Necdet TAŞ
11 Mart itibari ile ülke genelinde pandemi ilan edilmesiyle birlikte koronavirüs hızla yayılmaya devam ediyor. Ölümler her geçen gün artıyor. Ülkede ekonomik ve siyasal krizin giderek derinleştiği bir süreç yaşanıyor. "Normalleşiyoruz” denilerek, AVM'ler açıldı. Toplu taşımada yolcu kısıtlaması gevşetildi. Fabrikalara giden servislerin yolcu kısıtlaması vb. kaldırıldı. Fabrikalarda göstermelik olarak alınan önlemler dahi normalleşme süreci ile birlikte alınmamaya başlandı. Tekstil işkolu bant usulü üretimin yaygın olduğu, beraberinde işlerin elden ele gezdiği, makinelerin art arda ya da yan yana çalıştığı, özetle bulaş riskinin yüksek olduğu bir işkolu. Normalleşme süreci ile birlikte fabrikalar salgının üssü haline geldi. Fabrikalarda basit ateş ölçümü, maske dağıtımı ve dezenfektan kullanımı dışında yeterli önlemlerin alınmaması -havalandırma, fiziki mesafe, düzenli test, çalışma süresinin kısaltılması, sağlıklı beslenme-dinlenme ve bilim insanlarının açıklamasına göre alınabilecek diğer önlemler- ve ortadan kaldırılmasıyla birlikte işçiler hayatlarını kaybetmeye başladı. İSİG Meclisi’nin raporuna göre toplam 258 işçi korona virüsten kaynaklı hayatını kaybetti. Bu rakama sağlık çalışanları da eklenince daha vahim bir tablo açığa çıktı. Fabrikalarda salgının hızlıca yayılması ile birlikte patronlar üretime ara vermek yerine çarkların dönmesi için devletten aldıkları destek ile kölece çalışma koşullarını işçilere dayattı. Dardanel’de “kapalı devre çalışması” adı altında işçiler fabrikaya kitlendi. Vestel’de 8 işçinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık bin işçinin pozitif olmasına rağmen üretim devam etti. Pandemi ve Tekstil İşkolu raporunu kamuoyuna duyuran Devrimci Tekstil İşçileri (DEV-TEKSTİL) Sendikası Çukurova Temsilcisi Ahmet Subaşı, Mersin Serbest Bölgesi’nin salgının merkezi haline dönüştüğünü iddia etti.
“SERBEST BÖLGEDEN ÇOK ŞİKAYET ALIYORUZ”
son zamanlarda Mersin Serbest Bölge’den çok fazla şikâyet aldıklarını kaydeden Subaşı, “Temmuz ayının başında “Mersin Serbest Bölge’de Covid 19 önlemleri istiyoruz” konulu bir basın toplantısı yapmıştık. Bu toplantı öncesinde sendikamıza işçilerin yaptığı başvurulardan yola çıkarak tekstil işçilerini neyin beklediğini öngörmüş, Mersin Serbest Bölge salgının yayılımı konusunda Antep sanayisi gibi olmasın demiştik. O süreçte tablo bu kadar vahim değildi ancak bir işaretti. Sonraki günlerde Mersin Serbest Bölge’de arka arkaya covid vakaları ortaya çıkmaya başladı. MESBAŞ’a kayıtlı olan 85 tekstil fabrikası bulunmaktadır. Sendika üyelerimiz korona vakasının olmadığı firma neredeyse yok demektedir. Sendikamız bu nedenle üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyor, tespit ettiğimiz yerlerdeki vakalara dikkat çekmeye, önlem almaya çağırıyoruz. Yaptığımız çağrılar sonucunda kimi yerlerde denetimler yapılıp, karantina kapsamında üretime ara verildiğini görüyoruz. Sendikamıza yapılan başvurulardan da yola çıkarak serbest bölgedeki durumu madde madde şöyle belirtebiliriz: Kapsamalı bir tedbir ve karantina önlemleri alınmadığı, firmalara caydırıcı cezalar verilmediği