Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO), online olarak 'Dezenformasyon Çağında Gazetecinin Rolü' konferansı düzenledi. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan moderatörlüğünde gerçekleştirilen konferansa, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Yılmaz Karaca, Mersin Üniversitesi (MEÜ) İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Aslıhan Ardıç Çobaner, Gazeteci ve teyit.org’un kurucusu Mehmet Atakan Foça konuşmacı olarak katıldı.
“ÇARPITILMIŞ BİLGİ İLE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ UYUŞMAZ”
Konferansın açış konuşmasını yapan MTSO Başkanı Kızıltan, bilginin, insanlık tarihinin başladığı dönemden bu yana en önemli değeri olduğunu söyledi. Bazen çok küçük bir bilginin, olumlu ya da olumsuz anlamda dünyayı değiştirebildiğine işaret eden Kızıltan, “Doğrulanmamış, yanlış, art niyetli, hatalı bilgiler, çok farklı sonuçlara neden olabiliyor. Bir anda bir ülkeyi batırabilir de ama olumlu, doğru, onaylanmış bilgi bir ülkeyi çok yukarılara da götürebilir. Bu yüzden bilgi tüm insanlık için çok önemli. Toplumumuzda doğru bilginin verilmesi çok önemli” dedi. Özellikle gazetecilikte dezenformasyonun yol açtığı sonuçlara değinin Kızıltan, “‘Herkes inanmak istediği habere inanıyor’ gibi bir eğilim var Türkiye’de. Herkes inanmak istediği haberi okuyor, onun doğru olduğunu daha okumadan peşinen kabullenmiş oluyor. Bu da ülke için çok üzücü bir durum. Bu eğilim, gazeteciliğin gidişatını etkiliyor mu? Gazeteciler, bazı kesimlere hoş gelecek haberler yayınlama eğilimine doğru mu gidiyor? Bunun irdelenmesi gerekiyor” diye konuştu. Konferansta konuşan AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Berger, yanlış, doğrulanmamış bilginin, bilgi olmadığının altını çizdi. Yanlış bilginin kamu düzenini bozacağını vurgulayan Berger, “Çarpıtılmış bilgi ile basın özgürlüğü uyuşmaz. Gazetecilik, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Gazetecilerle projeler üretiyoruz. Amacımız, gazeteciliğin niteliğini artırmak. Medyada tekelleşme olmamalı. Haber özgür ama doğru olmalı” şeklinde konuştu. Avrupa’da bu konuda neler yapıldığına dair bilgi veren Berger, “Avrupa’da stratejik iletişimde doğru enformasyona odaklanıyoruz. Özellikle korona sürecinde bizler, kurumlar ne yapıyor, bunları anlatmak zorundayız. Bizim anlatacağımız doğru bilgiler, yanlış bilgileri ortadan kaldıracaktır. Dezenformasyonu ortadan kaldıracak şeylerden birisi şeffaflıktır” ifadelerini kullandı.
“MUTLAKA BİR YASANIN ÇIKMASI GEREKİR”
Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanı Karaca ise iletişim mezunlarının istihdam edilmeleri konusunda çok büyük mücadeleler verdiklerini söyledi. “Anadolu basını batıyor. Anadolu basınını virüs de kurtaramaz” şeklinde açıklamaları olduğunu belirten Karaca, “Ne yazık ki, son 4 yılda bin civarında gazete kapandı. Gazeteler, bu dönemde daha fazla kapanmaya devam edecek. Bu dezenformasyon çağında gazetecilik mesleğini yapmak gerçekten zor ama Anadolu basınında biraz daha zor. Haber doğrulama konusunda, eğer bu doğrulama bir de kamu kuruluşundaysa yapmanız mümkün değil. Siz haber doğrulamayı yapıncaya kadar haberler çeşitli mecralarda yalan yanlış olarak kamuoyuna yansıyor. Bu konuda TBMM’de çalışmalar yapıyoruz. Sosyal medyada ve internet gazeteciliğindeki çelişkinin sona ermesi için mutlaka bir yasanın çıkması gerekir. 15 Temmuz’a kadar bu konuda bir yasanın çıkarılacağı haberini aldık. İşimiz zor. Biz gazeteciyiz ama elinde bir teknolojik telefonu olan herkes gazeteci. Bunun önüne geçilmesi lazım” değerlendirmesinde bulundu. Gazetelerin ajans haberciliğinden çıkıp gerçek gazeteciliğe odaklanması gerektiğini vurgulayan Karaca, “Hazır haberciliği bırakmak zorundayız. Gazetelerde basım ve dağıtım tekeli bir sorundur ve dağıtım tekeli kırılmalıdır. Gazeteler, gazeteci olmayanların elinde bir tehdit aracı haline gelmemeli. Gazetelerde iletişim fakültesi mezunları yer almalıdır. İnsanlar haberi sorgulamıyor” dedi.
