı. Şimdi, bunun görevi ne? Şirket ile Rusya arasındaki, devletle olan ilişkileri düzenliyor. Ben buradan Enerji Bakanına soruyorum: Haberin var mı? Böyle bir kurumda, topraklarımızda kurulmak istenen nükleer santralin şirketinin Yönetim Kurulu Üyesi, Rus devleti ile Türk devleti arasındaki ilişkileri kuran bu kişi rüşvetten tutuklanmış. Ben Bakana soruyorum: Neden tutuklanmış? Türkiye'yle bir ilişkisi var mı ve bu adamın durumu ne olacak?” diye sordu.
“YASALARI ANAYASA’YA UYGUN YAPMIYORUZ VE BAŞTAN SAVMA YAPIYORUZ”
Konuşmasında son olarak 9. Yargı paketinden de bahseden Başarır, “Dokuzuncu yargı paketi dün Meclise sunuldu. 38 madde geliyor, üzülerek söylemek istiyorum ki bunun 20 tanesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Demek ki bu Mecliste yapılan yasaları, yaptığımız birçok yasayı Anayasa’ya uygun yapmıyoruz ve baştan savma yapıyoruz, tartışmıyoruz, muhalefet dinlenmiyor Komisyonlarda Anayasa’ya aykırılık iddiaları maalesef ki sadece tutanaklarda kalıyor. Yani bazı havuz medyası, bazı hukukçular bunu bir reform olarak sunuyor. 38 tane madde geliyor, 20 tanesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Şimdi, bakın, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği konulardan bir tanesi, kadının soy ismi. Ne diyor 187'nci madde? Düzenleme şuydu: Kadın soy ismini kullanmak isterse evlenme memurluğuna ya da evlendikten sonra nüfus müdürlüğüne başvurur, kocasının soy isminden önce soy ismini kullanır. Anayasa Mahkemesi ne dedi? Eşitlik ilkesine bu aykırı, Anayasa madde 10. Kadın salt sadece kendi soy ismini, kadın isterse salt sadece kendi soy ismini kullanabilir. Şimdi, bu düzenleme tekrar geldi. Bakın, Anayasa Mahkemesi diyor ki: “Bu ülke, cumhuriyet döneminde birçok ülkeden önce kadına eşitlik hakkını, kadın-erkek eşitlik hakkını verdi, seçme-seçilme hakkını verdi. Kadın istiyorsa evlense de salt kendi soy ismini kullanabilir.” Taraflar anlaşmış, evlenmiş ama yasa yine aynı geliyor ve söyleniyor ki “Aile yapısına zarar verebilir.” Şimdi, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına şiddet aile yapısına zarar vermiyor, 6 yaşındaki bir çocuğun ne olduğu belirsiz bir yapının temsilcisi görünen kişiyle evlenmesi zarar vermiyor. Ortaokulların kapısında uyuşturucu madde ticaretleri var -üzülerek söylüyorum ama- kadının soy ismini kullanma hakkı aile yapısını bozacakmış. Asıl bu düşüncü aile yapısını bozar. Anayasa Mahkemesinin kararı net. Haftaya bu yasa gelecekse, Anayasa Mahkemesi ne diyorsa o yapılmalı. Eğer kadın soy ismini kullanmak istiyorsa tek, salt soy ismini kullanabilir, eşi de beğenmiyorsa evlenmezler. Zaten ki bu konuda bir uzlaşma var yani eşler arasında. Ama Anayasa Mahkemesinin kararına aykırı 2’nci kez bir düzenleme yapmak bu Meclisin haddi sınırları değil. Son olarak, Mehmet Uçum'un erken seçimle ilgili söylediği bir şeyi konuşmak istiyorum. Diyor ki: “Muhalefet ekonomik sıkıntıların olduğunu biliyor, bize destek olmuyor, destek olsun, erken seçim istemesin.” Şimdi, ya Uçum bu ülkede yaşamıyor, saraydan dışarı çıkıp sokağa bakmıyor ya da gerçekleri görmüyor. Bizim yaptığımız mitingler; Gebze mitingi, Rize mitingi, Trakya'daki miting, İstanbul'daki miting emekli için, işçi için, ekonomi için. Bizim zaten “Geçim yoksa, seçim var.” dememizin sebebi de bu ama güzel olan şu: 2027’de seçim olabileceğini daha şimdiden Mehmet Uçum görüyorum ki kabul etmiş ama buna “erken seçim” dersiniz, “öne alınmış seçim” dersiniz, “Cumhurbaşkanı Meclisi feshetti.” dersiniz, “Meclis 360’a karar verdi.” dersin, ne derseniz deyin, bu böyle gitmiyor. Bakın, 5 tane yasa gelecek, üç hafta var. Cumhurbaşkanının Danışmanı Mehmet Uçum “Bize destek versinler, ekonomiyle ilgili.” diyor. 5 yasanın içerisinde emekliyle, çiftçiyle, işçiyle, asgari ücretliyle... “Sayın Uçum” dedim bak, kusura bakma. Biliyorum. Şimdi, 5 yasanın içerisinde emekle, işçiyle, emekliyle, pazarla, mutfakla alakalı hiçbir şey yok ama sarayın temsilcisi diyor ki: “Ekonomi konusunda bir destek versinler.” Bizim isteğimiz temmuz ayı içerisinde sürekli söylüyorum, belki siz de sıkıldınız ama tatile gitmeden önce emekliyi, işçiyi, asgari ücretliyi huzurlu bir şekilde tatile götürelim, onların sorunlarını çözelim. Çözelim ki sokakta yüzlerine rahat rahat bakabilelim” dedi.