için vakalar devam etmektedir. Covid 19 testleri pozitif çıkan işçiler ilk başta rahatsızlıklarını dile getirdiğinde “psikolojiktir” diye geçiştirilmektedirler. Semptom gösterip test sonucu belli olmadan işe baskıyla çağrılan işçiler vardır. Başından beri Covid 19’a yakalanan işçilerin diğerlerinden gizli tutulduğunu ısrarla söylüyoruz. Bu devam etmektedir. Sadece resmi kurumlar vakalar hakkında bilgilendirilmekte, bunu da "bakın gizli tutmuyoruz" diye açıklamaktadırlar. Ancak asıl olarak vakalar işçilerden gizli tutulabilmektedir. Burada amaçlanan bu vakalarla temas etme riski taşıyan işçileri en aza indirmektir. İşçiler gelmeyenleri hesaplayarak kimlerin koronaya yakalandığını tahmin etmektedirler. Tekstil iş kolunun çalışma koşullarından kaynaklı kimi işçiler, örneğin şefler, ayakçılar, yemekhanede çalışanlar gibi daha çok işçiyle yüz yüzedirler. Bu işçiler koronaya yakalanıyorlar, ancak onlarla temaslı olanlar sınırlı gösterilmektedir. Ayrıca servislerden kaynaklı temaslı olabilecekler açığa çıkabilecekken “kendi imkânlarıyla işe gelmektedir” diye tutanaklar tutulmaktadır. Yapılan ateş ölçümleri vakaları tespit emekte yetersizdir. Herkese aynı derece ateş ölçümleri çıkmaktadır. Aynı şey firmalara konulan dezenfektan malzemeleri içinde geçerlidir. Kimi yerlerde bu dezenfektan malzemelerinin sulandırıldığı, böylece hijyen etkisini kaybettiği söylenmektedir. Serbest bölgede firmaların fiziksel şartları sosyal mesafe için yetersizdir. Uyarılarımız sonucu kimi firmalarda molalara dönüşümlü çıkılmakta, iş çıkışlarında da kimi önlemler alınmaktadır. Ancak bu yetersizdir. Örneğin molalarda dönüşümlü çıkılsa bile gerek yemekhane gerekse diğer dinlenme alanları çok küçük olan firmalar var. Molalarda işçiler birbirlerine çok yakın olmaktadır. Fiziksel şartları da sosyal mesafeye uygun hale getirmek gerekmektedir. Aynı birikme servise binme aşamasında da geçerlidir” ifadelerini kullandı.
ÖNLEMLER SADECE KAĞIT ÜZERİNDE KALIYOR
Yapılan denetimler sonrasında ilgili devlet kurumlarına ve sendikalarına iletilen raporların olduğu dosyalarda alındığı söylenen önlemlerin, sadece kağıt üzerinde ve o güne özgü önlemler olarak kaldığını iddia eden Subaşı, açıklamasına şöyle devam etti: “Yaz sıcaklarında işçilerin tek bir maskeyle yetinmesi mümkün değildir. Bu sorunu gündeme getirdiğimizde "isteyen işçiye veriyoruz" gibi çok genel cümleler sarf edilmektedir. İşçiler kendi ürettiği maskeye erişebilme imkanına sahip olmalıdır. Belli yerlere dezenfektan malzemeleri konulduğu gibi maskelerde belli yerlere çok sayıda konulmalıdır. Bir diğer önemli husus ise üretimin yapısından kaynaklı makineden makineye aktarılan her ürüne işçilerin eli değmektedir. Bu da önemli bir risk kaynağıdır. Yine yeterli bir havalandırma şartları olmadığı için tekstil tozuna virüsün tutunabilmesi mümkündür. Ayrıca hijyen için kullanılan su şehir şebeke suyu değil, yazın kokusu artan tuzlu kuyu suyudur. Serbest bölgede işçi aileleri çalışmaktadır. Aynı aileden kardeşler, eşler, anne-baba ve çocukları farklı farklı firmalarda çalışır durumdadır. Alınmayan önlemler, zamanında yapılmayan