Necdet TAŞ
Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK), Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB( ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Mersin Şubeleri, Özgür Çocuk Parkı’nda, ‘Emeğimiz, Halklarımız, Geleceğimiz ve Demokrasi için Ayaktayız’ konulu basın açıklaması yaptı. Adına açıklamayı Büro Emekçileri Sendikası (BES) Başkanı ve KESK Dönem Sözcüsü Kemal Göçmen yaptı. Demokratik bir ülke ve insanca yaşam için haklarından ve geleceklerinden vazgeçmeyeceklerinin altını çizen Göçmen, “Bugüne kadar binlerce kez söyledik. Bir kez daha söyleyelim. Emeğin haklarını korumanın, kazanımlarını kalıcı hale getirmenin yolu demokrasinin, adaletin, hukukun üstünlüğünün, barış ve kardeşliğin tesis edilmesinden geçmektedir. Ancak Türkiye’de uzun yıllardır ülkeyi yönetenler emeğe, emekçilere sırtını dönmüştür. Dolayısıyla demokrasi, adalet, hukukun üstünlüğü gibi temel değerler de bizzat ülkeyi yönetenler tarafından yıllardır yok sayılmaktadır. Son aylarda, özellikle son iki hafta içinde yaşanan gelişmeler ise mevcut iktidarın ülkeyi hızla zifiri bir karanlığa sürüklediğini göstermektedir. Seçme ve seçilme hakkımızdan sendikal hak ve özgülüklerimize, düşünceyi ifade özgürlüğünden toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkımıza, haber alma hakkımıza kadar en temel hak ve özgürlüklerimiz ayaklar altına alınıyor. Bugün geldiğimiz yer; en temel hak ve özgürlüklerimizin yok sayıldığı, baskıların, şiddetin, hukuktan yoksun soruşturmaların, gözaltıların ve tutuklamaların olağanlaştığı yerdir. Her şey, hepimizin gözleri önünde yaşanıyor” şeklinde konuştu.
“BİRİKTİRİLEN REZERVELER SADECE SON İKİ HAFTA DA BUHARLAŞMIŞTIR”
“Ülkeyi yönetme kudretini gittikçe kaybeden, ekonomiyi çıkmaza sürükleyen iktidar bir yönetememe krizi yaşıyor. Bu krizi demokratik yollardan aşamayacağını gördükçe baskıcı politikalara, hukuksuzluğa, şiddete daha fazla sarılıyor. Bunun için; Bir yıl önce halkın oylarıyla seçilen yüzlerce belediye başkanı ve meclis üyesi hakkında yeni yeni soruşturmalar açılıyor, yerlerine kayyımlar atanıyor. Bunun için; 16 milyonluk bir şehrin Büyükşehir Belediyesi Başkanı’nın 35 yıl önce aldığı diploması Cumhurbaşkanı adayı olmasını engellemek için hukuksuz bir şekilde iptal ediliyor. Gizli tanıkların “görmedim, şahit olmadım ama öyle dediklerini duydum” gibi garabet ifadeleri ile tutuklanıyor” ifadelerini kullanan Göçmen, “Bunun için; özerk, bilimsel, demokratik bir üniversite isteyen öğrencilerinin kampüslerinin önüne TOMA’lardan barikatlar kuruluyor. Yüzlerce üniversite öğrencisi şafak vakti yurtlarına, evlerine yapılan baskınlarla gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Bunun için; sadece eğitim emekçilerinin değil çocuklarımızın eğitim hakkını savunan, çocuklarımızın geleceğini tarikatlar, cemaatler, MESEM ve CEDES gibi projelerle karartmak isteyenlere karşı mücadele eden Türkiye’nin Aydınlık yüzü EĞİTİM SEN hedef gösteriliyor. “Boykot” yaparak üniversiteleri özgürleştiren öğrencilere destek için akademisyen ve öğretim elemanlarının katıldığı bir günlük iş bırakma kararı alan Eğitim-Sen’in yöneticilerine ev hapsi cezası veriliyor. 