Limonda ihracat yasağı 15 Mayıs’a ertelendi. Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile görüşen üretici ve ihracatçı temsilcileri, üreticinin mağdur olmaması için limon ihracatını durdurma kararının 15 Mayıs’a ertelendiğini duyurdu. Yapılan tespitlere göre depoda ve dalında 500-550 bin ton limon var, aylık iç tüketim 45 bin ton. Ağustos’ta yeni ürün çıkacak. Buna göre ihracat yasaklanırsa 300-350 bin ton limon çöpe gidecekti. Yasak konulmadan üretici ve ihracatçılarla görüşülse böyle bir karara gerek kalmayacaktı. Şimdi yapılması gereken stokçuluk, fırsatçılık yapmak isteyenlerin engellenmesi. Stoktaki limonun piyasaya sürülmesi ve fahiş fiyatın önlenmesi sağlanmalı.
Peki ama Ticaret Bakanlığı 24 saat içerisinde limon ihracatına önce yasak getirdi sonra yasağı kaldırdı. Limonda ihracat yasağı neden getirildi ve neden kaldırıldı?
Türkiye'nin narenciye başkenti, mis kokulu limon bahçeleriyle bezeli Mersin ve Erdemli... Bu iki güzide ilçe, sadece Türkiye'nin değil, dünyanın da önemli limon üretim merkezlerinden biri. Topraklarının bereketi, çiftçisinin alın teri ve ihracatçısının gayretiyle yetişen Mersin ve Erdemli limonu, sofralarımızın vazgeçilmezi olmanın ötesinde, bölge ekonomisinin de can damarı. Ancak son günlerde gündeme gelen bir ihracat yasağı, bu iki ilçenin üreticisi ve ihracatçısı için kara bulutların çökmesine neden oldu.
Gerekçesi ne olursa olsun, limon ihracatına getirilen bu ani ve düşünülmemiş yasak, Mersin ve Erdemli ekonomisine vurulmuş ağır bir darbedir. Bu yasak, sadece bugünü değil, geleceği de ipotek altına alacak derin yaralar açma potansiyeline sahip.
Öncelikle bu yasağın, limon üreticisi üzerindeki yıkıcı etkisine odaklanalım. Yıl boyunca büyük bir emek ve masrafla limonlarını yetiştiren çiftçilerimiz, hasat zamanı geldiğinde ürünlerini değerinde satma umuduyla beklerler. İhracatın durmasıyla birlikte iç piyasada arz fazlası oluşacak, bu da limon fiyatlarının dramatik bir şekilde düşmesine yol açacaktır. Maliyetlerini dahi karşılayamayan üreticiler, bir sonraki sezon için gerekli olan gübre, ilaç gibi girdileri temin etmekte zorlanacak, hatta üretimden vazgeçme noktasına gelebilecektir. Bu durum, sadece çiftçinin bireysel ekonomik kaybı değil, aynı zamanda bölgedeki tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından da büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, Mersin ve Erdemli'deki limon üretimi, sadece tarlada bitmez. Hasattan sonraki süreçte de yüzlerce, binlerce insan ekmek parasını bu sektörden kazanır. Limonların işlenmesi, paketlenmesi, depolanması ve nakliyesi gibi aşamalarda çalışan işçiler, bu yasakla birlikte işsiz kalma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bölgedeki lojistik firmaları, ambalaj üreticileri ve diğer yan sektörler de bu durumdan olumsuz etkilenecektir.
İhracatçı cephesine baktığımızda ise tablo daha da vahimleşmektedir. Yıllardır yurt dışı pazarlarda Türk limonunun kalitesini ve güvenilirliğini tesis etmek için çaba gösteren ihracatçılar, bu ani yasakla birlikte büyük bir itibar kaybı yaşayacaklardır. Uluslararası ticarette güven esastır ve verilen sözlerin tutulmaması, uzun vadeli iş ilişkilerinin zedelenmesine neden olur. Yurt dışındaki alıcılar, Türk limonuna olan güvenlerini kaybederek alternatif pazarlara yönelebilirler. Bu durum, yasağın kalkmasının ardından bile ihracatımızın eski seviyelerine dönmesini zorlaştıracaktır.
Ayrıca, ihracatın durmasıyla birlikte depolardaki limonlar beklemeye başlayacak, bu da ürünlerin kalitesinin düşmesine ve çürümesine yol açacaktır. Bu durum, hem üreticinin hem de ihracatçının maddi kayıplarını katlayacaktır. Soğuk hava depolarının maliyeti, bekleyen ürünlerin finansmanı gibi ek yükler de sektörün sırtına binecektir.
