Siyasi iradenin baroların yapısında ve seçim sisteminde yapmayı planladığı değişikliğe karşı tüm baroların eş zamanlı yapmış olduğu basın açıklamasında, Mersin Barosu Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, yönetim kurulu üyeleri ve avukatlar, Mersin Adliyesi Baro Odasında bir araya geldi. Burada açıklama yapan Yeşilboğaz, “Ülke olarak içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde ekonomik zorluklar, işsizlik, pahalılık, ölümler görmezden gelinerek; siyasi iradenin en büyük derdi Avukatlık Kanunu değişikliği, baroların yapısında ve seçim sisteminde değişiklik yapmak olmuştur. Günümüzde idaresi hukuka bağlı olmayan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayamayan devlet yönetiminin ceremesini siz vatandaşlar olduğu gibi, biz avukatlar da çekiyoruz” diye konuştu.
“HUKUKSUZLUK VİRÜSÜ PANDEMİ DÖNEMİNDE PİK YAPTI”
Hukuksuzluk virüsünün pandemi döneminde pik yaptığının altını çizen Yeşilboğaz,”Adil yargılanma hakkını, adaleti, kişi hak ve özgürlüklerini bir kez öldürmüştür. Kişi hak ve özgürlüklerini öldüren hukuksuzluk virüsüne karşı verdiğimiz mücadele nedeniyle, maalesef avukatlar da siyasi irade tarafından virüs gibi görülmekte, yok edilmeye çalışılmaktadır. Bunun en açık göstergesi; pandemi dönemine gündeme gelen “Avukatlık Kanunu’nda değişiklik yapılması, çoklu baro, alternatif baro, barolara üyelik kaydı zorunluluğunun kaldırılması, nispi temsil sistemi ” için düğmeye basılması ve çalışmaların sürmesidir. Barolar ve avukatlar susturulmak, bölünmek istenmektedir. Çünkü barolar ve avukatlar, yargının tek bağımsız unsurlarıdır. Biat etmeyendir, hukuksuzluğa başkaldırandır, adaletsizliğe uğrayanın yanında olup hakkını arayandır ve kazanadır. Baroların vermiş olduğu adalet ve insan hakkı mücadelesinden rahatsız olan kesimler, ‘barolar artık çok fazla oldu’ diyerek, baroları siyaset yapmakla suçlamıştır.
“HER HUKUKSUZLUK KARŞISINDA TEPKİMİZİ GÖSTERMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Barolar adalete engelsiz erişim için, mağdurlar için başvurulacak hukuki yardımlar için, halkın hak arama özgürlüğü için, işkence ve kötü muameleyi engellemek için, kadına yönelik şiddetle mücadele için, İstanbul Sözleşmesi’nin yaşaması için, çocuk istismarı ile mücadele için, iş cinayetlerinin son bulması için, cinsiyet ve cinsel yönelim ayrımcılığı ile mücadele için, insan hakları ihlallerinin önünde durmak için, yaşanabilecek ve özgür bir gelecek için, laikliği savunmak için, yargı bağımsızlığı için, fetö gibi cemaatlerin ve terör örgütlerinin önünde durmak için, seçme ve seçilme hakkına sahip çıkmak için, avukatların saygınlığı ve hakları için, dağıyla taşıyla, yeşiliyle, mavisiyle yaşanabilir bir dünya için, sağlıklı bir çevre için, nükleer enerji santraline, balık çiftliklerine, termik santrallere, mermer ocaklarına hayır demek için, Kazdağları’nı, Salda’yı, Cerattepe’yi, Hasankeyf’i ve yok edilmeye çalışılan her karış yurt toprağını savunmak için, doğa ranta kurban edilemez demek için, hayvan haklarının yaşama geçmesi ve hayvanların korunması için var. İşte bu yüzden amacınız baroları bölerek, susturarak, etkisiz hale getirmektir. Bunları savunmak siyasetse, bin parçaya da bölünsek siyaset yapmaya devam edeceğiz. Susalım, tepki göstermeyelim, teslim olalım istiyorsunuz ama biliniz ki; bin parçaya da bölünsek, susmayacağız, her hukuksuzluk karşısında tepkimizi göstermeye devam edeceğiz. Yalnızca baroları değil, çocukları, kadınları, ağaçları, parkları, kentleri, adalete erişimde dezavantajlı tüm grupları, yani bütün ülkeyi susturmak, hukuk devletinin son kırıntılarını yok etmek ve ülkemizde insan onurunun güvencesi olan tüm kaleleri yıkmak istiyorsunuz” şeklinde konuştu.
