Neşet TORUN
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mersin İl Koordinasyon Kurulu (İKK), Gezi olaylarının 3. yıl dönümünde yaptığı basın açıklamasıyla, iktidar güdümündeki mahkeme kararlarını ve tutuklamaları sert bir dille eleştirdi. Açıklamayı TMMOB Mersin İKK Sekreteri İsmail Oğuz okudu. Oğuz, 25 Nisan 2025 tarihi itibarıyla Gezi Direnişi davasında verilen "utanç vesikası kararının" üzerinden tam üç yıl geçtiğini hatırlatarak, “Bugün 25 Nisan 2025… Ülkemizin en görkemli halk hareketlerinden biri olan Gezi Direnişi hakkında iktidar güdümündeki mahkeme tarafından verilen o utanç vesikası kararının üzerinden tam üç yıl geçti. Şehir Plancıları Odamızın İstanbul Şubesi’nin eski başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay’ın da aralarında bulunduğu arkadaşlarımız 3 yıldır, Osman Kavala ise 8 yıldır cezaevinde tutuluyor. Gezi davası, uydurma delillerle, kurgulanmış bir iddianameyle yürütülen yargı süreciyle, siyasal iktidarın hukuk ve adalet anlayışının çarpıklığının en somut göstergesi olarak tarihe geçmiştir. Siyasi iktidar hukuku, adaleti sağlamanın, haksızlıkları gidermenin bir aracı olarak değil, toplumsal muhalefeti cezalandırmanın bir aracı olarak kullanmaktır. Siyasi iktidar hukuku, kendi gelecek planı önündeki engelleri ortadan kaldırmanın bir aracı olarak kullanmaktadır. Siyasi iktidar hukuku, siyaseten hesaplaşmaktan, toplumsal muhalefeti baskıyla kontrol altına almanın bir aracı olarak kullanmaktadır. Dostlarımız, yol arkadaşlarımız suç işledikleri için değil, halkın çıkarlarını savundukları için, Taksim Meydanı’na ve Gezi Parkı’na sahip çıktıkları için, iktidarın rant projelerine karşı çıktıkları için, mesleki sorumluluklarının gereğini yerine getirdikleri için cezaevindeler” ifadelerini kullandı.
“BU SESİ NE HAPSEDEBİLİRSİNİZ NE DURDURABİLİRSİNİZ!”
TMMOB ve bağlı odaların en temel amaçlarından birinin, bilimi ve tekniği halkın yararına kullanarak kamusal alanları savunmak olduğunu vurgulayan Oğuz, “Bu kapsamda, milyonlarca yurttaşın, toplumun ortak değeri olan Gezi Parkı betonlaşmasın diye, İstanbul kentinin merkezindeki en önemli deprem toplanma alanı yapılaşmaya açılmasın diye yürüttüğü mücadelenin sözcüsü olmak suç değildir. Ancak herkes bilmelidir ki; Gezi Direnişi nasıl ki bu ülkenin yüz akı ve onurlu tarihinin bir parçasıysa, Gezi Davası’nda tutuklanan arkadaşlarımız da bizim yüz akımız ve onurlu tarihimizin bir parçasıdır. Hangi ceza verilirse verilsin, ne yaparlarsa yapsınlar bizler, arkadaşlarımızın yanında olmaya devam edeceğiz. Eşitlikten, adaletten, insanca bir yaşamdan yana olmaya devam edeceğiz. Derelerimizden, ormanlarımızdan, kıyılarımızdan olmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki Gezi Direnişi aynı zamanda gelecek mücadelemizdir. Gezi, bu ülkenin yarınlarına sahip çıkan, hakları ve geleceği için mücadele eden, AKP’nin her tarafımızı saran gerici politikalarına itiraz eden milyonların sesidir. Bu sesi ne hapsedebilirsiniz ne durdurabilirsiniz. Bizler, Gezi’ye baktığımızda; bilim ve tekniğin ışığında, tüm canlıların yaşam hakkına saygılı, eşit, onurlu, barış içerisinde yaşayacağımız, adil bir ülke umudunun ne kadar da diri olduğunu görüyoruz. Bizler, bu umudun bastırılması, yok edilmesi için nasıl haktan, hukuktan koparak pervasızlaştıklarının farkındayız. Gezi’nin, iktidar tarafından nasıl bir korku kaynağı olarak hala canlılığını, güncelliğini koruduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.
“KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA YA HEP BERABER YA HİÇBİRİMİZ”
Siyasi iktidar için adeta bir kabul haline Gezi olaylarının bugün kadınların yaşam mücadelesinde, gençlerin liselerden ve kampüslerden yükselttiği gelecek mücadelesinde, işçilerin, emekçilerin alın teri mücadelesinde, milyonlarca vatandaşın hak, hukuk, adalet talebinden hala varlığını sürdürdüğünü iddia eden Oğuz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Tam da bu sebeple bizler, Gezi’yi, Gezi Davası’nda tutsak edilen arkadaşlarımızı savunmaya; onlarla dayanışmaya ve ülkemizin geleceğini savunmaya devam edeceğiz. TMMOB ve bağlı odaların en temel amacı, bilimi ve tekniği halkın yararına kullanarak kamusal alanları savunmaktır. Mesleklerimizin gereği halka ait olanı korumak, kamu yararını savunmak biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının temel görevidir. Bu görev doğrultusunda, İstanbul kentinin en önemli kamusal alanlarından biri olan Gezi Parkı’nı korumak, Gezi Parkı park olarak kalsın diye mücadele etmek mesleğimizin en önemli toplumsal sorumluluğudur. İşte bu yüzden bilinmelidir ki hiçbir dava ve hiçbir karar, Gezi’nin, demokratik kamuoyu ve yasalar önündeki meşruiyetini gölgeleyemez ve hiçbir güç bizlerin emekten, halkımızdan, ülkemizden, mesleğimiz ve bilimsel teknik doğrulardan yana duruşumuzu engelleyemez. TMMOB, arkadaşlarımızın yanında olmaya, doğru bildiklerini söylemeye, halkımızdan, ülkemizden yana kamu yararını savunma mücadelesini sürdürecektir. Gezi Direnişinin ve sokakları dolduran milyonlarca yurttaşımızın inatla söylediği gibi; kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”