Necdet TAŞ
Kanal 33’te Fatih Alkar’ın konuğu olan Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Tahir Alp, Mersin’in denizden ve su ürünlerinden yeteri kadar faydalanmadığını ifade ederek, “Dolayısıyla Mersin’in denizle ve su ürünleriyle ilgili geçmişten gelen bir kültürü yok. Mersin denizden çok tarıma bağımlı bir kent olduğu için Karadeniz bölgesinde yer alan kentler kadar su ürünlerinden faydalanamamış. Karadeniz’in coğrafyası çok zor olduğu için denizden beslenmek ve denizden faydalanmak daha kolay olmuştur. O yüzden Karadeniz, Akdeniz’den daha denizci bir toplum. Teknoloji geliştikçe Mersin’in denizden daha fazla faydalanması gerekiyor. Bizim rüzgar enerjisini kabul etmemiz bile 50 yılımızı aldı. Yıllardır rüzgarlar bu topraklarda esiyor ama son 20 yılda ancak rüzgar güllerinden yararlanmaya başladık. Güneş panelleri yine öyle. Paneller ucuzlayınca ancak faydalanmaya başladık. Mersin 300 gün güneşin olduğu bir kent ama bundan faydalanmazken yılda 90 gün güneş gören ülkeler bu enerjiden fazlasıyla faydalanıyor” dedi.
“MERSİN AKUAPONİK SİSTEMLE TARIM YAPMAYI ÖĞRENMELİ”
Fakülte olarak Mersin için Akuaponik sistemleri önerdiklerini ifade eden Prof. Dr. Tahir Alp, “Yani örtü altı tarımını Antalya’dan sonra en çok uygulayan şehir Mersin’dir. Bu bakımdan Türkiye’deki üretimin yüzde 15’inden fazlasını karşılıyor Mersin. Örtü altı tarımda sulama ve gübrelemeden bir de ilaçlardan faydalanmak zorunda kalıyorsunuz. Burada girdi maliyetleri arttıkça ticari kaygı da artıyor ve ürün ticarileşip organik yapısından uzaklaşıyor. Bugün Almanya, Amerika ve Japonya’da akvaryum balıkçılığın üzerinde bir akuaponik (Sucul yetiştiricilik ve topraksız tarım) sistemle tarım yapılıyor. Bu sistem daha hızlı ve daha verimlidir. Bu sistemde gübrelemeyi bile balığın dışkılama yoluyla elde edebiliyorsunuz. Burada suyu hem devir daim hem de çok daha az kullanıyorsunuz. Burada verimlilik daha da artıyor. Bunu çilek, domates, marul ve birçok üründe yapabilirsiniz. Biz kendi fakültemizde birkaç deney yaptık ve çok da başarılı olduk. Mersin Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Necmi Birim ile de bu konuda sürekli iletişim halindeyiz” şeklinde konuştu.
“MERSİN’İN ÇİFTLİK BALIKÇILIĞINA İHTİYACI VAR”
Toplumda denizde kurulan çiftlik balıklarında yetişen balıkların kötü bir balık olduğu algısı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tahir Alp, “Sanki bu balıklar denizde yetişmiyormuş da karada daldan toplamışsınız gibi bir algı var. Bu algı yanlış. Eğri oturup doğru konuşalım. Avcılığın yasak olduğu şu günlerde kültür balığını tercih ederim. Neden? Menşeini bilmediğim, nereden beslendiğini bilmediğim ve hiçbir analiz uygulanmamış bir balığı yemekten ise, çiftlik balığını tercih ederim. Hem besleyicilik açısından hem de gıda güvenliği açısından bunu tercih ederim. Mersin’de yıllık 0 bin ton üretim kapasiteli yeni bir tesis açıldı. Şimdi şöyle bir algı var; Bodrum’daki balıkçılar tüm sistemlerini alıp Mersin’e gelecekler. Böyle bir şey yok. Orada da üretimleri devam ediyor. Mersin’e aslında daha yeni ve son güncel teknolojilerle tesisler kuruluyor. Bir de şöyle bir korku var; fazla yüklenirsek acaba ekosisteme zarar verir miyiz? Bu sistemde yemleme teknolojik olarak otomatik yapılıyor. Her sabah dalgıçlar kafeslere iniyor ağları kontrol ediyor acaba kaçak var mı diye. En büyük tehlike yem kaçakları ve atıklar… Eğer atıklar ve yemler dibe inip organik kirliliğe sebep olursa deniz için tehlike saçar. Ancak bir yemin kilosunu 1 EURO’ya üretiyorlar. Bir kafede günlük 30 ton yem atılıyor. Bu günlük 30 bin EURO demektir. Siz işletmeci olsanız bunun 1 EURO’sunu kaybetmek ister misiniz? Kaldı ki 6 ayda bir uluslararası bir firma tarafından denetleniyorlar. Bakanlık bunu çok ciddi şekilde takip ediyor. Çünkü ihracat yapılması için bir sertifikasyona ihtiyaç var. Bakanlık takip ediyor, üniversite olarak bizler de takipçisi oluyoruz. Kafeslerin olduğu yerde kirlilik başladı mı o kafes o bölgeden taşınıyor. Kaldı ki neden ekmek yedikleri bölgeyi kirletsinler ki? Kafesteki balıklar süt kuzusu gibi besleniyor. Yani özetle hem sağlık açısından hem de ticari açıdan Mersin’in bu sisteme yani çiftlik balıkçılığına ihtiyacı var” dedi.
“HOLLANDA, DANİMARKA VE NORVEÇ’E BALIK SATIYORUZ”
Dünyada balık tüketiminin arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Tahir Alp, “Dünya literatürüne Türk somunu diye bir tabir yerleştirdik. Karadeniz’de yetiştirilen bu balıklar Norveç somununa yakın bir tür. Kaldı ki bir Hollanda, Danimarka ve Norveç’e balık satan bir ülkeyiz. Kaldı ki Norveç’te satılan ve yenilen somun da kültür balığı. Türk somununu gönül rahatlığıyla alıp tüketin. Balığın kötüsü yoktur, balığın kötü pişmişi vardır. Damak zevkine uymayan balık vardır” ifadelerini kullandı.
DENİZ VE SU KİRLİLİĞİ UYARISI
Mersinlilere deniz ve su kirliliği konusunda da uyarılarda bulunan Prof. Dr. Tahir Alp, “Ekosistemin sürdürebilirliği her şeyden önemli. Karada bir kirlilik olduğu zaman lokal olarak önleyebilirsiniz ama suda öyle değil. Suya bir şey bulaştığı zaman iyi ya da kötü olarak etkiler. Barajı kirlettim denizi kirletmedim diyemezsiniz. Tek ricam; kullandığınız su kaynaklarının sınır olduğunu ve bunu kaybetmeniz durumunda tekrar kullanamayacağınızı lütfen unutmayın. Eğer sudan faydalanmayı sürdürmek istiyorsanız korumayı da bilmeniz lazım. Su kaynaklarımızı hoyratça kullanmayalım. Kıyı kanunu ile ilgili daha önce yapılan yanlışları umarım devam ettirmezler. Kıyılardaki yapılaşma denize çok zarar verdi. Kıyılarsan insanları uzaklaştıramazsanız orayı koruyamazsınız. İşte Türkiye’nin Maldivleri denilen Salda Gölü’nün ne hale geldiğini ya da getirildiğini hepimiz görüyoruz. Bence bazı doğal güzelliklerimizin hiç bilinmemesi korunması adına çok önemli” diye konuştu.