Mersinli üreticilerin ve ihracatçı birliklerinin ortak söylemi şu: “İhracat yasağı üretimi cezalandırmaktır.” Çünkü çiftçi, bir yıl boyunca bakımını yaptığı, ilacını, gübresini, emeğini verdiği ürünü satamayınca bu işi sürdüremez hale geliyor. Önümüzdeki sezon için ekim yapmaktan vazgeçen, ağaçlarını kesen üreticilerin sayısı artarsa, bu kez iç piyasada da ürün arzı azalacak, bu da tüketicinin cebine yansıyacak.
Kısa vadede tüketiciyi korumaya çalışan bir karar, uzun vadede hem tüketiciye hem üreticiye zarar verir. Tarımda süreklilik esastır. Bugün üreticiye destek verilmezse, yarın ürün bulunamaz hale gelir.
Bu anlamsız ihracat yasağının, Mersin ve Erdemli'nin sosyo-ekonomik yapısı üzerinde de derin izler bırakacağı aşikardır. Tarım ve ihracat odaklı bu iki ilçede yaşanacak ekonomik daralma, esnaftan tüccara, nakliyeciden işçiye kadar geniş bir kesimi olumsuz etkileyecektir. Bölgedeki istihdam oranları düşecek, yerel ekonomiler zayıflayacaktır.
Devletimizin, üreticinin ve ihracatçının mağduriyetini giderecek, uzun vadeli ve sürdürülebilir politikalar üretmesi hayati önem taşımaktadır. İhracat yasağı gibi ani ve sektörü derinden etkileyen kararlar alınmadan önce, ilgili tüm paydaşların görüşleri alınmalı, olası sonuçları detaylı bir şekilde analiz edilmelidir.
Tarım, plansızlıkla en çok zarar gören sektörlerden biridir. Üreticinin yıl boyunca hangi ürünü ekeceğini, ne kadar üretim yapacağını, maliyetini ve kârını önceden öngörebilmesi gerekir. Ancak ani alınan ihracat yasakları bu dengeyi tamamen alt üst ediyor. Tarım politikalarının öngörülebilir, çiftçiyi koruyan ve sürdürülebilir olması şart.
Özellikle limon gibi ihracata dayalı ürünlerde, yasak yerine kota uygulamaları, geçici vergi düzenlemeleri veya destek alımları gibi alternatif modeller devreye sokulabilir. Üreticiye ürününü hak ettiği fiyata satma hakkı tanınmalı, ihracatın önü açılmalı, iç piyasa için ise dengeleyici politikalar geliştirilmelidir.
İhracat yasağı, ilk bakışta tüketiciyi korumaya yönelik bir adım gibi görünse de, bu kararın ardında bıraktığı etki çok daha geniş ve derin. Öncelikle bu yasağın en sert darbeyi vurduğu kesim, limonu doğrudan üretip ihraç eden çiftçi ve ihracatçı. Çünkü limon, özellikle yurt dışı pazarda yüksek gelir getiren bir ürün. Yerli piyasada satış fiyatı, dış pazardaki kadar kazanç sağlamadığı için, üreticiler ürünlerini ihraç ederek gelirlerini dengelemeyi tercih ediyor. İhracat kapısı kapandığında ise arz fazlası oluşuyor, fiyatlar düşüyor, üretici maliyetinin altına satış yapmak zorunda kalıyor.
Üstelik limon, depolaması ve bekletilmesi zor bir ürün. Soğuk hava depoları bir yere kadar çözüm olabilir, ancak bu da ek maliyet demek. Bu nedenle birçok üretici, limonlarını zararına elden çıkarmak zorunda kalıyor. Bu yalnızca çiftçiyi değil, paketleme tesislerinden nakliye firmalarına, tarım işçilerinden ihracat acentelerine kadar uzanan geniş bir ekosistemi de doğrudan etkiliyor.
Mersin ve Erdemli limon üreticisi ve ihracatçısı, bu haksızlığın bir an önce giderilmesini, ihracatın yeniden serbest bırakılmasını ve mağduriyetlerinin telafi edilmesini beklemektedir. Bugün Mersin ve Erdemli’de limon bahçelerinde sessizlik hâkim. Ama bu sessizlik fırtına öncesi değil, üreticiye yüklenen ağırlığın sessizliği. Eğer bu sese kulak verilmezse, bu topraklarda sadece limon değil, üretme arzusu da kuruyacaktır. Oysa bu bölge, yıllardır ülkenin tarımına, ekonomisine ve ihracatına büyük katkılar sunuyor. Tarım politikalarının yalnızca “bugünü kurtarmak” için değil, “yarını inşa etmek” için şekillendirilmesi gerekiyor. Limonun sarı rengi, sadece Mersin’in değil, Türkiye’nin bereketini simgeliyor. O bereketi kurumaya bırakmak, yalnızca bir meyveden vazgeçmek değil; topraktan, emekten ve geleceğimizden vazgeçmektir.