Adem GÜNEŞ
Mersin Dersimliler Derneği, Tunceli Munzur Üniversitesi’nde bazı dinci ve gerici tarikatların faaliyet gösterdiğini ileri sürdü. Konuyla ilgili basın açıklaması yapan Dersimliler Derneği Başkanı Hasan Tanrıkut, Tunceli halkına yönelik yıllardır asimilasyon politikaları yürütüldüğünü ileri sürerek, bunun en büyük örneğinin 12 Eylül döneminde köylerde camiler yapılması olduğunu kaydederek, “Dersim bin yıllardan beri nice zalimlerin zulmüne maruz kaldı. Birçok sefer yapıldı. Birçok zulüm yaşandı. Belirli periyodlarla çeşitli askeri seferler düzenlendi. Kent ile ilgili özel kanunlar çıkartıldı, özel uygulamaların yapıldığı kentlerin başına konuldu, özel soykırım politikalarına tabi tutuldu. Her birimiz üzerimizde etkileri hala devam eden ağır travmalar yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“BU DURUM ASLA KABUL EDİLEMEZ”
Dersimli çocukların kuran kursu ve imam hatip okullarına zorla götürülmesinin ve 1994 yılındaki köy boşaltmaları ile sürgünlerin hedefi olduğunu iddia eden Tanrıkut, “Dersim’de kalanlara ise Devletin de desteği ile yakın geçmişte gerici Gülen Cemaati üzerinden asimilasyon politikaları devreye konulmuştur. Gülen cemaati ile ters düşen devlet, son zamanlarda ise diğer gerici tarikat, cemaat vb. dernekler ile bu asimilasyonu devam ettirmek istemektedir. Dersim’de yer alan bu gerici cemaat ve derneklerden; Süleymancıların denetiminde olan Munzur Eğitim ve Kültüre Hizmet Derneği, Menzil tarikatının denetiminde olan Ehlibeyt Sevenler Eğitim Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Derneği, Ensar Vakfı Tunceli Şubesi, Birlik Vakfı Tunceli Şubesi, İlim Yayma Cemiyeti Tunceli Şubesi, TÜGVA Tunceli Temsilciliği ve Milli Beka Hareketi Derneği gibi çok sayıda gerici cemaatlerin farklı isimler altında faaliyetlerini sürdürdüklerini görüyoruz. Dersim’de dernek ve vakıf adı altında kurumlaşan bu tarikatlar, devletten bağımsız değil, aksine devlet politikasının bir parçası olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Bilimin ve aydınlanmanın merkezi olması gereken Munzur Üniversitesi, bu gerici tarikatların cirit attığı ve kadro kaptığı bir çiftlik haline gelmiş durumda ve aynı zamanda kentteki üniversite uzantılı tarikat ve dinci gruplar birbirlerini beslemekte ve kollamaktadır. Bu durum asla kabul edilemez” dedi.
“TARİKAT ÖRGÜTLENMELERİNİ DURDURUN”
Dersim’in, eğitim, sosyal, inanç ve kültürel alandaki düzeyi bakımından, farklı kültürlerin/yaşam tarzlarının sorunsuz bir şekilde kendilerini ifade edebilme olanağı bulabildiği kentlerden birisi olduğunu kaydeden Tanrıkut, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Küçük bir Alevi kenti olan Dersim’de cemaat ve tarikat yapılanması toplumsal bir gereksinim olmayıp, tamamen tahakkümcü asimilasyon politikalarının araçları olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu yapılanmalar örgütlenme özgürlüğü kapsamında düşünülemez ve değerlendirilemez. Bugün; caddeleri, sokakları ırkçı sembollerle donatılan, inanç yerleri, dağı taşı bombalanan, doğası, maden ocaklarıyla talan edilen, ormanları yakılan, kutsal kabul ettikleri dağ keçileri için av ihalesi açılan Dersim coğrafyası sahipsiz değildir. Bütün toplumsal varlığımıza, dilimize, kültürümüze, inancımıza yönelik bu ve benzer saldırıları hiçbir Dersimlinin asla kabul etmeyeceği gibi, bu ülkedeki emek ve demokrasi güçleri de kabul etmeyecektir. AKP’nin hükümet ve devlet gücüyle beslediği ve finanse ettiği bu gerici ve dinci tarikatlar Dersim’i öz gücünden, öz kimliğinden ve inancından koparmaya çalışmaktadır. Buradan sesleniyoruz, AKP destekli bu tarikat ve dinci kuşatmaya geçit vermeyeceğiz. Dersimdeki misyonerlerinizi bir an önce geri çekin. Dersimliler ve dostları geçmişte olduğu gibi bugün de teslim olmayacaklardır. Yavuz’dan bu yana süren ve yeni türevleri olan hiçbir yezide hiçbir Dersimli boyun eğmeyecektir. Kentteki ve üniversitedeki bu gerici ve dinci yapılanmalar, kendi çıkarları için toplumu nasıl bir ateş çemberi içine attıklarını görmediğimizi ve bu duruma sessiz kalacağımızı zannetmesinler. Dersim’de devlet destekli cemaat ve tarikat örgütlenmeleri bir an önce durdurulsun! “