Necdet TAŞ
CHP Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, tarım sektörünü derinden etkileyen doğal afetler nedeniyle tespitler yapmak üzere Mersin’e geldi. Mersin’deki programına İl Başkanlığında basın toplantısı düzenleyerek başlayan Sarıbal, daha sonra partililerle birlikte Mersin Tarım İl Müdürü Arif Abalı’yı ziyaret etti. Yaklaşık 50 ilde zarar yaşandığını ifade eden Sarıbal, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun görevlendirmesiyle bu hafta 18 ilde çalışma yürütüleceğini, alınan bilgilerin rapor haline getirileceğini söyledi.
“HALKIN İRADESİNE DARBE YAPILDI”
Basın toplantısında konuşan CHP Mersin İl Başkanı Adil Aktay, CHP’li Enis Berberoğlu ile HDP’li Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliklerinin düşürülmesine tepki göstererek, “Türkiye maalesef, siyasi iktidarını korumak için hukuku ve demokrasiyi tamamen askıya alma gayreti içerisindeki bir anlayışla yönetiliyor. Bu yönetim anlayışının temsilcileri, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni devre dışı bırakmak amacıyla yeni bir hamle daha yaptılar ve değerli İstanbul milletvekilimiz Enis Berberoğlu’nun milletvekilliğinin düşürülerek tutuklanmasının yolunu açtılar. Hakkındaki suçlamaların tutarsızlığı, hukuksuzluğu, yürütülen davanın siyasi bir hesaplaşmanın ürünü olması bir yana, Enis Berberoğlu’nun yargılanma süreci henüz tamamlanmış değildir. Dosyası Anayasa Mahkemesi’ndedir ve nihai karar verilmemiştir. Ayrıca bir kez daha milletvekili seçilerek yeniden dokunulmazlık hakkına sahip olduğu halde, bu hakkın gereği yerine getirilmemiş, Anayasa’nın yasama dokunulmazlığıyla ilgili hükümleri askıya alınmıştır. Buna rağmen, siyasi hesaplarla milletvekilliğinin usulsüzce düşürülmesi yalnız Sayın Berberoğlu’na ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne değil, yüce Meclisimizin saygınlığına bir saldırıdır, millet iradesini yok saymaya yönelik bir girişimdir. Milletvekilimiz Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından koronavirüs önlemleri çerçevesinde geçici olarak ev iznine gönderilmiş olması bu gerçeği değiştirmiyor. Halkın iradesiyle Meclis çatısı altında yasama faaliyetinde bulunmak üzere yetkilendirilmiş tüm milletvekilleri hukuk içerisinde ve eşit muamele görmelidirler. Bu nedenle, Enis Berberoğlu’nun yanı sıra dosyaları Anayasa Mahkemesi’nde bulunması nedeniyle yargı süreci devam etmekte olan diğer iki vekilin, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın milletvekilliğinin düşürülmesi de anayasaya aykırı bir uygulamadır. Unutmayalım ki, hukuk ancak herkes için eşit uygulandığı zaman hukuk olur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onur ve saygınlığını savunmak, Cumhuriyetimizin temel değer ve kurumlarına sahip çıkmak Cumhuriyet Halk Partisi’nin varlık sebeplerindendir. Bu ülkedeki herkes hukukun üstünlüğüne ve milletin iradesine saygı gösterene kadar bu mücadelemiz devam edecektir” dedi.
“ÜRETİCİ NEFES ALAMIYOR”
Türkiye’nin tarımsal üretim kriziyle karşı karşıya olduğunu iddia eden Aktay, “Kriz çok büyük ve gerekli tedbirler alınmadığı takdirde hem üreticilerimizi hem de vatandaşlarımızı zorlu günler bekliyor. Türkiye zaten uygulanmakta olan politikalar nedeniyle potansiyelini kullanamayan bir ülke konumunda. Ağır hava koşulları nedeniyle üreticiler maalesef cezalandırılıyor. İklim koşulları Mersin üreticisine büyük zarar verdi. Üretici çöküntü içerisinde ve hükümet de bu süreci sadece izliyor. Üretici borç nedeniyle nefessiz kalmış durumda. Tarım üreticisi nefes alamazsa toplum nefes alamaz. Ucuzluk biter herkes nefes alamaz duruma gelir” dedi.
SARIBAL: “HÜKÜMET GÜNDEMİ DEĞİŞTİRİYOR”
CHP Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal da, konuşmasına CHP ve HDP’li vekillerin vekilliklerinin düşürülmesine tepki göstererek, hükümeti göndem değiştirmekle suçladı. İşsizlik ve ekonomik krizin derinleştiğini ifade eden Sarıbal, “Hükümet makyaj yaparak gündemi oyalamaya çalışıyor. Mardin’in Derik ve Kızıltepe ilçelerinde üreticinin borçları nedeniyle elektrikleri kesildi. Siz eğer çiftçinin elektriğini keserseniz üretimi engellersiniz. Bu da üretime olumsuz yansır. Yüz binlerce dönüm arazi boş kaldı. Sarayda bir eli balda bir eli kaymakta olan kişiler Derik’teki o insanlık dışı uygulamayı göremez. Çünkü onların televizyonları onların istedikleri görüntüleri verir. Ülkenin üretim krizi böyle giderse daha da derinleşecek. Mersin’den saraya sesleniyorum; 21. Yüzyılda bu görüntüler nedeniyle utandım. O insanların içme suları yok. Bir şirket için üreticinin içme suyu ve elektriğini kesiyorlar. Yaptığınız her şey toplumun ve doğanın aleyhine. Kuldan utanmıyorsanız Allah’tan utanın. Türkiye’nin bir iklim krizi ile karşı karşıya kaldığını hepimiz biliyoruz. Afrika sıcakları özellikle Mersin’de narenciyeye ve zeytine büyük zararlar verdi. Bu bitkiler dölenmesini bitirmeden maalesef zarar gördü. Mersin bu yıl doğal afet nedeniyle büyük zararlar gördü. Küresel ısınma bir kader değildir. İnsan oğlunun aşırı kar ve sermaye birikimi nedeniyle dünya kirleniyor. Bunun sorumlusu da maalesef biz insanlarız” şeklinde konuştu.
