image

Okunma : 22  Tarih : 30.01.2025  E-Mail : 

 
Harun Arslan

MERSİN’İN “ SURİYELİLER ” HİKAYESİ - 2

O günlerde şöyle yazmıştım:

“Bu kentin geleneği, kültürü, demokratik alışkanlıkları ve farklı inançlar mozaiği içinden beliren toplumsal vicdanı, savaş gibi bir insanlık suçundan uzak durmak için bize sığınan bu insanlara karşı daha sorumlu davranmamızı işaret ediyor.

Onların kaderinin ve hayatının, Mersin’de yaşayan herkesin ve hepimizin  kaderinin ve hayatının bir parçası olduğunu bilelim;  birlikte bir gelecek hazırlamakta geç kalmayalım.”  

Ama insanlardaki kötücül damar ve “ Öteki “ ne karşıt bir zihin yapısı hemen öne çıktı; basında Suriyelilere karşı olumsuz yayınlar yapıldı; açtıkları işyerlerinden, Arapça tabelalarından şikayet edildi, tabelalar yasaklandı. Hatta bir STK Başkanının, sığınmacıların fişlenmeleri gerektiğini söylemeye kadar giden haksız, insafsız bir tepkisi bile oldu.

 

Diğer illerde Suriyelilerle ilgili olumsuz olayların yaşandığı günlerde, dönemin Mersin Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı ve Esnaf Odası Başkanı  ortak bir basın toplantısı yaparak Mersin halkına Suriyelilere karşı misafirperverlik, hoşgörü gösterilmesi çağrısı yaptılar; Mersin esnafı ve halkı ile Suriyeliler arasında, başka illerdekine benzer  sorunların doğmaması için erken uyarılarda bulundular. Suriyelilerle ilgili detaylı açıklamalar ve bilgiler paylaşıldı.

Sosyal medyada vatandaşlarımızın yanlış yönlendirilmesine karşı, bu kentin tarihine ve hayatına sinmiş insanlık değerlerinin öne çıkarılması gereken günlerden geçtiğimizi hatırlattılar.

 

Başka bir ilde sırada bir adli vakadan dolayı kent içerisinde ciddi huzursuzluklar olmasına karşılık, benim de Valimize önerimle Mersin’deki barış ve huzur ortamında “Suriyeli gençlerin Mersinlilere gül ve teşekkür bildirileri dağıtarak, Türk halkına misafirperverliklerinden dolayı minnet duygularını belirtmeleri ve kendi özeleştirilerini de yapmaları “ son derece olumlu ve etkileyici oldu.

Dağıttıkları bildiri aynen şöyleydi:

 

“Teşekkürler Türkiye;

Mersin’de yaşayan Suriye halkı, cömert Türk halkına dünyanın kendi haline bıraktığı Suriye halkına gösterdikleri misafirperverlikleri ve insani yaklaşımlarından dolayı en içten şükranlarımızı sunuyoruz ve halkımızın medeniyetini yansıtmayan bazı Suriyeli vatandaşlarının bazı ferdi davranışlarından dolayı özür diliyoruz.

Ayrıca Suriye halkımızın kardeş Türk halkının adet ve geleneklerine saygı göstermelerini rica ederiz.

Büyük Türkiye halkı ve hükümetinin refah ve başarılarının sürekliliğini dileriz.”

 

Bu konuda çok sayıda köşe yazısı yazdım.

Maalesef sayıları çok olmasa da, yazılarıma tepki gösterildi. İlginç tarafı tepki gösterenlerin çoğu daha önce göçle Mersin’e gelen kişilerdi!

Yazılarıma hakarete varan tepkiler üzerine, uzun süredir Suriyelilerle ilgili köşe yazısı yazmadım.

 

Fakat onlarla ilgili, ekonomik yönden neler yapılabileceği konusunda fikir üretmeye çalıştım.

Bunları mutlaka değerlendirmemiz gerektiğini, en azından başlangıçta küçük, basit, az maliyetli atölyeler ve işletmeler açılabileceğini, bu kişilerin becerilerinden yararlanabileceğini defalarca yazdım.

 

Özellikle zeytin yönünden Suriye çok önemli bir ülkedir; zeytin ve  zeytinyağı üretiminde çok  ileri gitmişlerdir.

Birçok tarihî kaynağa  göre zeytinin anavatanı Mezopotamya’dır ve oradan Akdeniz ülkelerine yayılmıştır.

İlk kez M.Ö 4000 yılında aşılanıp kültür bitkisine dönüştürülmüştür.

Bu ıslah işlemi Mezopotamya, Filistin ve Suriye üçgeninde gerçekleştirilmiştir.

Bilinen ilk zeytin tarlası da M.Ö. 6000 yılında Suriye’de bulunmuştur.

 Afrin Bölgesi bu konuda en ileri gitmiş bölgelerin başında gelir.