“KARGAŞA YAŞANACAKTIR”
Çoklu baronun yaratacağı olumsuzlukları anlatan Baro Başkanı Bilgin Yeşilboğaz, “Baroların bölünmesi demek; daha çok adaletsizlik demek, yargıda daha çok siyaset demek, vatandaşın adaletten daha çok mahrum olması demek, toplumsal sorunların daha çok çıkmaza girmesi demek, yargıda terör örgütlerine pay verilmesi demektir. 2013 yılında fetö projesi olarak ortaya çıkan baroların bölünmesi projesi, Türkiye'yi bölmek ve yıkmak isteyen terör örgütlerini güçlendirecek, terör örgütleri devlet eliyle söz sahibi olacaktır. Çoklu baro uygulaması ile yargı erkinin savunma ayağı parçalı ve güçsüz bir konuma düşecektir. Yüzlerce barodan oluşacak parçalı yapı ile temsil alanında büyük sorunlar yaşanacaktır. Yargı makamlarının ve resmi kurumların hangi baro ile muhatap olacağına ilişkin kargaşa çıkacaktır. Aynı şekilde, mağdur vatandaş da hangi baroya başvuracağı konusunda kargaşa yaşayacaktır. Baroların bölünmesi demek; Baroların avukatlarımıza ve stajyer avukatlarımıza gerek mesleki, gerekse sosyal yardım hizmetlerini yeterince sunamaması demektir. Türkiye Barolar Birliği tarafından, hiçbir şekilde kamu kaynağı kullanılmadan, sadece örgütlü, tek çatı altında bütünleşmemiz sayesinde dünyada örneği olmayacak şekilde meslektaşlarımıza sağlanan eğitim ve sağlık yardımlarından, meslektaşlarımızın öksüz ve yetimlerinin sahiplenilmesinden, yaşlı ve ihtiyaç sahibi meslektaşlarımıza verilen ek emeklilik ödeneğinden, iş göremez duruma gelen meslektaşlarımızın kimseye muhtaç olmamalarını sağlayan sosyal yardım hizmetinden tüm meslektaşlarımız mahrum edilecektir. Bir diğer tehlikeli boyutu ise; Baro yönetiminin almış olduğu disiplin kurulu kararı ile meslekten uzaklaştırma ya da meslekten çıkarma cezası alan bir avukatın, aynı ildeki diğer bir baroya üye olarak mesleğine devam etmesi durumunda, meslek etik kuralları ve Avukatlık Kanunu çiğnenmiş olacaktır. Bütün barolar ve avukatlar Avukatlık Kanunu çerçevesinde eşit bir şekilde temsil edilirken, çoklu baro ile her baro kendisine göre meslek etik kuralları oluşturacak ve bu da savunmanın toplumdaki güvenilirliğini, saygınlığını yitirmesine sebep olacaktır.
“NEFESSİZ BARO, ENTÜBE TOPLUM DEMEKTİR”
Baroların ve avukatların bölünmesinin, ülkede yeni kaoslara neden olacağının altını çizen Yeşilboğaz, “Her fırsatta boğazlanan avukatlar nefes alamazsa biliniz ki, bu ülke de nefes alamaz. Nefessiz baro, entübe toplum demektir. İşte bu yüzden 19 Mayıs’ta ve 1Haziran’da TBB ve barolar olarak yayımladığımız ortak bildiride vurguladığımız gibi; çoklu baro, alternatif baro, barolara üye olma zorunluluğunun kaldırılması konularının bir daha gündeme gelmemek üzere kaldırılmasını, ülke olarak daha sağlıklı günlere kavuştuğumuzda, baroların da görüşleri alınarak, avukatlık mesleğinin ve toplumun çıkarlarına yönelik daha demokratik bir Avukatlık Kanunu hazırlanmasını bugün burada bir kez daha hatırlatıyoruz. Cumhuriyetin, demokrasinin, hukuk devletinin, laikliğin ve hak arama özgürlüğünün savunucuları; hiçbir ayrım gözetmeksizin haksızlığın karşısında yer alan ve evrensel hukuk ilkelerini kendine varlık sebebi yapan baroların teslim olmasını asla beklemeyin. En zor koşullarda bile, herkes için yılmadan umudu savunmaya devam edeceğiz” dedi.