müdahaleler salgının tüm firmalarda yayılımını hızlandırmaktadır. Ve elbette çalışma hayatı dışındaki olağan yaşamda temas ettikleri diğer insanlara. Koronavirüs nedeniyle işçi ölümlerinin yaşandığı Mersin Serbest Bölge'de işçilerin artık çalışma esnasında fenalaşmaya başlamış olması daha kapsamlı önlemleri zorunlu kılmaktadır. Hatta davullu zurnalı toplu bir araya gelişler olmakta, asker uğurlamaları yapılabilmektedir. Tüm bu ihlalleri yapanların cesareti caydırıcı cezaların olmamasından kaynaklıdır. Mersin Serbest Bölge’de olağanlaştırılmış bir salgın politikası izlenmektedir. Uyarılarımız sonucunda ve aşağıda isimleri de bulunan bazı firmalar çeşitli zamanlarda denetimler olmuş, karantina kapsamında üretime ara vermiş olsa da parça parça olduğu için yetersiz kalmaktadır. Salgını yayacak uygulamalara son vermelidir. Bölge genelinde ilk etapta 15 gün süreyle karantina tedbirleri alınmalıdır. Devamında işçilere test yaptırılmalı ve işe girişlerde HES kontrolü yapılmalıdır. Karantina kapsamına giren işçiler doğrudan izinli sayılmalıdır. Sendikamıza en çok başvuru yapılan ve şikayet konusu olan ve isimlerini belirtiğimiz bu firmalar girişimlerimiz sonucu çeşitli tarihler arasında karantina kapsamında üretimine ara vermiştir. Örneğin Trend Konfeksiyon ile ilgili bir buçuk ay içinde sendikamıza 10 ayrı başvuru gelmiş, sürekli artan vakalara önlem alınması talep edilmiştir. Ancak belirtmek isteriz ki önceden iki hafta olan karantina süresinin 10 güne düşürülmesi ve işçilerin test yaptırmadan iş başı yapabileceğine yönelik çıkan son karar salgının bulaşım riskini arttırmaktadır. Covid vakalarının bile denetlenemediğinden yakınılırken böyle bir karar alınması toplum sağlığı için büyük bir risktir.”
“PATRONLAR SENDİKAYI VATAN HAİNİ OLMAKLA SUÇLUYOR”
Artan salgının ve alınmayan önlemlerin işçilerin hayatını tehlikeye atmaması için mücadele ederken patronlar ise bu çalışmalarına tahammülsüzlük gösterdiğini iddia eden Subaşı, “Bir fabrikada sendikamıza başvuru yapılası sonrası biz yaşananları sosyal medya hesabımızdan kamuoyuna duyurduktan sonra bu firmanın sahibi sendika temsilciliğimizi “vatan hainliği” ile suçlamış, “ezan susmayacak, bayrak inmeyecek” diyerek provokasyon yaratmaya, hedef göstermeye çalışmıştır. Ancak bu çok “vatansever” ve pek “dindar” patron üç kuruş vergi ödememek için işçinin bordrosundaki ücreti bile eksik göstermekte, işçilere bordro vermemektedir. 7 yıldır mahkeme kararı olmasına rağmen Osman G. isimli işçi bu firmadan hala daha tazminatını alamamıştır. Bir yıldır alacaklı olan ve şu süreçte çalışmaya devam eden işçilere ise alacaklarının yeni ödeneceği söylenmektedir. En çok şikayet gelen firmalardan biridir. Yine en çok başvuru yapılan firmalardan biri olan Lale Tekstil’de ise Covid 19 nedeniyle Emirhan Kezer adlı işçi hayatını kaybetmeden bir iki günce, karantinada olması gereken işçilerin işe çağrılıp çalıştırıldıkları öğrenilmişti. Daha sonra işe çağrılıp çalışan işçilerde testleri pozitif çıktığı için hastanede tedavi gördüler. Ayrıca genç yaşta hayatını kaybeden Emirhan Kezer’in epilepsi hastası olması, riskli grupta bulunan