Necdet TAŞ
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) görüşülen Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile ilgili söz alan DEM Parti Mersin Milletvekili Perihan Koca, “Memleketin ana gündemi, sabahtan beri konuştuğumuz üzere, her gün yeni bir vahşetle birlikte yaşadığımız siyasal, toplumsal çürüme. Yine, memleketin ana gündemi açlık, yoksulluk, kriz ve sefalet gerçeği. Ancak hâl böyleyken, memleketin ana gündemi bambaşkayken biz burada bir kez daha ne yazık ki sermayeyi önceleyen bir kanun teklifini görüşüyoruz. Sermayeye yeni avantajlar sağlayacak, kazandıracak olan bir kanun teklifini daha görüşüyoruz. Ekonomiye dair, ekonomik krize dair, ekonomi politikalarına dair bu kürsüden defalarca konuştuk, değerlendirmelerde bulunduk, çeşitli uyarılarda, çağrılarda bulunduk. Halkın gündemini, ihtiyaçlarını, yakıcı sorunlarını buraya taşımaya çalıştık ancak ne yazık ki üç maymun oynandı ve şimdi geldiğimiz noktada krizin ağır sonuçlarını bizler, emekçi milyonlarla hep beraber yaşıyoruz. Öyle ki bugün geldiğimiz aşamada ekonomik kriz demek bile artık gerçekten yetmiyor çünkü bugün büyük bir ekonomik enkazı ve iflası yaşıyor Türkiye” ifadelerini kullandı.
“ORTA VADELİ PROGRAM İFLAS ETTİ”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomi politikalarında yürüttüğü ve adına “Orta Vadeli Program” denilen politika toplum nezdinde, toplum şahsında iflas ettiğini iddia eden Koca, “Tüm itirazlara ve uyarılara rağmen, hayata geçirilen sıkı para politikaları yoluyla sözde enflasyonu baskılama stratejisi bu anlamıyla çökmüştür ve bugün ortada koca bir enkaz vardır. Bu enkazın altında bile isteye emekçi milyonlar, işçiler, yoksullar bırakılmıştır. Bu enkazın altında yine, bile isteye ucuz ve güvencesiz emek olarak sermayenin emrine sunulmuş olan kadınlar, gençler ve çocuklar bırakılmıştır. Değerli hazırun, değerli yurttaşlar; bugün alenen bir soygun düzeniyle karşı karşıyayız ve görüyoruz ki KDV ve ÖTV soygunlarıyla bütçeler oluşturuluyor ve bu soygun bütçeleri önümüze getiriliyor ve dayatılıyor. Az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi almak gibi, sermaye dostu bir vergi sistemiyle sermayedarlar ihya edilmeye devam ediliyor. 2025 bütçesinde de bunun böyle olduğunu bir kez daha görüyoruz. İşte, bugün 2025 bütçe taslağı Cevdet Yılmaz tarafından gerçekleştirilen sunumla ilan edilmiş oldu. Yine, aynı soygun düzeniyle ve halkı soyan vergi sisteminde ısrar edilen bir bütçe gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz ve olacağımız bütçenin ilk sunumunda kendisini göstermiş, kendisini ifade etmiş oldu. Öngörülen bütçenin henüz tabii ki detaylarına tam anlamıyla hâkim değiliz, ayrıntılarını bilmiyoruz ama ilk genel sunumda bile bir kez daha görüyoruz ki yine bütçenin en büyük gelir kalemleri, katma değer vergileri, özel tüketim vergileri ve diğer dolaylı vergiler olarak öngörülmüş durumda. Bu anlamıyla, bütçenin öngörülen gelirlerine bakıldığında “Soyguna ve adaletsiz vergi düzenine tam gaz devam.” denildiğini bir kez daha görüyoruz. Aynı şekilde, bütçenin hemen ardından gelecek olan asgari ücret tartışmaları da çeşitli biçimleriyle başladı ve bugünden bunun da işçi, emekçi düşmanı bir ücret tartışmasıyla konumlanacağını öngörebiliyoruz. Yapılan açıklamalardan yine rakamlarla oynanacağı, hokus pokus yapılarak aslında enflasyon oranında bir zam değil de IMF’ye söz verildiği oranda bir sefalet zammının dayatılacağını bugünden ifade edebiliriz ve yine aynı şekilde sözde tasarruf politikalarına da bir yandan tam gaz devam edileceğini de görebiliyoruz” dedi.
“EKONOMİK YIKIM DERİNLEŞİYOR”
Emekçinin servisine göz koyarak, engelli kamu çalışanının kazanılmış ulaşım hakkını gasp ederek, okulların zaten diplerde olan eğitim bütçesini tümüyle tasfiye ederek, temizlik personellerinin istihdam koşullarını ortadan kaldırarak, taşımalı sistemle güç bela okullarına giden çocukların servislerine el koyarak milyonlara hayatı zindan ederek yapılan tüm tedbirlerin, tüm tasarruf politikalarının, adım adım aslında emekçi milyonların sefaletini daha da derinleştirdiğini ve yıkımı da derinleştirdiğine dikkat çeken Koca, “Bu anlamıyla vatandaşın artık kemeri değil, boğazı sıkılır vaziyette. Emekçi halklar gerçekten her gün her saat evinde ne pişireceğini düşünüyor, sofrasına ekmek götürüp götüremeyeceğinin kaygısına, korkusuna düşmüş vaziyette. Ancak ne yazık ki görüyoruz ki yerli ve yabancı sermayeyle kol kola verilmiş, bu halkın ekmeğine lokmasına daha fazla çökmenin planı programı yapılıyor. 2025 bütçesi de asgari ücret tartışmaları da bu plan program çerçevesindedir. Bugün sözüm ona “IMF’yle ilişkimiz yok, ilişkilerimizi kestik.” deniyor ama aslında IMF’siz IMF programının uygulandığı ve Mehmet Şimşek politikalarıyla kasanın, bütçenin tümüyle aslında IMF’ye teslim edildiği bir durumla karşı karşıyayız, OVP’yle bu durum uygulanır vaziyette. Yakın zamanda IMF’yle yapılan görüşmede Türkiye OVP kapsamında öngörüldüğü enflasyon hesaplarını tutturamayınca daha fazla sıkılaştırma para politikalarını telkin eden bir sürecin olduğunu gördük. Aynı şekilde, henüz ortada bir asgari ücret tartışması yokken ulusal ve uluslararası sermayeye verilen sözlerin bunun ürünü olduğunu görüyoruz. O yüzden buradan bir kez daha diyoruz ki: Halkın boğazına çöken sermaye merkezli politikalardan vazgeçilmedikçe halk için bir bütçeden söz edilemez. Devasa kârları vergilendirmeden, serveti vergilendirmeden halk için bir bütçeden söz edilemez. Biz bu halk düşmanı saray bütçesinin karşısında halkın bütçesi için ekmek ve adalet bütçesi demeye ve bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz” diye konuştu.