65 bine yakın üyesiyle dünyanın en büyük barolarından biri olan, hukukun ve adaletin yılmaz savunucusu İstanbul Barosu’nun yönetimi görevden alınıyor. Halkın gerçekleri görmesi engellenmek isteniyor. Muhalif basın hedef alınıyor. Gerçeği halka ulaştırmak isteyen gazeteciler tutuklanıyor. Ülke öyle bir hale getirildi ki, sokak röportajına katılan yurttaşlar hatta falcılar dahi iktidara, siyasilere hakaret gerekçesi ile gözaltına alınıyor, cezaevine konuluyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen bu hukuksuzlukların, baskıların faturası da yine daha fazla yoksulluk, daha fazla geleceksizlik ile emeği ile geçinen kesimlere, bizlere yıkılıyor. Nitekim son iki haftada ülke ekonomisi alt üst olmuştur. Borsa taban, döviz kurları ise tavan yapmıştır. Kurdaki yükselişi engellemek için son iki haftada 25 milyar dolara ulaşan bir döviz rezervi satılmıştır. Böylece son iki yıldır işçilerin, emekçilerin, emekliklerin, asgari ücretlilerin yani hepimizin maaşlarının, ücretlerinin TÜİK’in sahte enflasyonu ile baskılanması üzerinden biriktirilen rezerveler sadece son iki hafta da buharlaşmıştır” şeklinde konuştu.
“BARIŞÇIL PROTESTO HAKKINI ENGELLEMEKTEN VAZGEÇİN”
Bu tablonun doğrudan herkesin sofrasına yansıyacak yeni zamların, açlık sınırına dayanmış maaşların, ücretlerin daha da erimesinin habercisi olduğunu iddia eden Göçmen, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Tüm bunlara rağmen toplumun ezici çoğunluğunu hedefine koyan hukuksuzluk, adaletsiz, karşısında susmamızı, boyun eğmemizi istiyorlar. Yargıyı sopası olarak kullanan, kamu kaynaklarını, bizlerden alınan vergileri yandaşlara peşkeş çeken yağma düzenlerine itiraz etmememizi istiyorlar. Emeğin haklarını yok sayan, milyonlarca emekçiye 19. Yüz yıl kölelik koşullarını reva gören, baskıdan-şiddetten beslenen bir rejime biat etmemizi istiyorlar. İşin özü; emeğin haklarının yok sayıldığı, demokrasinin, hukukun, adaletin kırıntılarının dahi ortadan kaldırılmak istendiği sancılı bir süreçten geçiyoruz. Bizler meslek odaları, sendika üyeleri ve tüm halk katmanları olarak bu karanlık tabloda hepimiz kaybetmeye devam ediyoruz. Bizler KESK, DİSK, TMMOB ve TTB’e bağlı üyeleri olarak buradan bir kez daha ilan ediyoruz. En temel haklarımızı yok sayan, emeğe kölelik dayatan bu düzeni kabul etmiyoruz. Bu nedenle ayaktayız. Omuz omuza Mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok. Ülkeyi yönetenlere de buradan çağrıda bulunuyoruz. Yeter artık. Barışçıl protesto hakkını engellemekten vazgeçin. Bu hakkı kullanmaktan başka bir şey yapmadığı için gözaltına alınanları, tutuklananları serbest bırakın. Üniversite öğrencilerinin, çocuklarımızın üzerinden ellerinizi çekin. Hukuktan yoksun şafak baskınlarına, gözaltı ve tutuklamalara derhal son verin. Bizler demokratik bir ülke ve insanca yaşam için haklarımız ve geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz. Er ya da geç; emek kazanacak. Demokrasi kazanacak. İnsanca bir yaşam mücadelesi kazanacak. Biz kazanacağız!”