işçilere ücretli izin verilmesi gerektiğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Yine firmanın üretime ara verdiği günlerde planlama ve kumaş deposu açık tutulmuş, çalışanlar olmuş, iş verdikleri firmalardan da işçiler girip çıkmıştır. İşte bu firmada vakalar artmaya başladığı Ağustos ayında, sendika temsilciliğimiz bu vakaları gündeme getirip önlem alma çağrısı yaptığında, firma yönetimi Ankara’dan bir avukata sendika temsilciliğimizi aratarak firma isminin bu şekilde geçmesinden rahatsız olduklarını, gerekirse hakkımızda dava açılacağını ilettirmiştir. Bizi mahkemeyle tehdit ettikten 10 gün sonra da Emirhan Kezer’i kaybettik. Melin Konfeksiyon’dan sendikamıza yapılan başvuru sonrası gelen bilgiler kamuoyu ile paylaşılmıştı. İl Hıfzıssıhha kararıyla sağlıkçıların gelip iki kez denetim yaptığı bu firmadan sendika temsilcimize küfür, tehdit içeren telefonlar açılmıştır. Firma sahibi ile tehdit ve hakaret eden hakkında şikayetçi olunmuştur. Son olarak işçi sağlığının korunmasına yönelik hazırladığımız dosyalar nedeniyle çeşitli firmalara yapılan denetimler sonrasında İl Sağlık Müdürlüğü, MESBAŞ gibi kurumlara patronlar tarafından çeşitli savunmalar yapılmaktadır. Sendikamızın gösterdiği anlamlı çabayı gölgelemek ve etkisini yitirmesi çirkin ithamlarda bulunulmaktadır. Mersin Serbest Bölge’de üyemizin olmadığı, istihdama zarar vermek için böyle yalan haberler yaptığımızı, başka maksatlar peşinde olduğumuzu iddia eden provokatif savunma metinleri hazırlanmaktadır. Ayrıca Mersin Serbest Bölge’de DH Tekstil’de bu salgın günlerinde işçilere Ağustos ayının maaşının verilmediğini, gerekçe olarak ise Eylül ayında firmanın 21 gün karantina nedeniyle kapalı olması gösterildiğini de ayrı bir sorundur” dedi.
BÜYÜK BİR FELAKETTEN DÖNÜLDÜ
Mersin Serbest Bölge’de 21 Eylül sabah saatlerinde amonyak borusunun patlamasından dolayı çıkan gaz sızıntısı nedeniyle işçilerin zehirlendiğini hatırlatan Subaşı, “İlk başta bu durum firma yetkilileri tarafından ciddiye alınmadı, işçiler çalıştırıldı. Ancak işçilerin durumu gittikçe kötüleşti. Birçok işçi kendini dışarı atarak zehirlenmenin etkisiyle kustu. Onlarca işçi ambulanslarla hastaneye kaldırıldı. Sızıntı ilk hissedildiğinde üretime ara verilseydi bunların hiç biri olmazdı. Büyük bir felaketten dönüldü. Çok daha kötü olabilirdi. Zehirlenmenin olduğu firmalar İçel Efor Tekstil, Aras Tekstil ve YD Tekstil. YD Tekstil dışındaki diğer iki firmada işçiler eve gönderildi. Ancak YD Tekstil’de çalışılmaya devam edilmiş, işçilere izin verilmemiştir. Gidenlerden 6 günlük ücret kesileceği yönünde baskı yapılmıştır. İçel Efor Tekstil’de ise işçiler şimdi zehirlenmeden sonra çalışmadıkları sürelerin parasını kesmekle tehdit edilmektedir. Bunun yanı sıra serbest bölge dışında Yalın Hazır Giyim, Tarsus Tekstil, Avşar Tekstil’den sendikamıza başvuru yapılmıştır. Yalın Hazır Giyim’de korona vakaları ve önlem alınmaması dışında işçiler 2,5 aydır maaşlarını alamadıklarını, Avşar Tekstil’de ise Ağustos ayının maaşlarını alamadıklarını, kumaş yok denilerek ücretsiz izne gönderildiklerini söylemektedirler” şeklinde konuştu.