“LİMONDA İHRACAT PAZARIMIZI KAYBEDİYORUZ”
Türkiye’nin 50 kentinde üreticilerin doğal afetlerden büyük zararla gördüğüne dikkat çeken Sarıbal, “15 Haziran’a kadar bu kentlerin tamamını ziyaret edip, zararın boyutuyla ilgili bir rapor hazırlayacağız. Mersinli üreticinin yaşadığı sorun sadece bu da değil. Özellikle limon üreticisi ihracat kısıtlaması nedeniyle büyük mağduriyet yaşadı. Bu kadar basiretsiz bir hükümet olursa olacağı bu olur. Geçen yıl tanzim satış noktalarında 6 TL’ye sattıkları soğanları bu yıl depolarda çürüttüler. Üzerinden sadece 1 yıl geçti durum bu noktaya getirildi. Türkiye maalesef tarım konusunda yönetilemiyor. Türkiye’de her yıl 900 bin ton ile 1 milyon ton arası limon üretimi gerçekleşiyor. Limon Mersin üreticisinin ve ihracatçısının can damarıdır. Uyguladıkları yanlış ihracat politikası nedeniyle maalesef limonlar depolarda çürümeye terk edildi. Tarımı bilmeyen bakanlar o koltuğa oturunca birilerinin direktifleriyle tarımı yönetmeye çalıştıklarında mağdur olan üretici oluyor. Bunun da sorumlusu siyasal iktidardır. Büyükşehir Belediye Başkanlarımız limon üreticisine destek verip ürünlerini aldı. Temel sorun ihracatın kısıtlanmasıdır. Soğan ihracat pazarımızı maalesef kaybettik ve şimdi de limon ihracat pazarımızı da maalesef kaybetmek üzereyiz. Hükümet yarını düşünmeden hızlı ve yanlış kararlar alıyor. Bu yanlış kararlar da maalesef üreticiye zarar olarak dönüyor. Yaşanan bu zararın temelinde de hükümetin yanlış politikaları yatmaktadır. Dünya sadece korona virüsle uğraşırken Türkiye 2 virüsle birlikte uğraşmak zorunda kalıyor. Birincisi korona virüs, ikincisi de saray ve çevresi.
“ÜRETİM KRİZİ YÖNETİLEMİYOR”
Türkiye'de doğal afetlerden dolayı krizin yönetilemediğini iddia eden Sarıbal, “Devlet ve hükümet doğal afetleri giderecek bir mekanizma ortaya koyamıyor. AFAD, yönetmelik, TARSİM çiftçinin yaşadığı doğal afet sorunlarını çözemiyor. Bunun için yapılması gereken çok net. Hızlıca üretim zararlarının tespit edilmesi gerekiyor, mutlaka zarar gören çiftçiye yeniden ekim yapılacak yerler için yeni bir destekleme yapılması gerekir tohum, ilaç, gübre açısından. Üreticinin borçlarının bütününün koronavirüs sürecinde ertelenmeli. Ama özellikle, bu zarar gören çiftçilerin borçları derhal faizsiz olarak ertelenmeli ve yeni bir kredi olanağı sağlanmalı. Sigorta yöntemi, biçimi, yönetmeliği değiştirilmeli, sigorta kapsamı genişletilmeli ve bu ürünlerin sigorta kapsamına alınarak, destekleme artırılarak tümünün güvence altına alınması gerekiyor. Desteklemelerin elektrik ve su parasından kesilmesi, elektrik ve su borçlarının derhal ötelenmesi ve kesintiye uğramaması gerekiyor. Bu yapılmazsa her sene çiftçi bu yüzden üretimden uzaklaşmaktadır. Köylü, çiftçi kaderine terk edilemez. Çünkü bu bir kader değildir, iklim değişikliği gerçeğidir, Türkiye gerçeğidir. Bu gerçeğe göre planlama yapılmalı, destekleme yapılmalı, bütçeden buna göre kaynak ayrılmalıdır” dedi.
“196 MİLYON DÖNÜM EKİLİ ALANDAN SADECE 26 MİLYONU TARSİMLİ”
TARSİM sigortasının planlamasını eleştiren Sarıbal, "TARSİM'i öyle planlamış ve koymuş ki afet kanunundan yararlanmasın diye. Çiftçiyi yaşadığı afetten dolayı afet kapsamı içerisine almayarak adeta çiftçiyi cezalandıracak bir model kurmuş. 'Ya TARSİM'den gidip sigorta yaptırırsınız ya da ölürsünüz' diyor. Türkiye’de 2019 yılı itibariyle 196 milyon dönüm ekili alan ve bunun sadece 26 milyon dönümü TARSİMLİ. Yani yüzde 13’ü sadece TARSİMLİ" ifadelerini kullandı.