Afrin’de 14 milyon zeytin ağacı vardı…

 

Tüm elişlerini yapan sanatçılar, imalat yapanlar,  çeşitli yiyecekleri hazırlayan ustalar bizim kentimizdeydiler.

Bunların yüzlercesinden biri de mozaik sanatçısı Halit Hammadi. Mersin’de bir atölye kurmuş; ürettiği muhteşem sanat eserlerini tüm dünyaya ihraç ediyordu.

35 yıldır Halep’in meşhur zeytinyağı sabununu üreten Hassan Harastani ise, biz ilgi göstermediğimiz için, şimdi sabunlarını Paris yakınlarında Santeny kasabasında üretiyor.

Bunu Mersin’de yapamaz mıydı?

*                      *                      *

Birde G.Antep’e bakalım: Bu çalışkan komşu kentimizde çok sayıda Suriyeli firma faaliyettedir. Özellikle ayakkabıcılık, tekstil ve gıda alanında üretim yapıyorlar. Taş ustaları da çalışıyor.

 

Kilis’in Elbeyli İlçesinde Suriyeli sığınmacıların kaldığı 25 bin kişilik bir konteyner kampta, kadınlar amatörce el işleri yaparken, bunlara bir atölye kurulmuş ve daha profesyonel üretim yapmaları sağlanmış.

İstanbul’dan bir grup duyarlı kişi konteyner kente gelerek buradaki çalışmaları yerinde görmüşler ve İstanbul’da 9 büyük firma ile irtibat kurulmuş, üretilen elişleri burada satılmaya başlanmış.

Bundan sonra farklı firmalardan da siparişler gelmeye başlamış. Üretim atölyesi de anlamlı bir şekilde “Sınırsız Atölye” olarak adlandırılmış.

 

Sözü  nereye getirmeye çalışıyorum?

Meselenin doğrudan insani acılarla dolu yanı; kültür, dil ve inanç açısından iç içe olduğumuz bu trajik hikayede insanlara kucak açmanın bir insanlık sınavı olduğu konusunu bir yana bırakalım; ama bu insanların ülkemiz sosyo-kültürel ve ekonomik hayatına olan muhteşem katkıları söz konusudur. Yetişmiş iş gücü, teknolojiden sağlık sektörüne uzanan bilgi birikimi ve kalifiye eleman sayısı, çok büyük sayıda parasal sermaye … nefret siyasetinin kör ettiği gözlere ve zihniyetlere hiçbir şey anlatmadı!

İşte, şimdi hayat akıp gidiyor ve bu büyük insanlık sınavında kimin nerede durduğu, kimin canavarca bir kibirle bu acılı misafirlere nasıl davrandığı tekrar hatırlansın. Belediye otobüsünde ” oturan” Suriyeli ailelere, sırf oturduğu için hakaret eden Mersinli hemşerilerimi utançla hatırlıyorum.

Bu kentin demokrasi geleneği, farklılıkları koruyan insanlık birikimi, ölülerini bile aynı mezarlıkta sonsuz uykuda dinlendiren inanç esnekliği, gündelik siyasetin geçici kör hesapları için tahrip edildi.

 

Şimdi bir ayna karşısına geçelim ve kendimize hesap soralım: Demokrasi, insan hakları, çocuk ve kadınlara dönük sınırsız şefkat geleneği; aczin, yenilmişin, yaralının ve acı çekenin yanında durma ahlakına bu kent yabancı değildir… Olan bitenlerden ders çıkaralım ve insanlığın ortak değerlerine, sosyal ve demokratik kültüre, dünyanın bütün mazlum milletlerine örnek olmuş Gazi Mustafa Kemal’e, çocuklarımıza ve geleceğimize layık tercihlerde bulunalım.

Komşuluk hukuku sınırsızdır ve hayatın kötü davrandığı her kişi bizim komşumuzdur; sonrası bir ahlak, vicdan, inanç ve insanlık meselesidir.

Şimdiden ülkelerine dönen Suriyeli kardeşlerimize huzurlar, iyilikler diliyorum; halen misafirliği devam edenlerin yerleri de başımızın üstündedir…

 

HARUN ARSLAN

 

 




 
  YAZARIN ARŞİVİ
 
 
 
  YORUMLAR
 
 
  YORUM YAZIN
 
Adınız Soyadınız :

Yorumunuz :

Güvenlik Kodu : Güvenlik Kodu
Kod :

 


 
  Akdeniz Gazetesi


 
  FLAŞ HABER
 

  BASIN İLAN KURUMU İLANLAR

 
  EN ÇOK OKUNANLAR
  • Bu Ay
  • Bu Hafta
  • Dün
  • Bugün


  SOSYAL MEDYA
 
 

 


  

 
 
ANASAYFA BİK İLANLAR İLETİŞİM KÜNYE GİZLİLİK İLKELERİ

 
Siteden yararlanırken gizlilik ilkelerini okumanızı tavsiye ederiz.
akdenizgazetesi.net © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz.

URA MEDYA