“YENİ MEDYA ARAÇLARI, YANLIŞ BİLGİNİN YAYILMASINI KAT BE KAT ARTIRABİLİYOR”
MEÜ Gazetecilik Bölümü Başkanı Doç. Dr. Çobaner de dezenformasyon konusunun neredeyse gazetecilik kadar eski olduğunu vurguladı. Günümüzde dezenformasyon konusunun, sahte, yalan haberler ya da bilgi bozukluğu ve formattaki türlerinin çok daha yaygın, çok daha can yakıcı, zarar verici boyut kazandığının, birçok bilim insanı ve uygulamalar tarafından ortaya konulduğunu belirten Çobaner, “Özellikle pandemi sürecinde sağlıkla ilgili bilginin yayılması söz konusu olduğunda da bu konu çok gündeme geldi ve herkesi etkileyecek boyutlarda bilgi bozukluğu yayıldı. Dezenformasyon, kasıtlı olarak çarpıtılmış, yanlış bilgi ki, bu bazen haber de olabilir ama pandemi sürecinde gördüğümüz gibi bazen haber olmadan da sadece bilginin farklı mecralarda paylaşılması olarak karşımıza çıkıyor. Pandemi sürecinde henüz tam anlamıyla kanıtlanmamış birçok bilginin yayıldığı bir ortamla karşı karşıya kaldık. Yeni medya araçları bu bilginin yayılmasını kat be kat artırabiliyor. Sonuç aşamasında artık bireylerin, toplumların sosyal davranışlarını, karar verme aşamalarını etkileyebilecek, tüketimi arttırabilecek, yanlış yöne sevk edebilecek, siyasi ve toplumsal değişimi de etkileyebilecek boyutlarıyla karşımıza çıkıyor dezenformasyon” ifadelerini kullandı.
“HABER DEĞERİNİN YERİNİ BEĞENİ ALDI”
Gazetecilik boyutundaki değişimlere değinen Çobaner, geleneksel gazeteciliğin temel sacayaklarında bazı değişimler yaşandığını kaydederek, “En temel değişimler, geleneksel gazeteciliğin üzerine kurulduğu, gazetecinin bir meslek olarak kamu hizmeti yaptığı ve bir uzmanlık alanı olduğu anlayışının değişmesi. Artık gazeteciliğin, toplumun tüm kesimlerinin haber süreçlerinin içerisine dahil olduğu bir süreç var. Bu süreç, bilginin doğrulanmasını aksattı. Yeni iletişim teknolojilerinde artık haber değerinin yerini beğeni ekonomisi dediğimiz daha çok beğeni almaya yönelik, daha çok tık almaya yönelik ‘tık haberciliği’ dediğimiz bir anlayışla kışkırtan yapıya kavuştuğunu görüyoruz. Yine habere ulaşma açısından sosyal medya platformlarının çok yaygın bir şekilde kullanıldığını görüyoruz. Bu da yanlış, bozuk bilginin hızla yayılmasına yol açıyor. Bu da yeni medyayla birlikte gazeteciliği etkileyen süreçlerden birisi” şeklinde konuştu.
“BİRLİKTE BU SORUNU DAİR ÇÖZÜMLER GELİŞTİRMEMİZ GEREKİYOR”
Gazeteci Foça ise geldiğimiz noktada, özellikle Covid-19 boyunca korku, panik ya da birbirine yardımcı olma gibi nedenlerle zaman zaman kasıtlı ama çoğu zaman farkında olmadan yanlış haberlerin paylaşıldığını dile getirdi. Yanlış bilgi probleminin sistemsel bir sorun olduğunu vurgulayan Foça, “Eleştirel düşünme anlayışı olmayan toplumlarda sahte haber, dezenformasyon daha hızlı artıyor. Artık gazeteciler için haber teyit etmemenin bir bahanesini duymamak gerekiyor, çünkü internet sayesinde bu süreçler çok daha kolay gerçekleştiriliyor” dedi. Sorunun çözümü için herkese görev düştüğünü belirten Foça, “Sadece doğrulama organizasyonlarının çözebileceği bir sorun değil bu. İfade özgürlüğü ile yasal düzenlemeler arasında ciddi bir gerginlik var. Bu noktada, üniversitelerin, sivil inisiyatifin, meslek odasının daha fazla çaba sarf etmesi, birlikte hareket etmesi gerekiyor. Birlikte bu sorunu dair çözümler geliştirmemiz gerekiyor” diye konuştu.